Thursday, November 30, 2017

Dinin siyasallaşması - Gerçek postmodernizm

Postmodernizm bizi, Aydınlanma geleneğinin soğuk akılcılığından, Modernizmin hakikat, evrensellik, ilerleme gibi saplantılarının despotizminden kurtaracak, “büyük söylemlerin” (teorinin) bastırdığı, sildiği bedenleri (ve hazları), kültürleri (etnik dini farklılıkları) yeniden öne çıkararak, bireyi özgürleştirecekti. Postmodernizm, modernizmin “pasif nihilist” bir parodisi olmanın ötesine geçemedi; gerçek anlamda bir modernizm sonrası sunamadı, giderek söndü ama dinin siyasallaşmasına uygun ortamın oluşmasına da büyük katkı yaptı.
(...)

Popüler kültürde “Para”, uğruna hırsızlıktan, kiralık katilliğe, uyuşturucu satıcılığına kadar her şeyin mubah olduğu (Hollywood filmleri), ilkelerin kolaylıkla terk edilebildiği (komedi dizilerindeki karakterler) bir “yüce nesne” konumuna yükseldi. Insanlığın ufku sermaye ilişkisiyle kapandı.

(...)

siyasal Islamın ılımlı ile radikal kanatları arasındaki fark, karşımıza, bu dünyayı, öteki dünyaya başarıyla geçişe uygun biçimde, Tanrı’nın buyruklarına, Şeriata göre düzenlemek ile öteki dünyaya, bu dünyayı yıkarak (şehadet yoluyla) geçmek arasındaki fark olarak çıkıyor. 

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, November 27, 2017

Dış politika ne işe yarar?

“Şam yönetimiyle yakın temas olacak mı” sorusuna verilen “Siyasetin kapıları, son ana kadar her zaman açıktır” cevabını okuyunca, “bir ülkenin dış politikasında 10 yıldan kısa bir sürede bu kadar çok ‘U’ dönüşü yaşanır mı?” diye düşündüm.
(...)

Sakın bu “U” dönüşleri, Türkiye kapitalizminin gereksinimlerinden değil de, üretilen artı değerden, rant, komisyon, haraç, bağış gibi ekonomi dışı zora (dinci sadakatleri kullanmak, siyaset simsarlığı yapmak gibi) dayanan yöntemlerle payını alan asalak bir sınıfın devleti ele geçirdikten sonra, bu konumunu kaybetme korkusuyla konjonktüre göre değişen reflekslerinin ürünü olmasın?

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, November 23, 2017

Dünyanın değişen halleri - II

Kapitalist dünya ekonomisi yapısal krizi içinde bocalarken kapitalizmin, ABD liderliğindeki Batı merkezli ekonomik siyasi-kültürel şekillenmesinde, mali krizden bu yana ilginç dönüşümler yaşanıyor.

Kitlenin geri dönüşü 
Kitleler (halk sınıfları), özellikle kapitalizmin merkezlerinde, egemen siyasi ekonomik yönetim modeline (liberal demokrasi ve neo-liberalizm) uluslararası finans-sanayi tekellerinin temsilcisi olarak bu modeli yöneten seçkinlere başkaldırıyorlar. 
(...)

‘Yeni bir kapitalizm aranıyor’ 
Neo-liberal küreselleşmenin en önemli ve en etkili düşünce kuruluşu, serbest piyasa Ayetullahlarının tapınağı, Dünya Ekonomik Forumu’nun internet sitesindeki bir yoruma göre “Kapitalizm toplumsal desteğini kaybediyor.” Belli ki, her yıl 450 bin dolara varan kayıt ücretleri ödeyerek Davos zirvesinde bir araya gelen “dünyanın efendileri” de kitlelerin siyasete aktif katılımının verdiği mesajı almışlar. 

(...)

Monday, November 20, 2017

Dünyanın değişen halleri

Geçen haftaya, ABD Başkanı Trump’ın Asya gezisine ve Zimbabwe’de ordunun yönetime el koymasına ilişkin haberler damgasını vurdu. Bu haberler ve yorumlarda dünyanın, mali krizden bu yana şekillenmekte olan “yeni resmine” ilişkin çok ilginç örnekler vardı. 

Bu örneklerden ikisi özellikle dikkatimi çekti: The Atlantic dergisinde yayımlanan bir haber-yorum, “İlk teması (uzaylılarla) Çin kurarsa ne olur” diye soruyordu. Bir Washintgon Post haberinde, Zimbabwe’de gerçekleşen askeri darbenin arkasında Çin’in olduğu ya da en azından, Çin’in onayının alındığını iddia ediliyordu. ABD liderliğindeki Batı merkezli dünyanın “düzeni” dağılırken, ABD’nin de kültürel siyasi alanda sahip olduğu kimi ayrıcalıkların kaybolmaya başladığı görülüyor. 

(...)

