Thursday, March 28, 2019

‘Birileri bizi şey ediyor’

Pazar günü belediye seçimleri var. Pazartesi günü 1 Nisan. Bir “eşek şakası” ile karşılaşabiliriz. Siyasal İslamın liderliğinin gerçeklikle bağlarının sık sık koptuğunu biliyoruz. Yine öyle bir andayız. Adeta, bir çocuğun elinden kaçmış uçan balon gibiler. İdeal dünyada böyle tipleri paranoyak-şizofren tanısıyla müşahede altına alırlar. Bizde ise... Neyse, konuyu dağıtmayalım. 

Gerçeküstücü ressam Magritt’in “Bu bir pipo değildir” isimli tablosu aklıma geliyor: “Bu yerel seçimler aslında yerel seçimler değil.

(...)

Yazının devamını okumak için tıklayınız

Monday, March 25, 2019

Faşisti anlamak ve diğer saçmalıklar

Christchurch katliamını gerçekleştiren faşist yaratığın ürettiği “manifesto” üzerine yorumlar yapılıyor. Kimileri, oradaki düşüncelerin ne kadar tutarsız, saçma sapan olduğunu göstermeye çalışıyor. Kimileri de, o manifestonun içinde anlaşılması, cevap verilmesi gereken düşünceler olduğunu savunuyor.
Bunlar olurken İngiltere’de liberal eğilimli “Kanal 4”, beyaz üstünlüğünü savunan, Müslüman ve göçmen düşmanı bir Web sitesinin editörüyle tartışan bir program yayımlıyor. Böylece bir faşist, en çok izlenen kanallardan birinde, faşist fantezileri yarım saat boyunca dile getirme fırsatı buluyor; “4. Kanal” da “düşünce özgürlüğünü” savunmuş oluyor. Gerçekteyse, filozof, şair Santayana’nın deyişiyle “geçmişten ders almayanlar, onu tekrarlamayamahkûm oluyorlar”. Liberal entelijansiyanın yine faşizmin yararlı salakları durumuna düşüyor.

Liberalizmin dayanılmaz yararsızlığı
Liberal demokrasi faşizmin yükselişini durduramaz. Dün, 1922’de New York Times, “Bavyera eyaletinde popüler bir lider yükseliyor” başlığıyla Hitler’in Yahudilere, komünistlere, ayrılıkçılığa, hayat pahalılığına karşı görüşlerini aktarıyor, sonra da Yahudi düşmanlığının aslında ciddi olmadığını savunuyordu.
(...)

Thursday, March 21, 2019

Psikopatlara ve kapitalizme dair...

Christchurch katliamından sonra, yine ne siyasi liderler, ne de toplumun duygusal yaşamı üzerinde büyük bir etki yapan “kültür endüstrisi” sorumluluk üstlenmeye niyetli.
Ama neden” sorusu karşısında, hemen katilin çocukluğuna, günlük yaşamının ayrıntılarına doğru bir yolculuk başlıyor. Bu yolculuğun sonunda, 70 kişiyi öldüren Norveçli faşist Breivik, Christchurch’de 50 kişiyi öldüren Tarrant birer ruh hastasıdır (psikopat / narsist sapkın) tanısı var. Bu olayların failleriyle, içinde yaşadıkları toplumun dinamikleri arasında bir nedensellik ilişkisi aramaya gerek yok.

Ya varsa?
Bireyin kimliğinin gelişme süreci, konuşacağı dili, cinsel kuralları, hazlarını sınırlamayı, yasaları kabullenmeyi, böylece toplum içinde yaşamayı öğrenerek ilerler. 

(...)

Monday, March 18, 2019

Zamanın bir semptomu: Christchurch katliamı

Bir faşist militan Yeni Zelanda’nın Christchurch kentinde, göçmen Müslümanlara saldırdı, en az 50 kişi öldü; onlarca yaralı var. Bir de 75 sayfalık “Büyük Yer Değiştirme” başlıklı faşist manifesto. Olay dünya çapında şaşkınlık yarattı: “Ne! Yeni Zelanda’da mı?

