[Okuyuculara bir not: Bu yazının başlığı aslında "Yeni Ortadoğu'da Yükselenler ve yükselemeyenler" idi. Yeni sayfa düzenine sığmayıca böyle oldu. Yazının devamı Salı günü. Bundan böyle yazılarım Pazartesi, Salı ve Perşembe olmak üzere haftata üç gün çıkıyor ]
Plana göre, AKP Türkiyesi “stratejik derinliği”
sayesinde, tüm komşularıyla sorunlarını çözecek, “sıfır sorun” durumuna
ulaşacaktı. AKP Türkiyesi ılımlı-demokratik bir Müslüman ülke olarak,
Ortadoğu’nun, Osmanlı İmparatorluğu topraklarında, örnek oluşturan,
düzen getiren, uluslararası hegemona dayanarak güç yansıtabilen bir
lider ülke olacaktı. AKP Türkiyesi bölgede başlayan değişime aktif
olarak katılan, yalnızca ABD’nin boşalttığı yeri dolduran bir bölge gücü
değil, aynı zamanda, oyun kurucu, yükselen bir dünya gücü olacaktı.
Ama
şimdi, Suriye iç savaşı El Nusra ve IŞİD gibi canavarları doğurduktan,
Esad rejimi, AKP Türkiyesi’nin beklentilerinin aksine, birkaç ay içinde
düşmeyip, kalıcılığını kanıtladıktan, “Gezi olayı” ve hükümetin tepkisi
tüm dünyanın bakışlarını Türkiye üzerine çektikten sonra, karşımızda
başka bir Türkiye imajı var: Bir taraftan dış politikası iflas etmiş
dostlarını kaybetmiş bir Türkiye (Financial Times, 03/03/15), diğer
taraftan, Cumhuriyetini bir polis devletine dönüştürmeye (Al Jazeera,
26/02/15; Deutsche Welle, 28/02), hatta Osmanlı devlet ve kültür
düzenini restore etmeye çabalayan bir Türkiye.
Bölgede
demokratikleşmeye, Batı ile ilişkilerini geliştirmeye, yükselen,
“Osmanlı topraklarında” etkisini artırmaya başlayan bir ülke var. Bu,
Türkiye değil, Osmanlı İmparatorluğu’nun en eski rakibi İran...
İran hegemonyası mı?
Yazının devamını okumak için "tık"layınız
No comments:
Post a Comment