Yazının devamını okumak için tıklayınız

Thursday, November 16, 2017

‘Kanarya’ olarak AKP Türkiye’si

Bir zamanlar, AKP Türkiye’sine, “ılımlı-demokratik bir siyasal İslam olabilir” umuduyla bakanlar, bugünlerde, onun “küresel risk madeninde bir kanarya” (Wall Street Journal) olduğunu düşünüyorlar. Bu bakışa göre, risk değerlendirme kuruluşu Standart and Poor’un “Kırılgan Beşli” listesinin başına koyduğu AKP Türkiye’si, gelişmekte olan piyasalardan başlayacak bir küresel mali krizin ilk habercisi olabilir...

Kanarya’nın mali portresi
Türkiye kapitalizminin önümüzdeki 12 ay içinde, 170 milyar dolar dış borcu yenilemesi gerekiyor...

(...)

Monday, November 13, 2017

Karmaşık ve patlayıcı

Irak ve Suriye’de IŞİD ile savaş, İslamcı ölüm kültünün devletinin yıkımıyla sonuçlanırken, Ortadoğu’da IŞİD öncesine göre çok daha karmaşık, patlayıcı bir karışım şekilleniyor 
 
Suriye-Irak 
İran’ın Irak yönetimi üzerindeki etkisi arttı, Suriye’de, Şam yakınında bir hava üssü ve Akdeniz’de bir deniz üssü inşa etme (BBC), mineral ve maden çıkartma imtiyazları elde etme konumuna geldi. Hizbullah savaşçıları, cephe savaşları konusunda deneyimlerle, büyük olasılıkla yeni silahlarla Lübnan’a dönüyorlar. Şimdi Hizbullah, artık tüm dikkatini, enerjisini Lübnan iç politikası üzerinde yoğunlaştırabilecek...

(...)

Yazının devamını okumak için tıklayınız

Thursday, November 09, 2017

Bir karadelik olarak Suudi krallığı

Yemen üzerine yazarken, (31/03/2015) Suudi rejimini, ölümden korkarak intihar etmeye çalışan birine benzetmiştim. Sonra gelişmeler, beni “Suudi rejimi bir karadelik olmaya doğru gidiyor” (07/01/2016) düşüncesine getirdi. Şimdi, bu karadeliğin oluşmaya başladığını düşünüyorum.

‘Emareler belirdi’... 
Kral Salman’ın oğlu Bin Salman’ın (kısac MbS) elindeki Suudi rejimi kraliyet ailesinden 11 prensi, düzinelerle bürokratı yolsuzluk yaptıkları iddiasıyla tutukladı, toplam 800 milyar dolara ulaşan varlıklarını hedef aldı. Tutuklananlar arasında, Ulusal Muhafızların komutanı prens Miteb, milyarder işadamı, Citibank, Twentieth Century Fox, Apple, Twitter gibi dev şirketlerin ortağı, Alwaleed de var. Bu arada iki prens, şüpheli koşullarda ölmüş...

(...)

Monday, November 06, 2017

Ilımlı mı dediniz?



AKP’de temsil edilen siyasal İslam, radikal İslamdan onun Vahabi, Selefi, IŞİD türü versiyonlarından farklıdır. AKP’nin lideri Cumhurbaşkanı “Biz demokratlar” gibisinden ifadeler kullanıyorsa, ülkede seçimler yapılıyorsa, hatta siyasal İslam seküler bir refleksle kendini milliyetçilik yağına bulamaya çalışıyorsa, laik aydınlanmacı, pozitivist özellikleriyle bilinen Kemalizmin söyleminden kimi parçaları cımbızlayarak kullanmaya, hatta Atatürk adını telaffuz etmeye başlamışsa, AKP’nin yükseliş döneminde vurgulandığı gibi, Türkiye’de ılımlı (liberal- demokratik pratiklerle uyumlu) bir İslamdan, onu temsil eden bir partinin yönetiminden söz edilebilir... diye düşünüyorsanız, yine yanılıyorsunuz?

Dün dünle beraber gitti...

Dün Büyük Ortadoğu projesinin eşbaşkanıydık. Radikal İslama karşı en iyi güvenceydik. İçerde ve dışarda, liberal, Avrupalı dostlarımıza ılımlı-demokratik bir İslamcı yönetim olabileceğini kanıtlıyorduk. Bunlar dünle beraber gitti. Artık iktidardayız. Ülkenin kültürünü, devletinin yapısını, siyasetinin sınırlarını istediğimiz gibi şekillendiriyoruz.

Artık kimliğimizi, projemizi açıkça sergileyebiliriz. Artık, “davranış biçimlerinin bir sonraki kuşağa genetik olmayan yollarla aktarımı” olarak da...

Thursday, November 02, 2017

Çin tipi şeyler

Çin Komünist Partisi 19 Ulusal Kongresi, Şi Cinping düşüncesiÇin tipi sosyalizmin yeniden canlanması gibi ifadelerle tanımlanan yeni bir dönemi başlatıyor. Şi’nin konuşmasına ve Halkın Günlüğü’nün İngilizce versiyonunda, bu konuşmayı dünyaya anlatan yazılara bakınca, bu kongreyle, Çin’in küresel bir hegemonya adayı olarak önemli bir eşiği aştığını, adaylığını ilk kez ve açıkça ilan ettiğini söyleyebiliriz. 

(...)

Yazının devamını okumak için tıklayınız