Monday, August 29, 2022

‘Zeitenwende’ ama nasıl?

 

Angela Merkel’den sonra Almanya şansölyesi (başbakanı) olan Sosyal Demokrat Parti lideri Olaf Scholz geçtiğimiz şubat ayında, bir konuşmasında, Ukrayna savaşıyla başlayan gelişmeleri de düşünerek “zeitenwende” kavramını kullanmıştı. O günden bu yana çok yankı yapan bu kavramın bir anlamı “dönüm noktası”. 27 Eylül’de Viyana’da yapılacak sosyal bilimler festivalinin İngilizce tanıtım yazısında kavram “belirsizlik çağı” olarak da tanımlanıyor. Gerçekten de bir “dönüm noktası” var ama nasıl yaşanacağı henüz belirsiz.

MİLİTARİZM YİNE GÜNDEMDE 

Scholz, “zeitenwende” kavramını kullandıktan yaklaşık altı ay sonra, “dönüm noktası”nda girilen yolun ilk işaretlerini şöyle özetleyebiliriz: (1) Savunma harcamalarını yaklaşık üç kat artırmaya karar veren Almanya NATO’nun talep ettiği GSH’nin yüzde 2’si sınırına kolaylıkla ulaşıyor; ordusunun, özellikle hava kuvvetlerinin donanımını yenilemeye başlıyor. (2) Almanya enerji politikasını bir ulusal güvenlik sorunu olarak tanımlıyor; Rusya ile bağını koparmayı amaçlıyor. Devreden çıkarılması planlanan nükleer santrallar da bu bağlamda yeniden gündeme geliyor. (3) Almanya dış politikasını da ABD’nin “demokrasiler ittifakı” çizgisine uyacak biçimde yeniden düzenliyor, “otokratik rejimlerle” (Rusya, İran ve Çin olarak okuyabilirsiniz) ilişkilerini yeniden gözden geçireceğini açıklıyor. (4) Almanya’nın diğer iki önemli partisi Yeşiller ve Hıristiyan Demokratlar da bu “dönüm noktasına” uyum sağlamış görünüyorlar. 

(...)

MİLİTARİZMİN RUH İKİZİ...

Militarist politikalar her zaman, demokrasiyi aşındıran, devletin güvenlik örgütlerini güçlendiren baskıcı refleksleri de beraberlerinde getirirler; hele toplum ekonomik siyasi bir belirsizlik dönemine giriyorsa. Almanya’da da öyle oluyor.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, August 25, 2022

‘Büyük Savaş’ın geri dönüşü-II

 

Pazartesi yazımda, RAND Corporation’ın “The Return of Great Power War” (Büyük Güç Savaşının Geri Dönüşü) başlıklı raporundan özetleyerek aktarmıştım. Bugün daha çok, raporu kendi “teorik araçlarımla”yorumlamaya çalışacağım. 

PARÇALANMA VE YENİDEN PAYLAŞIM 

(..)

“Düşük yoğunluklu” savaş sürecinde, taraflar “vekâlet savaşlarını”, “gayri nizami harp” operasyonlarını, Çin’in “Kuşak Yol inisiyatifi” coğrafyasında, birbirlerinin “bağımlı-ülkeler” ağları üzerinde yoğunlaştırmak zorunda kalacaklar. Bu “yoğunlaşma”, “bağımlı ülkelerin” bağımlılık ilişkilerinin yön değiştirmeye zorlanmasına ilişkin müdahaleleri, etnik-dini sorunlar üzerinden parçalama projelerini de gündeme getirebilecek: Geleneksel adıyla bir yeniden paylaşımı.

(...)

Geleneksel adıyla yeni bir “Dünya savaşına”...  Çünkü bu aşamada, artık ne Avrupa Birliği’nin ne de Hindistan, Japonya, Avustralya gibi ülkelerin savaşın dışında kalması olanaklı.

KLASİK SÖMÜRGECİLİK CANLANABİLİR

(...)

Yeni sömürgecilik, bağımlı ülkeler ağının yeniden paylaşılmasında etkili olmaya devam edecek ama bu kez iki yeni basınç klasik sömürgeciliğicanlandırabilir. 

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, August 22, 2022

‘Büyük Savaş’ın geri dönüşü

 

ABD devletinin düşünce kuruluşu RAND Corporation’ın Ulusal Güvenlik Araştırmaları Bölümü’nün, savunma bakanlığının sponsorluğunda hazırladığı “The Return of Great Power War” (Büyük Güç Savaşının Geri Dönüşü) başlıklı 157 sayfalık bir rapor, ABD ile Çin arasında olası bir “sistemik savaşa” ilişkin senaryoları irdeliyor. Diğer bir deyişle rapor, bir hegemonya savaşının olası mekânlarını, araçlarını tartışıyor. 

Rapor, Çin’in ABD’ye yakın bir ekonomik askeri gelişmişlik düzeyine ulaşması durumunda gündeme gelecek “güç transferi” (hegemonya değişimi) sürecinin barışçı bir biçimde yaşanamayacağını varsayıyor. Raporun yazarları, olası bir ABD-Çin savaşını düşünebilmek için, savaş tekniklerindeki, jeopolitikteki trendleri, geçmişte kimi büyük güçlerin davranışlarını, devletler arası örnek çatışmaların özelliklerini irdeledikten sonra “düşük yoğunluklu” ve “yüksek yoğunluklu” savaş olmak üzere iki ana senaryo üzerinde yoğunlaşıyorlar.

SOĞUK SAVAŞ’TAN DAHA TEHLİKELİ

Rapor iki ülkenin, çatışmaya başladığı konuların ABD açısından Soğuk Savaş’a göre çok daha çeşitli, karmaşık ve çok daha büyük bir güvenlik tehlikesi oluşturduğunu saptıyor: ABD “Soğuk Savaş”a gücünün zirvesinde girmişti. Şimdi ABD’nin gücü gerilerken Çin’in gücü artıyor.ABD ile Çin, ekonomik, teknolojik, ideolojik, birçok alanda ve dünya ekonomisi çapında rekabet ediyorlar. Dahası iki ülkenin arasında Tayvan gibi, birçok patlayıcı ve hızla kontrolden çıkabilecek çelişki noktaları var.

Rapor, “derin yapısal dinamiklerden” dolayı ABD-Çin çatışmasının uzun yıllar sürmesini bekliyor. 

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, August 18, 2022

Avrupa birliğini koruyabilecek mi?

 

Avrupa’da, son 500 yılın en kurak yazından sonra, çok zor geçmesi beklenen kış, Avrupa Birliği’nin son finansal kriz sırasında gözler önüne serilen eşitiz “merkez-çevre” (Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika ile Güney ve Doğu Avrupa ülkeleri) çelişkisini yeniden keskinleştirecek gibi görünüyor. 

Avrupa Birliği ülkeleri, ekonomik ve siyasi istikrarlarını, Ukrayna savaşının güvenlik etkisi bir yana, çok yönlü baskıların altında korumaya çalışıyorlar. Yazın kuraklık, aşırı sıcaklar tarımda verimi yüzde 60’a varan düzeylere, su rezervuarlarında, Ren Nehri gibi ekonomik açıdan kritik su yollarında su seviyesini kritik düzeylere düşürdü. Orman yangınları Güney Avrupa’da ekonomik açıdan son derece önemli turizmi de birçok bölgede olumsuz yönde etkiledi.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, August 15, 2022

Yine o iki ülke

 

Avrupa’nın kaderi adeta, yine Almanya ve İtalya’nın ellerinde. Bu iki ülkenin yolları, 1930’larda, kapitalizmin yapısal kriz ve hegemonya rekabeti içinde militarizm-faşizmde kesişmiş bu da Avrupa için bir felaket olmuştu.

BENZERLİKLER ÇOK...

