Monday, March 30, 2020

Covid-19 ve uygarlığın gerçeği


Koronavirüs salgını uygarlığımızın (G) erçeğini göstermeye devam ediyor. Yaklaşık 150 yıl önce emperyalist biçim alan kapitalist üretim tarzı (KÜT), artık insanlığın varlığını tehdit eden yaşamsal bir tehlikedir.
Örneğin: Modern tarihin en tehlikeli ve küresel virüs salgınlarından birinin karşısında, KÜT’ün en serbestçe işlediği ABD ve İngiltere’de “kapitalist gerçekçi” entelijansiya salgını engellemeye yönelik önlemlerin, ekonomiye çok pahalıya mal olduğundan yakınıyorlar. Bu sırada, kapitalist uygarlığın en güçlü iki ülkesi arasında, işbirliği, dayanışma çabaları değil, hegemonya rekabeti hızlanıyor.
Ya insan ya sermaye…
(...)

Thursday, March 26, 2020

‘Hak edilmiş’ bir felaket



Yok, kendi inancına güvensiz, gözü başkasının hazlarında olan kıskanç tiplerin sandığı gibi “ateistler lay lay lom eğlendiği” için değil. Bu tiplerin aklının kapasitesini aşan GERÇEKLER var: Örneğin, bu tipler “iklim krizinin” komplo olduğunu iddia ederken, ormanları yok eden saçma sapan projeleri alkışlarken, böyle bir krizin gelmekte olduğunu hepimiz biliyorduk. Dahası, kültür endüstrisi “virüs salgını” senaryolu filmlerden, TV dizilerinden milyarlarca dolar kazanıyordu. İnsanlık ise “farların ışığında donup kalmış bir tavşan” gibiydi. “Kapitalizm filan” diye başlamak kolay, ama süreci engelleyebilecek şeyleri yapamamış olmanın sorumluluğundan kurtulmak olanaksız.
Sorumsuz, bencil, acımasız bir toplum
Şimdi hükümetler virüs salgınını yavaşlatmak için, isteksizce de (ekonomiye / sermayeye zarar vermek istemiyorlar) olsa birtakım önlemler alıyorlar...
(...)

Monday, March 23, 2020

Başka bir küreselleşme mümkün

Uygarlığın (K)üreselleşmesi değil, ama 1980’lerde Batı merkezli ABD hegemonyası altında başlayan “neo-liberal küreselleşme” hızla tarih oluyor. Önümüze konan seçenekler ne uygarlığın gelişme düzeyine ne de geleceğini güvenceye almaya uygun.

Büyük fantezi

Şimdi artık sıradanlaştığı için unutuldu: “Neo-liberal küreselleşme” ABD tarafından bir dış politika projesi olarak başladığında üç bileşeni vardı:

1) “Doğu Bloku” yıkıldı, ülke ekonomileri “kâr makinesinin organlarının” erişimini engelleyecek yasa, gelenek, ahlak, ekonomik model, kurumlar, siyasi akımlar, liderler tasfiye edilerek açıldı.

(...)

Şimdi, devletler, piyasa ilişkilerini askıya alırken kritik sektörlerde devletleştirmeler ve planlama başlarken, sınırlar kapanırken, neo-liberal küreselleşmeci fantezi hızla dağılıyor. Daha şimdiden iki yeni fantezi sırada bekliyor:

1) Herkesin toplumsal hiyerarşi içinde, kendi yerini bildiği, toplum çıkarını kişisel özgürlüğünün önüne koyduğu, otoriteyi kabullendiği bir toplum ve Çin liderliğinde yeni bir totaliter-kapitalist küreselleşme.

2) Huzur ve mükemmellik olasılığı, küreselleşmede değil, ulusal bağımsızlıkta, yerli sermayede, sınırları kapamakta, ulusun saflığını bozan unsurlardan kurtulmakta yatıyor.

Bu kez farklı

(...)


Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, March 19, 2020

Koronavirüs, komplo ve paranoya



Trump, konuşmasında “Çin virüsü” kavramını kullandı. Web’in karanlık köşelerinde tartışılan komplo teorileri aniden resmi ağızlardan dillendirilmeye, Financial Times gibi ana akım yayınlarda aktarılmaya başlandı.

Bu kimin virüsü?
(...)

Virüs ve ‘biyopolitik’


Bunlar tartışıladursun, yaşı 70’e yaklaşırken, kapitalist devlet karşısında “paranoyak mesafesini” korumaya kararlı birisi olarak, Twitter’da “boomer romover” (50’lerde doğanları temizliyor) gibi “şakaları” gördükçe, benim kafamda başka bir “teori” şekillenmeye başladı...

(...)

Monday, March 16, 2020

Yeniden devlet, bilim ve uzmanlar


(...)

Gerçekten de İklim Krizinin etkileri, Covid-19 ile gelen halk sağlığı krizi, devletin yönetici gücünün, bilimin ve uzmanlığın önemini vurgulayarak “zamanın ruhunu” yeniden şekillendiriyor: Krizlerin yönetimi bilimi ve uzmanlığı değersizleştiren (postmodern, dinci) şarlatanlara, serbest piyasa ayetullahlarına bırakılamaz!

Uğursuz ittifak

Bu ayetullahlar, 1980’lerden bu yana, “küreselleşme engellenemez”, “devlet müdahalesi piyasaların işleyişini çarpıtır”, “devlet piyasaların karşısında etkisizdir” savlarıyla devletin, uzun dönemli rasyonel planlar, bilimsel öneriler üreten uzmanlarını, üniversitelerdeki eleştirel sesleri susturdular.

Serbestlikle özgürlüğü birbirine karıştıran liberal entelijansiya,

Yazının tamamını oku mak için tıklayınız

Friday, March 13, 2020

İngiltere İşçi Partisi

Cumhuriyet. 13/03/2020


İngiltere İşçi Partisi’nde 2017’de Jeremy Corbyn liderliğinde başlayan olağanüstü canlanma 2019 genel seçimlerinde tarihsel bir yenilgiyle sonuçlandı. Corbyn istifa etti, yeni bir başkan arayışı başladı. Böylece İngiltere İşçi Partisi’nin geleceği üzerinde büyük bir soru işareti oluştu.

Corbyn olayı
İngiltere İşçi Partisi, 13 yıllık Blair döneminden sonra 2010 ve 2015 genel seçimlerindeki yenilgilerin ardından kendine yeni bir başkan seçmeye kalktığında, tam anlamıyla bir belirsizlik içine düşmüştü.
Blair ve temsil ettiği politikalar İşçi Partisi tabanından gözden düşmüştü. Buna karşılık yeni başkan adaylarının hepsi Blair çizgisinin devamı 2. sınıf politikacılardı.
Aday listesindeki bu tekdüzeliği ortadan kaldırmak, Parti üyelerinin ilgisini çekmek, seçilecek adayın meşruiyetini güçlendirmek amacıyla listeye Corbyn’in adı da eklendi.
Ancak hiçbir kazanma olasılığı olmadığı güvencesiyle listeye eklenen Corbyn bir anda Parti üyeleri arasında bir dalgalanma yarattı, gençlerin, sol grupların ilgisini çekti. Corbyn etrafında, parti içinde ve dışında bir hareket şekillenmeye, İşçi Partisi’nin üye sayısı, Corbyn’e destek vermek için gelenlerle hızla artarak 600.000’e ulaştı.
35 yıllık milletvekilliği döneminde çizgisini koruyan, Corbyn diğer adaylar karşısında, samimi, tutarlı, dürüst bir kişiliği temsil ediyordu; medyada da ilgi çekiyor.
Corbyn parti başkanlığı yarışını kazanması hem büyük bir sürpriz oldu hem de büyük bir umut kaynağı.  İşçi Partisi hızla değişen bir görüntü veriyordu; artık genç, dinamik bir partiydi.  Corbyn parti üyelerinin iradesinin parti merkezine, parlamento grubuna yansımasına, parti içi demokrasiye özellikle dikkat ediyordu. Parti dışındaki sol gruplardan oluşan “Momentum” hareketi, “Kanarya” adlı internet dergisinin desteği sol siyasi alana yeni bir canlanma getirmişti. Momentum’un üye sayısının 40,000’e ulaştığı söyleniyordu.
Muhafazakâr Parti lideri Theresa May İşçi Partisi daha fazla güçlenmeden meclis çoğunluğunu arttırmak ve ek dört yıl kazanmak için erken seçimlere gitmeye karar verdiğinde, Momentum, çok etkili bir seçim kampanyası aracı olduğunu kanıtladı. Momentum’un Sosyal medyayı kullanışı, üyelerini ev ziyaretlerine doğru yönlendirme becerisi muhafazakar partide korku yaratıyordu. Corbyn’in seçim kampanyasını halkın içinde seçmenle yoğun diyalog içinde sürdürmesinin de katkısıyla İşçi Partisi, 2017 seçimlerinde oylarını, % 40’a, Blair dönemini anımsatan bir düzeye yükseltti. İşçi Partisi’nin, seçimleri kazanamamış olsa da, Muhafazakar Parti’yi meclis çoğunluğundan yoksun bırakarak adeta bir liderlik krizi içine atması, Corbyn açısından büyük başarı olarak yorumlandı.
Şimdi Parti’nin önünde gelecek seçimlerini kazanmak üzere hazırlanmak için dört yıl vardı. Gelecek, genel olarak İngiltere solu özel olarak İşçi Partisi açısından aydınlık görünüyordu.
Sonra, bu aydınlık hızla dağılmaya başladı
İşçi Partisi’nde 2017’de başlayan sosyalist canlanma 2019’da çok acı bir seçim fiyaskosuyla son buldu.  Çok güçlü ve deneyimli bir iktidar aygıtı olan Muhafazakar Parti, yeni duruma hızla uyum sağlarken, Corbyn’in Brexit konusunda tutarlı bir siyasi çizgi izleyememiş olması, ilk bakışta bu yenilginin nedeni olarak görülebilir. Ancak bu tutarsız çizgi aslında, İşçi Partisi’nin toplumsal tabanında yaşanan önemli bir değişimin partiye yansımasının sonucuydu.
İşçi Partisi’nin toplumsal tabanını geleneksel olarak mavi yakalı işçiler, daha az olarak beyaz yakalı işçiler ve sol eğilimli entelektüeller oluşturur. Ancak 1980’lerde başlayan neoliberal politikalar, küreselleşme ve teknolojik gelişmeler, giderek öne çıkan kimlik politikaları Birleşik Krallığın ekonomisinin yapısını değiştirmeye, kültürel dokusundaki değişimleri hızlandırmaya başladıktan sonra işçi sınıfı içinde iki farklı kesim şekillendi: Yalnızca, ekonomik olarak değil kültürel dünyaları açısından da hızla yok olmakta olanlar ve yeni gelişmeye, yeni kültürel biçimler üretmeye başlayan kesimler.
2015 göçmenler krizi, bu krizin etkileri altında yapılan 2016 Brexit halk oylaması, İşçi Partisi’ni bu iki kesimi birlikte içeren bir tabanı korumak gibi son derecede zor bir sorunla yüz yüze getirdi. İşçi sınıfının geleneksel kesimi var olanı korumak kaygısıyla hareket ediyor; göçmenlerden, onlarla birlikte gelen “yabancı” kültürden korkuyordu. Galler ve İskoçya’da bu duygulara bağımsızlık arzusu da ekleniyordu. Bu kesim hem İşçi Partisinin halkçı politikalarına destek vermek istiyordu, hem de Brexit’den yanaydı, aşırı sağın milliyetçi ırkçı propagandasına açıktı.
İşçi sınıfın yeni gelişmekte olan, dijital ekonomi, hizmet sektörü üzerinde çalışan, küreselleşme sürecine uyumlu kesimleri, bunlara katılmaya hazırlanan öğrencilerden oluşan kesimi de İşçi Partisinin halkçı politikalarını destekliyordu ama Brexit’e karşıydı, göçmen haklarını avunuyordu.
Ancak, İşçi Partisi, 2019 seçimlerine giderken açıkladığı, halkçı taleplerle dolu programı seçmene basitleştirilmiş biçimde sunamadı. Dahası Corbyn’in Brexit tartışmalarında açık ve kararlı bir çizgi geliştirememesi; medyanın, geçmişte İrlanda sorununda Cumhuriyetçilere verdiği destekten, Nükleer silahlara karşı tutumundan hareketle çizdiği “ülke güvenliği için zararlı adam” imajı İşçi sınıfının, Corbyn’e olan güvenini kırdı. Corbyn’in Filistin sorundaki tutumu da medyada, Yahudi düşmanı olarak sunuldu. Partinin, geleneksel oy tabanının bir parçası olan Yahudi cemaati de partiden uzaklaştı.
İşçi Partisi’nin geleneksel kesimleri artık sağ popülizmi benimseyen, sosyal medya araçlarını İşçi partisi kadar iyi kullanabilen Muhafazakar Parti’ye yöneldiler. Buna karşılık İşçi Partisi’nın en çok Londra’da, üniversite kentlerinde, bu kentlerin etrafındaki gelir durumu iyi eğitimli kesimlerden oy aldığı görülüyordu.
Özetle İşçi Partisi, İşçi sınıf içindeki bölünmeyi yönetemedi. Şimdi İşçi Partisi’bin ne yöne gideceği belirsiz. Partinin başına, sağ kanadın desteğiyle bu tutarsız Brexit politikasının mimarı, Sir. Keir Starmer’in gelme olasılığı hızla artıyor. Parti içinden bir kesim, ayrılarak ayrı bir yapılanmaya yönelmekten söz ediyor. İşçi sınıfının geleneksel kanadını kazanmanın, bu iki kanadı, bir araya getirmenin yolunu henüz kimse bilmiyor.










