Monday, February 28, 2022

Ne oluyor? Ne oluyor?

 


“Ukrayna’da ne oluyor” sorusunu, hemen “Kimden yana olacağız” sorusuna dönüştüren, ikilemlerle düşünen devlet aklına yakın yaklaşımı benimsemiyorum. Aklıma Kosova savaşı sırasında gündeme gelen “NATO mu Miloseviç mi” sorusu ve Zizek’in “Against the double blackmail” (“İkili şantaja karşı”, NLR  Mart/Nisan 1999) başlıklı denemesi geliyor. Düzeni bozulmuş bir kapitalist emperyalist sistem içinde, yine bir “ikilemle” karşı karşıyayız. Bir tarafta ABD-Avrupa/NATO, diğer tarafta Rusya (geride Çin). Bir tarafta gerilemekte olan bir küresel hegemon, diğer tarafta yükselmeye çabalayan bölgesel hegemonya adayı. Bu seçeneklerin ikisi de bana uygun değil.

DİKKAT! III. ŞEKİLLENME

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ve ilhak etmeye başlaması, kapitalist-emperyalist sistemin, Yalta Konferansı (1945), Doğu Bloku”nun ve SSCB’nin dağılması (1989-91) gibi iki şekillenmeden sonra, bir III. Yeniden Şekillenme’nin eşiğinde olduğunu düşündürüyor. 

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, February 24, 2022

Kendiliğinden olmaz

 Ekonomik kriz, toplumda etkisini göstermeye başladı. Ülkede emekçi sınıflarda belirgin bir öfke, hareketlenme var. Ancak bunun muhalefete verilecek bir desteğe kendiliğinden dönüşeceğini varsayamayız.

YİRMİ YILIN İZLERİ

Metropol Araştırma şirketinin bulguları, seçmenin oylarının Cumhur ve Millet ittifakları arasındaki dağılımının 2021 Ocak’tan 2022 Ocak’a kadar, 5.1’den 3.7 puana gerilediğini gösteriyor. Enerji mallarındaki, çarşıdaki fiyat artışlarının devreye girmesiyle birlikte bu fark daha da azalabilir. Diğer taraftan kamuoyu yoklamalarında sorulara verilen cevapların, ne oranda oya dönüşeceğini kestirmek çok zor. 20 yıl sonra aradaki farkın değişme eğiliminin bu kadar zayıf olması da seçmenin tercihlerinde bir “yapışkanlığa” işaret ediyor.

Bu “yapışkanlığı” düşünürken üç kavramdan yararlanabiliriz. 

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, February 21, 2022

‘Koşullar mükemmel’ ama…

 

Trump taraftarları, Kanada kamyoncuları, Avrupa’da bunlara heveslenen faşistler, Fransa’da muhafazakâr başkan adayı, Hindistan’ın soykırımcı Hindu fanatikleri ve isyan eden köylüler, Türkiye’de sokaklardaki emekçiler, “yönetenlerin artık eskisi gibi yönetemediğini, yönetilenlerin artık eskisi gibi yönetilmek istemediğini” gösteriyor. Mao’nun deyimiyle “Gök kubbenin altında kaos var. Öyleyse koşullar mükemmel.” 

ESKİSİ GİBİ YÖNETEMEYENLER

Finansal kriz neoliberalizmin iflasının semptomuydu. 14 yıl sonra, hâlâ ortada yeni bir model yok. Kapitalist sistem debelenmeye devam ederken, pandemi krizine çarptı, buna iklim krizi eklendi. Salt bu ikisi bile önümüzdeki yılların çok zor geçeceğini, emekçi sınıfın ve orta sınıfın sıkıntılarının giderek artacağını söylüyor.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, February 17, 2022

Hegemonya ve ‘restorasyon’ üzerine spekülatif düşünceler

 

ABD hegemonyasını restorasyon çabaları Ukrayna’da adeta başa (Irak modeline) döndü. 

HEGEMONYA...

Hegemonya, rıza alabilme ile caydırıcı şiddet uygulayabilme kapasiteleri arasındaki diyalektiğin üzerinde durur. 

(...)

UKRAYNA’DA DÖNDÜK BAŞA

Biden’ın yönetiminde ABD’nin yeniden müttefikleriyle buluşma, liderlik yapmaya soyunma çabaları, ilk anda rıza almaya dayanan hegemonya restorasyonu özlemi gibi duruyorsa da biraz dikkatle bakınca “imparatorluk projesini” farklı bir “ambalaj” içinde sunma çabası izlenimi veriyor. 

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, February 14, 2022

‘BOP’ ama bu kez farklı

 

Çin ile Büyük Ortadoğu Projesi’nin coğrafyasındaki ülkeler arasındaki ilişkilerde bir “yeni paradigma” gelişiyor. 

‘YENİ PARADİGMA’…

Başkan Ji döneminde Çin liderliği, artık ülkesini bir dünya lideri adayı, ABD merkezli küreselleşmenin yerini alacak yeni ve farklı bir küreselleşme sürecinin mimarı olarak görüyor. Bu değişim, yalnızca Çin’in ekonomik, teknolojik gelişme hızından değil, aynı zamanda “Doğu yükselirken Batı geriliyor”, “ABD bir stratejik geri çekilme sürecine girdi” gibi tarihsel açıdan önemli saptamalardan kaynaklanıyor.

Bu dış politika değişimi Çin’in “BOP” coğrafyası politikalarına da yansıdı. “BOP”coğrafyası, bu kez, Çin’in hegemonya süreci içinde, üç açıdan önemli görünüyor. 1) Çin, enerji kaynakları tedarikinin çok büyük kısmını bu bölgeden karşılıyor. 2) Bu bölge, Çin açısından önemli bir ihracat ve yatırım pazarı. 3) Çin’in kendi küreselleşme (hegemonya inşa) projesinin lokomotifi “Kuşak-Yol İnisiyatifi” içinde bu bölge Akdeniz’e ve Batı’ya açılan önemli bir kapı oluşturuyor.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, February 10, 2022

‘Doğum sancıları’ üzerine...

 

“Eski” dünyanın (ABD liderliğinde neoliberal finansallaşma) platformu en medyatik simgelerinden Davos Dünya Ekonomik Forumu (DEF) son yıllarda, basında eskisi kadar ilgi çekmiyor.

(...)

Yine de bu durum üzerinde düşünürken DEF 2022 risk raporundan yaralanabiliriz. Rapor, 1000 uzmana ve “lidere”gönderilen bir anketin cevaplarından hareketle hazırlanıyor. En çok kaygı yaratan riskler listesine bakınca, gelecek üç yıl için olumsuz beklentiler içinde olanların oranının yüzde 79.2, bir başka tabloda küresel bağlamda gelecek için pozitif bakanların oranının yüzde 12.1, iyimserlerin ise yüzde 3.7 olduğunu görüyoruz.

(...)

Bu risklerin hepsi esas olarak kapitalizmin varlık koşullarından kaynaklanıyor. Artık, neoliberal modelin tükenmesinden değil, doğrudan kapitalist üretim tarzının tükenmesinden, “son krizinden” söz etmek gerekiyor. Ancak geçen yüzyılda kapitalizmin “son krizini”, iki savaş, faşizm, soykırım gibi yollarla kendini yenileyerek aştığını unutmamak gerekir. “Son kriz” bu kez de faşizm ve büyük güçler arası savaş olasılığı yanı sıra “iklim krizi”, kapitalizmin dayandığı iletişim ağlarınınkırılganlığı (bir iki denizaltı saldırısıyla interneti felç edilebilir) gibi etkenlerden dolayı daha bir “son kriz” gibi gelişiyor.

‘KÜRESELLEŞMENİN’ MİRASI

Kapitalizm, yapısal krizini liberal - neoliberal küreselleşme ile yönetmeye çalışırken hem ülkelerin içindeki gelir dağılımını bozuyor hem de küresel çapta ülkeler arasındaki ekonomik ve siyasi güç ilişkilerini değiştiriyor. Bu ikisinin kesiştiği noktada korumacılık, güçlü devlet arzusu ve nihayet faşist militarist eğilimler öne çıkıyor. Bu bağlamda da geçen yüzyılı anımsatan bir dönemdeyiz.

