Monday, July 30, 2018

Uçurumun kıyısından notlar

Bu yaz yine bir sıcak dalgası kuzey yarımküreyi kasıp kavuruyor. Kapitalizm yapısal krizini bir türlü aşamıyor. Uluslararası ilişkiler istikrarını kaybetmeye devam ediyor. Yapay zekâdan gen teknolojisine kadar teknolojik gelişmeler varoluşa ilişkin kaygılara yenilerini ekliyor. Geçmişe özlem, kapitalist kültürün çoktan öldüğüne inanılan canavarlarını yeniden çağırıyor. Boşuna mı, Kissinger geçen hafta sonu Financial Times’a “çok vahim bir dönemde yaşıyoruz” diyordu. 

Kapitalist uygarlık, bir uçurumun kenarına geldi. Adeta, İnsanlık, kapitalizmin krizini aşmaya çalışırken ileri doğru(!?) büyük bir adım atacak bir “büyük lider”bekliyor...

Sıcak dalgası - Borç stoku 
Bu yazıyı Londra’da yazarken termometre 36 dereceyi gösteriyordu; 
(...)

Thursday, July 26, 2018

Potansiyel-kinetik

Son yazımı, “şimdi, başka şeyler düşünmek gerekiyor!” diyerek bitirmiştim. Bu başka şeyleri düşünmeye, önce açıyı biraz daraltıpsolun durumuna bakarak başlayabiliriz. 
 
Potansiyel 
Türkiye’de, “başka şeyler” düşünecek bir sol potansiyel var mı? Yakın geçmişteki, 1 Mayıs kutlamalarına, Gezi Olayı’na, son seçimlerden önceki büyük mitinglere, ayakta kalmayı başaran sosyalist örgütlere bakınca bu soruya olumlu bir cevap verilebilir. 
Peki, bu potansiyel neden toplumda değişim yaratabilecek kinetik enerjiye dönüşemiyor? Yandaş basının yazarları sık sık, “sol halkın değerlerine yabancı”, “halkına yabancılaşmış da ondan” diyorlar. 

(...)

Yazının devamını okumak için tıklayınız

Monday, July 23, 2018

‘Sivil toplum yıkılmalıdır!’

Romalı Senator Cato, senatoda her konuşmasını “Carthago delende est”(Kartaca yıkılmalıdır) sözleriyle bitirirmiş. Kartaca sonunda yıkıldı, hayatta kalanlar köle olarak satıldı. Türkiye’de de, siyasal İslamın liderliğinin, “Yetmez ama Evet” referandumunu kazandığından bu yana attığı adımlar, her dönemeçte, liderliğinin, “Sivil toplum delende est” diye düşündüğünü gösteriyor.

Son durak
Biz, “bir pasif devrim” sürecinin hızla totaliter bir devlet biçimine doğru ilerlemekte olduğunu biteviye savunduk. O sırada, telefon dinlemeleri, “Taraf”gibi tetikçiler, kişi özelini ayaklar altına alıyor, FETÖ cemaati, yargılama süreçlerini, kurallarını, adaleti iğfal ediyordu; AKP de “ne isterse vermeye” devam ediyordu. “Sivil toplum” yıkılırken, kimileri, özellikle liberal entelijansiya, sivil toplumun geliştiğini bile savunabiliyordu.
Şimdi, “Devlet Denetleme Kurulu Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi”“pasif devrim” sürecine son durağında, “Kartaca’nın yıkımını” tamamlıyor.

(...)

Thursday, July 19, 2018

‘Büyük Dönüşüm’

“Utanç verici”, “haince”, “Putin’in kuklası”. Bu ifadeler, pazartesi günü Helsinki’de yapılan Trump-Putin zirvesinde, Trump’ın bir rakip ülkenin liderinin önünde kendi istihbarat örgütlerine güvensizliğini belirtmesinin ardından, Washington Post, New York Times, Politico, Wall Street Journal gibi yayınların yorumlarında, Cumhuriyetçi Parti liderlerinde, kimi Trump taraftarlarında oluşan öfkeyi yansıtıyor. Trump yönetiminden, adını vermek istemeyen bir üst düzey görevli, “Trump inanılmaz derecede zayıf göründü. Putin ise bir şampiyon gibi duruyordu” diyormuş. 

Yazının tamamını okumak için

Monday, July 16, 2018

Tiyatro sevgisi

“Yeni” rejimin ilk kararlarından biri Devlet Tiyatroları’nı lağvetmek oldu. Çok da yakıştı. Ne de olsa, tiyatro, insanlığın demokrasi, hakları ve özgürlükleri geliştirme, tiranların, kralın, kilisenin, sermayenin boyunduruğundan kurtulma serüveninin ayrılmaz bir parçasıdır. 
 
