Monday, August 31, 2020

‘Gelecek’ dün başka bir şeydi


Dün, geleceği düşünürken daha adil, daha barışçı, daha demokratik vb., olasılıkları temsil eden türlü biçimlerde “sosyalizmlerden”, söz edebiliyorduk. Bugün, gelecekte, yalnızca türlü biçimleriyle kapitalizm olduğunu (bir “kötü sonsuza” sıkıştığımızı) itiraf eden, “Yeni Ortaçağlar”, “Yeni Karanlık Çağlar” (Parag Khanna, 2009) “Yeni feodalizm” (Joel Kotkin, 2020) gibi kavramların etrafında yaşanan tartışmalara rastlıyoruz.

Dağılmanın biçimleri

“Yeni Ortaçağlar”, “Yeni Karanlık Çağlar” kavramları, ABD hegemonyasında kurulmuş küreselleşmenin, finansal krizle birlikte dağılmaya başladığına ilişkin savlarla birlikte gündeme geldi. “Yeni feodalizm” de liberal demokrasinin, neo-liberalizmin tükendiğine ilişkin gözlemlerle birlikte...

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, August 24, 2020

Kaleydoskop yine dönmeye başladı

Kısa bir tatile çıkmadan önce, Batı’nın önde gelen yayınlarını geçen hafta meşgul eden konulara bakarken, “büyük resmi” gösteren kaleydoskop dönmeye başlamış, içindeki renkler hareketlenmiş diye düşündüm.

Büyük resmin çarpıcı renkleri

Birincisi, Çin “yeni tür devlet kapitalizmi” inşa ediyor. İkincisi, haklar ve özgürlüklerin kısıtlanmasında, ırkçılıktan, adaletsizlikten, “Adamlar”ın baskıcı rejimlerinden illallah diyen öfkeli kitlelerin, özellikle gençlerin(yeni proletarya / prekariat) ve kadınların inisiyatifiyle yükselen protesto gösterileri, ABD’den Hong Kong’a, Zimbabwe’den Tayland’a, Lübnan’dan Belarus’a, Türkiye’ye, sarsıntı yaratıyor.

Üçüncüsü, gelir dağılımında Covid19’un toplumsal etkileriyle daha da derinleşen kutuplaşma (Covid döneminde servetlerini ikiye katlayan teknoloji tekelleri vb..), ekonomik, kültürel seçkinlerin halkın günlük yaşamının sorunlarından giderek kopması, kapitalizme yeni, adeta feodalizmi anımsatan özellikler ekliyor. Bu yazıda, yalnızca Çin üzerinde duracağım.

Yeni tür bir ‘devlet kapitalizmi’

Geçen hafta, Financial Times, Wall Street Journal, The Economist, Bloomberg, Lowy Institute Çin üzerine, ilginç -yorum-araştırma yazıları yayımladılar. Bu yazılarda dört tema dikkat çekiyordu.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, August 20, 2020

Din siyasileşince, rejim faşizme açılır

Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin yönetiminin uygulamaları da 2014’ten bu yana bu savı doğruluyor.

Dinci, milliyetçi, ırkçı

Modi, 20 Temmuz’da, dinci ve milliyetçi Rashtriya Swayamsevak Sangh (RSS) hareketinin militanlarından oluşan bir güruhun, 1992’de de yıktığı 400 yıllık caminin arazisi üzerine, Savaş Tanrısı Rama’ya adanmış yeni bir Hindu tapınağının temelini attı. Bu haberi okurken gözümün önüne, Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi, “kılıçlı hutbe” imajı geldi.

Modi, geçen hafta “Bağımsızlık Günü” kutlamalarında yaptığı konuşmada, Hindistan’ın bağımsızlığını kazanmasında, bağımsız Hindistan’ın inşa sürecinde belirleyici rol oynayan Gandi ve Nehru’nun adı geçmiyordu.

(...)

Tamamını okumak için tıklayınız

Monday, August 17, 2020

Adamlar seçimle gitmiyor!

Uzun yıllar iktidarda kalan, devleti, “siyaset rejimini” (siyaset, yolsuzluk ve eleştiri olarak kabul edilebilir olanının sınırlarını) şekillendiren, çevresinde devletin kaynaklarından beslenen, bağımlı tabaka, Cezayir’deki deyimle bir “Pouvoir” (güç/iktidar) oluşan “adamlar” seçimleri kaybetme noktasında, çok şiddetli tepkiler sergiliyor.

Bir ülkede seçimlerin yapılmaya devam ediyor olmasına bakarak “adamların” seçimlerle gideceğini düşünenler esas olarak oyunun parçası, “Pouvoir”ın payandası oluyorlar.

(...)

Yirmi altı yıldır Belarus’u babasının çiftliği gibi yöneten A. Lukashenko, son seçimlerin sonuçlarını kabul etmeyen bir isyan dalgasıyla karşı karşıya.

(...)

Yazının devamını okumak için tıklayınız

Thursday, August 13, 2020

Eşitlik, özgürlük, adalet, özsaygı


Siyasal İslamın AKP’de temsil edilen iktidarı, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarak kültür savaşlarında bir mevzi daha kazanmayı planlıyordu. Bu plan, kadın hareketinin bu mevziyi koruma kararlılığının duvarına çarptı.

Siyasal İslamın, kadın-erkek eşitliğini yadsıyan, kadını erkeğe emanet mal gibi gören liderliğinin ve entelijansiyasının, bu görüşünü toplumda egemen kılarak kadınları dövme, eve kapatma, istedikleri gibi kullanma özgürlüğüne kavuşma hevesi kursaklarında kaldı.

(...)

Kadınların, eşitliği, özgürlüğü, adaleti, bireysel özsaygılarını hedef alan bir saldırıya karşı direnişi, siyasal İslamın kadın hareketinde yankılanmıştır. 

(...)

Böylece, siyasal İslam hareketinin erkekleri, büyük çabalarla hareketin dışını “müstehcen öteki” olarak tanımlayıp “içeriyle dışarısı” arasına kalıcı bir duvar dikerek, içeride “mükemmel bütünsellik” iddia etme fantezisinin imkânsızlığıyla yüzleşmiştir.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Monday, August 10, 2020

Rejim yine duvara çarptı


Siyasal İslamın AKP rejimi yine duvara çarptı. Ancak, bir Anglosakson deyişini ödünç alırsak, bu kez “duvarla sert yer arasına” sıkıştı. Ülkede gerçek bir muhalefet olsaydı, bu durumu bir “mükemmel fırtına” olarak tanımlayabilirdik. Heyhat!..

(...)


Rejimin, bu duvarı aşacak sıçramayı yapabilmesi için biraz geri çekilmesi gerekiyor ama sırtı sert bir şeylerle dayanmış. Dünyanın, Türkiye’nin önde gelen ekonomistlerine göre rejimin faizleri yükseltmesi, TL’yi korumaktan vazgeçmesi, ekonomi yönetimine, kamu maliyesine çekidüzen vererek dış yatırımcıların güvenini kazanması gerekiyor.

(...)

Bunlar yapılamaz mı? “Süreç olarak faşizm” kültür savaşlarında yeni ve büyük bir zaferle, bunu destekleyen fiziki simgesel şiddetle, aykırı sesler susturularak belki yapılabilir. Ne de olsa, gelecek mali sermaye, insan haklarına değil, değerlenme ortamının “istikrarına” bakar.

(...)


 İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak için ortam yaratmaya başlamıştı. Ancak İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarak kadınları dövme, eve kapatma, istedikleri gibi kullanma özgürlüğüne kavuşmaya heveslenen İslamcı entelijansiya, dolayısıyla rejim, bu kez kadın hareketinin ve AKP içindeki kadınların direnişinin duvarına çarptı. Sözleşmeden çıkmak için “kampanya” yapan grup geri çekildi. Histeri krizleri geçirirken “fahişeler” diyen Dilipak’a AKP’li kadınlar dava üstüne dava açıyorlar. İlk kez bir direniş, kadın hareketi, rejimin saflarında delik açtı.

(...)

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ergin-yildizoglu/rejim-yine-duvara-carpti-1757299




Thursday, August 06, 2020

Geri dönüş yok!

Covid-19 öncesi dünya her gün biraz daha uzaklaşıyor. Geri dönme çabalarının insani ve toplumsal maliyeti her gün biraz daha artıyor. Bu arada kimi meczupların 150 yıl öncesine dönme hayali, ülkeyi çok daha büyük felaketlere sürükleyecek gibi görünüyor.

Covid-19 ile geçen sekiz ayda 18.2 milyon vaka, 700 bine yakın can kaybından, tarihte görülmemiş bir ekonomik daralmadan, en azından şunu öğrenmiş olmamız gerekirdi: “Normale” dönmek olanaklı değil.

O normal çoktan bayatlamıştı

O son kullanım tarihi çoktan geçmiş bir “normaldi”: Çok sert, sonu belirsiz bir ekonomik kriz vardı. Egemen liberal demokratik ideoloji ırkçılık ve küreselleşme karşıtlığı, yaygınlaşan komplo teorileriyle hızla çürüyordu. Büyük güçler arası rekabetin giderek sertleşen ikliminde uluslararası “düzen” istikrarını kaybetmişti. Bu anormal bir “normal” idi. 

(...)

Monday, August 03, 2020

‘Yanlış’ değil doğasında var


Uluslararası mali piyasaları yakından izleyen, onlara yön verebilen Wall Street Journal ve Financial Times gibi yayınların yazarları, Türkiye’nin değerli, deneyimli ekonomistleri, AKP rejiminin, TL’yi korumak için Merkez Bankası rezervlerini eritmesinin, düşük faiz ve kredi balonuyla ekonomik büyümeyi amaçlayan politikalarının “yanlış” olduğunu düşünüyor, hatta bu yanlışta ısrar edilmesine şaşırıyorlar. Benim aklıma Lenin’in “Neden böyle de başka türlü değil” ve “Kimin için” soruları geliyor.
 
‘Obruğun’ içine kimler düşecek?

(...)