Thursday, March 12, 2020

Bu enkazı kim kaldıracak?


İki enkaz var. Biri kapitalist uygarlıkla ilgili, öbürü de AKP Türkiyesi’yle. Gelin küçük enkaz üzerinde duralım. Öbürünü kaldırmak bizi aşıyor; uluslararası bir çaba gerekir.

Ne isteseler olmuyor

AKP Türkiyesi’ni yönetenler ne isteseler olmuyor.
(...)

Bu sırada AKP’de temsil edilen siyasal İslamın entelijansiyasının, bu fiyaskoların acısına katlanmak için ürettikleri fanteziler giderek meczupların sanrılarına benzemeye başladı.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, March 09, 2020

Virüs zamanlarında demokrasi


Toplumlarda en hızlı değişimler “şok” dönemlerinde yaşanır. Covid-19 salgını da bir gün geçecek, ama arkasında ekonomik, siyasi ve kültürel açılardan değişmiş bir dünya bırakacak. Ortaya çıkmaya başlayan belirtiler iyimser olmaya izin vermiyor.

Kötü zamanlardaydık zaten

On yıllardır ekonomik krizi yöneten model çökmüştü, ufukta bir yenisinin olduğunu gösteren belirtiler yoktu. Neo-liberalizm, on yıllardır sağlık hizmetlerini özelleştiriyor, “kâr makinesine” teslim ediyordu. Sosyal yardımlar, bu “makineyi” destekleyen vergi indirimlerinin, teşviklerin yarattığı bütçe açığını kapamak için kısılıyor, sağlık destek kurumları birbiri ardına tasfiye ediliyordu. Kültür endüstrisi (ve sosyal medya), bireyleri hızla bencil, haz saplantılı tüketicilere dönüştürerek, farklı ve birbirine düşman kimliklerle donatarak vatandaşlık duygusunu zayıflatıyordu.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, March 05, 2020

Covid-19: Uygarlığın kendisiyle imtihanı

Koronavirüs (Covid-19), salgını hızlanarak bir küresel pandemiye dönüşüyor. Bu olayı, ortaya çıktığı dönemin özelliklerini göz önüne aldığımızda “uygarlığın kendisiyle imtihanı” olarak düşünebiliriz.

Dönemin özellikleri

Covid-19, uygarlığın “özel” bir döneminde ortaya çıktı. Bu “özel” dönemin adını koyamadığım için, onun ayırt edici özelliklerini kısaca betimlemeye çalışacağım.

(...)
yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, March 02, 2020

Yaşamla kumar oynamak ve diğer saçmalıklar


Havadan korunamayan bir alana askeri karadan sokmak, yaşamla kumar oynamaktır! O kumarda 34 canı kaybettiniz. Ancak masadan kalkamıyorsunuz, hırsınızın tutsağı olmuşsunuz; iradeniz sıfırlanmış. O hava sahasını kontrol edenlerin savaş gemileri Boğaz’dan serbestçe geçiyor, elinizden seyretmekten başka bir şey gelmiyor. 
Akla yakın ama yanlış
Türkiye’nin Suriye’den Libya’ya, Doğu Akdeniz’e dış politikası tam bir fiyaskodur. Gelmeye başlayan şehit cenazelerinin, ekonomik çöküşün sorumlusu bu dış politikadır. İlk anda akla yakın gelen bu saptama, aslında önemli bir gerçeğin üzerini örtüyor: Söz konusu patolojik dış politika Türkiye’nin değildir; AKP’de temsil edilen siyasal İslamın fantezilerine aittir.
(...)