Demokrasi... 
Sanat’ın en gelişmiş biçimi olarak düşünebileceğimiz tiyatro, MÖ 5. yüzyılda Atina’da demokrasinin “icat edildiği” dönemde doğdu. MÖ 4. yüzyılda, demokrasi ölürken tiyatronun parlak dönemi de bitti. 

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, July 12, 2018

Bu rejim kalıcıdır!

Bu kalıcılık, içinde bulunulan durumun bileşenlerinin arasındaki ilişkilere, bu ilişkilerdeki göreli yeğinlik skalasına bağlıdır. Durumun bileşenlerinin andaki hali değişmediği sürece (ekonomik çöküş, bir “Siyah Kuğu” olayı olasılıkları bir yana) bu rejim kalıcıdır
Durumun temel bileşenleri çok ve karmaşıktır. Ben, durumun bileşenleri arasındaki göreli yeğinlik skalasında önemli olduğunu düşündüğüm iki bileşene değinmekle yetineceğim. Birincisi iktidarın yapısına diğeri de devletin biçimine ilişkindir.

Liberalizmin iflası
Liberal düşüncenin temel analiz birimi bireydir...

(...)

Monday, July 09, 2018

CHP’yi düşünmeye devam...

Neden AKP’yi düşünmüyorum biraz da? AKP’yi, bir süre için, iki nedenden düşünmüyorum. Birincisi, siyasal İslamı konuşmaktan kaçınanlar için durum hâlâ farklı olabilir ama, benim için, AKP’nin anlaşılmaz bir yanı yok. İkincisi, AKP liderliği, kendi projesi ve çıkarları doğrultusunda, iktidar-güç-siyaset ilişkisi ne gerektiriyorsa yapıyor, ne risk almak gerekirse alıyor. 
CHP beni ilgilendiriyor. Bir taraftan CHP liderliği ne yapmak istiyor belli değil. Diğer taraftan, AKP projesine direnmek isteyenler açısından CHP hâlâ bir öneme sahip. İzmir, Ankara ve İstanbul mitinglerini, seçimler öncesinde ve sırasında, muhalefet seçmeninde görülen heyecanı, AKP’ye oy vermemekte ısrar eden çoğunluğu, AKP’nin seçim kazanmak için yapmak zorunda kaldıklarını anımsamak yeter. 

Çukurdakiler 
Ancak CHP, bu önemin hakkını verecek durumda değil. CHP liderliği içinde yaşanan tartışmalar, seçim sonuçlarına ilişkin açıklamalar, adeta bir çukura düşmüş insanların, birbirine dayanarak çıkmaya çalışmak yerine daha çok kazmaya devam etmesine benziyor. 

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, July 05, 2018

CHP’nin krizi

Seçimlerden sonra, CHP liderliği ağır bir krize girdi. Seçmeninde de bir düş kırıklığı, liderliğine ilişkin ağır bir güvensizlik görülüyor. AKP işine devam ederken, CHP’nin sonuçları açıklama “telaşı” durumu daha da ağırlaştırdı. Seçim sonuçlarını aşan, CHP’nin varlığını sorgulamaya başlayan bu durum, bence artık üzeri örtülemeyen, derin bir kimlik krizinden kaynaklanıyor. 
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan’ın, insanın aklına, T.S. Eliot’un deneyimi yaşadık ama anlamını kaçırdık” ve Talleyrand’ın Bourbon restorasyonu için söylediği ne bir şey öğrenmişler ne de bir şey unutmuşlar” sözlerini getiren değerlendirmelerinden başlayabiliriz. 


(...)


Yazının devamını okumak için tıklayınız

Monday, July 02, 2018

Canavarlara ve eski elbiselere dair

Kapitalizm, yapısal krizinin içinde devindikçe, tarihinin ölmüş canavarları canlanıyor. Üzerlerinde eski elbiselerle dolaşan entelijansiya, 1930’larda olduğu gibi bugün de bu canavarları betimlemekte, direnme araçları geliştirmekte zorluk çekiyor.
(...)

 Liberal entelijansiya, bunlara Rusya, Türkiye gibi “güçlü adamların” iktidarlarını ekleyip, “illiberaldemokrasi” kavramını üretirken, ilerici entelijansiya, “neo-liberal otoriterlik” kavramına sarılıyor. 

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız