Tuesday, March 31, 2015

Suudi Rejiminin Yemen’le İntiharı…

Başlık güçlü oldu ama, Ortadoğu’da durum böyle başlıkları çağırıyor. Suudi rejiminin Yemen macerasının sonu belirsiz, hatta Suudi hanedanının geleceğini tehlikeye atan bir süreci başlattığı kolaylıkla söylenebilir. 

Pazartesi günü “entropi” kavramından yararlanarak üç sürecin altını çizmiştim. ABD hegemonyası altında oluşmuş uluslararası ilişkilerin düzeni dağılıyor. Ortadoğu’da, emperyalizmin Sykes-Picot anlaşması ile kurulan düzeni dağılıyor. Türkiye’de 2002’den bu yana AKP-Siyasal İslam projesini ilerleten liderlik dağılıyor. Bu dağılma süreçlerini ne kısa dönemde ne de orta dönemde geri çevirmek olanaklı. Uzun dönemdeyse malum, “nasıl olsa ölmüş olacağız”.


yazının devamını okumak için tıklayınız 

Monday, March 30, 2015

Dönülmez Akşamın Ufkunda...

Genelkurmay Başkanı “bölgede bir konvansiyonel savaş” olasılığından söz etti. Cumhurbaşkanı TV 24’e verdiği demeçte İran’ın bölgedeki etkisinin artmasına izin verilemeyeceğini vurguladı; İran “gelme” dedi. Gelin, bunların üzerinde fizikten “entropi” kavramını ödünç alarak düşünelim.

(...)

Bölgedeki tüm politikaları ters tepmiş bir AKP liderliği, kendi entropisi hızlanırken, entropisi hızla artan çok taraflı bir sürece dalmaya niyetleniyor... Bölge, içinde AKP Türkiye’si, birlikte kaosa doğru ilerliyor! (Yarın devam ediyorum.)

Yazının tamamını okumak içn "tık"layınız 

Tuesday, March 24, 2015

Asya Altyapı Yatırım Bankası

ABD hegemonyası gerilemeye devam ediyor. ABD’nin tüm engelleme çabalarına karşın, Çin önderliğinde kurulan Asya Altyapı Yatırım Bankası (AAYB) bu gerilemenin son örneğini oluşturuyor.

ABD’den gelen tüm baskılara karşın İngiltere bu bankaya kurucu üye olarak katılıyor. Londra’daki bir ABD diplomatı, İngiltere’nin kararını, “Çin’in arzularına sürekli uyum sağlamanın yeni bir örneği” olarak niteledi. (New York Times 19/02). “Çin ABD’nin akıllı gücüne karşı zafer kazandı” diyen Wall Street Journal’a göre, Çin önderliğinde kurulan bu banka, “Amerikan etkisinin gerilemekte olduğunu gösteren tipik bir örnek” (19/03). 

Yazının devamını okumak için "tık"layınız 

Monday, March 23, 2015

Müzede Katliam

Geçen hafta “Uygarlığa Savaş Açtılar” başlıklı yazımı gazeteye gönderdikten sonra, televizyonu açtım; karşıma Tunus’ta bir müzede 18 yabancı turistin, iki Tunuslunun, iki İslamcı militanın ölümüyle sonuçlanan katliamın görüntüleri çıktı. Uygarlığın mirasının örneklerini barındıran bir mekâna yönelik saldırının simgesel anlamı çok açıktı: Bizim tarihimiz, bizim dinimiz dışında, tarihsel ve kültürel miras tanımıyoruz, tüm örneklerini yok etmeye kararlıyız!
 
Perşembe yazımda vurguladığım gibi bu radikal tutumun arkasındaki mantık ne yazık ki salt IŞİD ideolojisine indirgenemiyor. Türkiye’de siyasal İslamın sözcülerinden birinin, “Bizim medeniyetimizin fikir, sanat, ahlak, siyaset ve hayat yolculuğunda ‘iyi’, ‘güzel’ ve ‘doğru’ tasavvurumuzun yegâne kaynağı Kur’ân olagelmiştir” iddiası ne yazık ki “İslam hoşgörü ve barış dinidir” iddiasıyla çelişiyor. Eğer özgün bir uygarlığınız olduğuna inanıyorsanız, bunun yegâne kaynağının bir kutsal kitap olduğunu savunuyorsanız buradan tek bir yere gidebilirsiniz: Kutsalınızı, kabul etmeyen tüm diğer dinler sizin uygarlığınızın can düşmanlarıdır, yok edilmeleri gerekir.


Yazının devamını okumak için "tık"layınız 

Monday, March 16, 2015

Tarihi Seçimler

Yarın, İsrail’de 25 yıllık bir dönemi kapatabilecek, tarihi bir genel seçimler yaşanacak. Son seçmen eğilimi araştırmaları, Parlamento’da İsaac Herzog (İşçi Partisi) ve Tzipi Livni (Hatnuah) ortak liderliğindeki Siyonist Birlik’in, Başbakan Netanyahu’nun partisi Likud’dan 4-5 iskemle daha fazla elde edebileceğini gösteriyor. Jarusalem Post’un bir araştırması göre, seçmenin yüzde 72’si bir değişimden yana, ancak yalnızca yüzde 41’i Netanyahu ile devam etmek istiyor (03/13/15).
Bu, geçen aralıkta hükümeti dağıtarak erken seçim sürecini başlatan Başbakan Netanyahu’nun hiç hesaba katmamış olduğu bir gelişme...


(...)

Yazının devamını okumak için "tık"layınız 

Tuesday, March 10, 2015

Yeni Ortadoğu... -II

(...)

Pazartesi yazımı, İsrail’in askeri kapasitesini düşünerek İran’dan bu kadar korkmasının mantığını anlamak çok kolay değil, ama “Sünni Arap krallıklarının konumu İsrail’inkinden farklı; korkuları hiç de boşuna değil” saptamasıyla bırakmıştım... 

(...)

Yazının devamını okumak için "tık"layınız 

Monday, March 09, 2015

Yeni Ortadoğu’da... (1)

[Okuyuculara bir not: Bu yazının başlığı aslında "Yeni Ortadoğu'da Yükselenler ve yükselemeyenler" idi. Yeni sayfa düzenine sığmayıca böyle oldu. Yazının devamı Salı günü. Bundan böyle yazılarım  Pazartesi, Salı ve Perşembe olmak üzere haftata üç gün çıkıyor ]

Plana göre, AKP Türkiyesi “stratejik derinliği” sayesinde, tüm komşularıyla sorunlarını çözecek, “sıfır sorun” durumuna ulaşacaktı. AKP Türkiyesi ılımlı-demokratik bir Müslüman ülke olarak, Ortadoğu’nun, Osmanlı İmparatorluğu topraklarında, örnek oluşturan, düzen getiren, uluslararası hegemona dayanarak güç yansıtabilen bir lider ülke olacaktı. AKP Türkiyesi bölgede başlayan değişime aktif olarak katılan, yalnızca ABD’nin boşalttığı yeri dolduran bir bölge gücü değil, aynı zamanda, oyun kurucu, yükselen bir dünya gücü olacaktı.
Ama şimdi, Suriye iç savaşı El Nusra ve IŞİD gibi canavarları doğurduktan, Esad rejimi, AKP Türkiyesi’nin beklentilerinin aksine, birkaç ay içinde düşmeyip, kalıcılığını kanıtladıktan, “Gezi olayı” ve hükümetin tepkisi tüm dünyanın bakışlarını Türkiye üzerine çektikten sonra, karşımızda başka bir Türkiye imajı var: Bir taraftan dış politikası iflas etmiş dostlarını kaybetmiş bir Türkiye (Financial Times, 03/03/15), diğer taraftan, Cumhuriyetini bir polis devletine dönüştürmeye (Al Jazeera, 26/02/15; Deutsche Welle, 28/02), hatta Osmanlı devlet ve kültür düzenini restore etmeye çabalayan bir Türkiye.
Bölgede demokratikleşmeye, Batı ile ilişkilerini geliştirmeye, yükselen, “Osmanlı topraklarında” etkisini artırmaya başlayan bir ülke var. Bu, Türkiye değil, Osmanlı İmparatorluğu’nun en eski rakibi İran... 

İran hegemonyası mı?

Yazının devamını okumak için "tık"layınız 

Monday, March 02, 2015

Savaşa ve Kaosa Doğru

Geçen pazartesi yazımda dikkat çektiğim iki eğilim güçlenmeye devam ediyor. Bahar’da IŞİD’i Musul’dan çıkarmaya yönelik bir savaşa, ABD’nin yeniden imparatorluk projesine geri dönmesine ilişkin tartışmalar geçen hafta belirgin biçimde yoğunlaştı. 

Bu tartışmalardan, büyük çaplı, uzun sürecek, birçok ülkenin topraklarını etkileyecek bir savaşın gündeme gelmeye başladığını düşünmek olanaklı. IŞİD açısından Musul’un önemi, IŞİD’in Türkiye dahil birçok ülkenin sınırlarını delik deşik etmiş olan varlığı, sonunda Musul’dan sürülüp atıldığında, ülkelerine dönmeye başlayacak olan savaşçılar üzerinden metastaz yapma olasılığı da savaşla birlikte, halen IŞİD bölgesinde ve Suriye’de oluşan kaosun yaygınlaşabileceğini düşündürüyor. 


Yeni savaş arzusu
Geçen salı günü New York Times, “George W. Bush döneminin ardından muhafazakârlarda denizaşırı savaşlara ilişkin oluşan kuşkuların artık dağılmakta olduğunu” aktarıyordu (J. Martin & J.W. Peters, 24/02/15). 

Yazının devamını okumak için "tık"layınız