(...)

Yazın8n tamamını okumak için tıklayınız

Monday, February 07, 2022

Yeni ‘Büyük Oyun’

 

Geçen pazartesi değindiğim “yeninin doğum sancıları” savı, teknoloji alanında şekillenmeye başlayan bir “Yeni Büyük Oyun” gözlemi ile de desteklenebilir. 

BİR ‘BÜYÜK OYUN’DAN ÖBÜRÜNE

“Büyük Oyun” deyimi, 19. yüzyılın sonunda, Britanya İmparatorluğu ile Rusya İmparatorluğu arasındaki rekabet için kullanılıyordu. O zaman “Büyük Oyun”un konusu Afganistan ve çevresiyle başlayan, Orta ve Güneydoğu Asya bölgesine uzanan araziler ve ticaret yolları üzerine denetimi kurmaktı. 

“Büyük Oyun” 21. yüzyılın başında “Büyük Ortadoğu Projesi”kapsamında yeniden gündeme geldiğinde, bu kez, ABD hegemonyasını restore etmek, ABD merkezli dünya ekonomisinin stratejik enerji kaynakları üzerinde doğrudan denetim kurarak olası hegemonya adaylarını bu kaynaklardan mahrum bırakabilecek ve büyük bir ekonomik, demografik alanla dünya ekonomisi arasındaki “kapıyı” tutacak konuma yerleşmekti.

Ne Britanya imparatorluğu ne de ABD “imparatorluğu”amaçlarına ulaşabildi. 

(...)

TAYVAN MERCEĞİNDEN YENİ ‘BÜYÜK OYUN’

Önde gelen veri analiz şirketi GlobalData’nın son raporuna göre, yeni jeopolitik rekabet, yarı-iletkenler ve kritik öneme sahip mineraller üzerinde yoğunlaşıyor. Bu ürünlerin tedarik zincirlerinin stratejik kavşağında da Tayvan var. 

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, February 03, 2022

Rejim ve kültür savaşları

 

Rejim hem iş çevrelerinin hem de işçi sınıfının artan öfkesinden kaçarak “kültür savaşlarına” sığınmaya çalışıyor. 

Emekçi sınıfların gittikçe artan geçim sıkıntısı rejime karşı öfkeyi besliyor. Siyasal İslamın rejimini, yakın zamana kadar destekleyen “taşra sermayesinin” çıkarlarıyla rejimin egemen sınıfının çıkarları hızla ayrışıyor. Dövizin girdi fiyatları, yüksek faizin kredi maliyetleri üzerindeki etkilerinden, rejimin yandaşlarını kayırmasından, yasaları yozlaştırmasından (çifte standarttan) yakınmalar yandaş basının sayfalarına bile yansıyor. 

YENİ SALDIRI

Yeni saldırı, Sedef Kabaş’ın gece yarısı gözaltına alınıp tutuklanmasıyla, “dilini koparmak”, “kafasına sıkmak”çıkışlarıyla, TELE1’i susturma çabalarıyla başladı. Cumhurbaşkanı’nın “Basın Yayım Faaliyetleri” Genelgesi’yle devam etti. 

(...)

onra, Diyanet İşleri Başkanı’nın 81 ilin müftülerine gönderdiği “Cuma Geceleri Ailece Camide Buluşuyoruz” başlıklı projeye çağrısı geldi. “Genelge” ve “proje” birbirini mükemmel biçimde tamamlıyordu.

(...)

İKİ YOL

“Kültür savaşları”, ekonomik sıkıntıların, sömürülüyor olmaya ilişkin kuşkuların, ahlak ve adalet (siyaset) alanına sıçrayarak egemen sınıfları hedef almasını, iki yoldan önlemeyi amaçlar. 

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız