Dünya ekonomisinin geleceği açısından geçen
haftanın, hatta son bir yılın en önemli konusu, bence Yunanistan’da
değil Çin’de yaşanan gelişmelerdi.
Şangay
Borsa Indeksi bir yılda yüzde 150 arttı. Bu yıl nisan ayında 2.500
düzeyindeydi, yön değiştirmeye başladığı 12 Haziran günü 5.166 düzeyine
ulaşmış, diğer bir deyişle iki ayda yüzde 100 artmıştı. Şangay indeksi
bu noktadan sonra yoğun devlet müdahalesine karşın hızla düşmeye
başladı.
Dünya ekonomisinin en önemli
motorlarından biri olan bir ülkede borsa iki buçuk haftada, yüzde 30
değer kaybeder, toplam 2.4 triyon dolardan fazla, Almanya ulusal
hasılasının yarısına yakın bir değeri silerse, kaçınılmaz olarak bütün
gözler o ülkeye dikilir. İlk dikkati çeken olgu, tüm bu çıkış ve iniş
içinde Çin devletinin rolü oluyor.
Çin
yönetiminin borsadaki yükselme trendini, medyadaki demeçlerle,
yatırımcıyı yönlendiren yazarların yorumlarıyla ve ucuz, kolay kredi
yoluyla heyecanlı biçimde desteklemişti. Şimdi adeta kan ter içinde
düşüşü engellemeye çalışıyor. Bu noktada da karşımıza, “başarabilecek mi, başarılı olursa, bu ‘başarının’ sorunları büyüterek ertelemekten başka (2000’li yılların başındaki ABD ve Avrupa’yı, anımsayalım) bir anlamı olacak mı”
sorularından öte iki soru geliyor: Birincisi, Çin yönetimi neden
borsayı kendi haline bırakmak yerine destekledi? İkincisi, Çin
borsalarındaki bu gerileme ve çöküş korkusu dünya ekonomisini nasıl
etkiler?
Her kapitalist ekonominin başına gelir...
(...)
Yazının devamı için tıklayınız
No comments:
Post a Comment