Gerçekten de… 
Gerçekten de Yeni Zelanda dünyanın sorunlarından uzak bir yer değil miydi? O kadar uzaktı ki, geçen yıllarda süper zenginlerin, kapitalizmin çöküşüne, “proletaryanın kazma kürek villaların kapsına dayanma” olasılığına, dünyanın sonuna hazırlanmak için Yeni Zelanda’da arazi aldıklarına, korunaklı barınaklar yaptırdıklarına ilişkin haberleri şaşkınlıkla okuyorduk.
Bu haberleri okudukça aklıma “‘Yüzde 0.1’, çoktan kapitalizmin, diğer bir deyişle onlar açısından dünyanın sonuna hazırlanmaya başlamışlar. Sistemin merkezindekiler, herkesten önce, durumun vahametinin ayırdına varmışlar” gibi düşünceler geliyordu. Son sığınak: Yeni Zelanda! 

Thursday, March 14, 2019

Diktatörlerin son-baharı

Cezayir ve Sudan’da halk başlarına musallat olmuş diktatörlerden, diktatörleri ayakta tutan kurumsal yapılardan, bu yapıların içinde yaşayan asalaklardan kurtulmak, demokratik, eşitlikçi (Sudan’da ayrıca kadınlar üzerindeki dinci baskıya son verecek ve barış getirecek) yeni bir rejim istiyorlar. 

Diktatörler bir taraftan taviz verir gibi yapmaya, öbür taraftan şiddet uygulamaya devam ederek ayakta kalmaya çalışıyorlar. Ancak, halk korku duvarını aştıktan, kendi gücünün ayırdına vardıktan sonra, bu havuç - sopa taktiklerinin işe yaramadığı görülüyor.


(...)


Yazının devamını okumak için tıklayınız

Monday, March 11, 2019

‘Bu topluma bir şey olmuş’

Dost toplantılarında, sosyal medyada sık sık dile getiriliyor: “Bu topluma bir şey oldu”, “Medyada her gün yeni bir saçmalıkla karşılaşıyoruz”, “Millet kafayı yedi” filan…
(...)

Bu şizofren durumun kimi örneklerine, siyasal İslamın entelektüellerinin fantezilerinden hareketle, “bir realite sorunu” bağlamında birçok kez dikkat çekmiştim. En son “beka sorunu” fantezisini de bu listeye ekleyebiliriz.

(...)

Ben ülkücüleri severim 
Sol-sağ kavramının 17. ve 18. yüzyıllarda kaldığına ilişkin absürt saptamalar bile gelinen kritik noktayı sergilemeye yeter. “Solsağkavramı 17. ve 18. yüzyıllarda kaldı” diyen şahsın aklındaki sağ-sol nedir bilemem ama sağ-sol ayrımı 17. yüzyılda değil, 18. yüzyılın son çeyreğinde, 1789’la başlar.


(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, March 07, 2019

Bu sırada Filistin’de

Barış süreci” gündemden çıkmış durumda. Halbuki Gazze ve Batı Yakası’ndan gerginlik giderek artıyor.

Kimin umurunda?
Arap devletleri Filistin-İsrail çelişkisini, tarih boyunca, bir taraftan Filistin halkına (Emir Faisal ibn Husseyin Versaille Konferansı’nda İngiliz Siyonist Federasyonu’yla işbirliği yaparak Balfour Anlaşması’nı kabul ettiğinden bu yana) ihanet ederek, işlerine gelmediği noktada (Oslo sürecinde olduğu gibi) çözüm olasılıklarını sabote ederek, diğer taraftan Filistin davasına sahip çıkma bahanesiyle kendi ülkelerinde halkın rızasını satın alarak kullandılar. 
Şimdi, İran’ın yükselmesiyle birlikte paniğe kapılarak İsrail’e yakınlaşmaya, böylece ABD ile ilişkilerini iyileştirmeye çalışıyorlar. Arap ülkeleri, zaten yalnızca bir araç olarak gördükleri Filistin sorununu rafa kaldırmış görünüyorlar.
(...)

Monday, March 04, 2019

Seçimlere doğru muhalefet ve iktidar

Muhalefet seçimlere yine çok zor koşullarda gidiyor. Seçmen sandığa atacağı oyun kaderinden emin olamıyor; son seçimlerin anısı şüphelerini, muhalefetin belirgin çaresizliği karamsarlığını artırıyor. 
İktidarın durumu da iyi değil. Elindeki tüm baskı ve propaganda araçlarına karşın, önemli bir dönemece geldiğinin farkında ve korkuyor.

Bir günde oluşmadı 
Muhalefetin içinde bocaladığı çaresizlik bir günde oluşmadı. AKP döneminde, sürekli tekrarlanan yanlış tercihlerin ürettiği seri yenilgilerin tortuları üzerinde şekillendi.Bu şekillenme sürecinin kaynağında ısrarlı bir tutum ve bir yanılsama var.
(...)