Bugün yapısal kriz tabii ki kendini farklı biçimlerde gösteriyor. Kriz yönetim modeli tükendi, stagflasyon yeniden gündeme geldi. Hükümetler, merkez bankaları, tükenmiş modeli bırakamıyorlar. Keynes’in 1930’larda uyardığı gibi, “eski” modele dayandıkça sorunlar ağırlaşmaya devam ediyor. Büyük güçler arası hegemonya rekabeti yine güncel ve Ukrayna savaşında, Tayvan sorununda olduğu gibi sertleşmeye devam ediyor.

Yine bir pandemi geride kalıyor ama, ideolojik, ekonomik etkileri hâlâ bizimle. Pandeminin tedarik zincirleri üzerindeki etkileri de halkların serbest piyasa düzenine güvenini sarstı.

Bu kez, insanlığın gündeminde bir kriz daha var:

(...)

Bu resim içindeki sorunların, siyasi, ideolojik yeni semptomlar üretmesini, sınıflar (cinsiyet ve etnik boyutlarıyla birlikte) ve ülkeler arası çelişkilerin sertleşmesini beklemek yanlış olmaz. 

ALMANYA VE İTALYA DİNAMİKLERİ

Almanya, Avrupa’nın en güçlü ekonomisi, de facto lideri konumundaydı. Merkel gitti, Ukrayna krizi başladı. Almanya da yukardaki tablo içinde bir resesyon olasılığıyla, yüksel enerji ve gıda fiyatlarının ekonomik siyasi yansımalarıyla boğuşuyor. 

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, August 11, 2022

‘Zeytin ağacı’, ‘Aşkın kıyameti’- Orta sınıf bunaltısı

 

Bu diziyi ve filmi keyifle ve kaygıyla izledim. Güzel insanların, güzel coğrafyalarda, güzel fon müzikleri eşliğinde yaşadıkları güzel aşkları, ilişkileri izlemekten kim keyif almaz ki? Kaygı ise bu yapıtları üreten toplumsal duruma ilişkindi.

BUNLAR KİM?

Siyasal İslamın despotik, totaliter rejimi altında ezilen ülkedeki, kadın cinayetlerini, çocuk tecavüzlerini, doktor gasp ve cinayetlerini, ilk düş kırıklığında silahına sarılanları, “öteki dünya”, kadın bedeni üzerine sabahtan akşama kadar saçma sapan yorumları yayımlayanları, refah çöküntüsünü düşününce, dizinin, filmin karakteri için “Kim bunlar, nerede yaşıyorlar, böyle bir ilişkiler evreni var mı?” diye düşünmeden edemedim. Böyle bir ülkede, dizi ve filmdeki gibi bir ilişkiler evreni olduğuna inanamadığımdan, aklıma “Bu tür yapıtlar neden var”“Bu metanın tüketicileri kim” soruları geldi.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, August 08, 2022

Dünyanın en önemli ülkesi

 

ABD Temsilciler Meclisi çoğunluk grubu lideri Nancy Pelosi (82) Tayvan’ı ziyaret edince, Tayvan, dünyanın en önemli ülkesi düzeyine yükseldi. 

‘DÜNYANIN KADERİ’ FİLAN...

Geopolitical Monitor’da George Friedman’ın işaret ettiği gibi dünyada barışın geleceği ABD, Avrupa Birliği, Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) ve Rusya arasındaki ilişkilere bağlı. Bu güç merkezleri, dünya hasılasının yüzde 60’ından fazlasını üretiyorlar, askeri ve teknolojik olarak kapitalizmin en gelişkin mekânlarını oluşturuyorlar.

Diğer taraftan, kapitalist “dünya sisteminde” siyasi ekonomik istikrar, bir hegemonya düzenini gerektiriyor. Bu hegemonya düzeni, bugüne kadar, her seferinde dünyanın kuzeyinde yer alan bu güç merkezlerinin batısında kuruldu.

(...)

Dikkatle baktığımızda bir küresel hegemonya boşluğuyla, dolayısıyla değişim olasılıklarıyla karşılaşıyoruz. Kapitalizmin sürekli genişleme eğilimi, tarih boyunca, her değişimde hegemonya ölçeğinin daha da büyümesini gerektirdi. ABD hegemonyası, ekonomik, askeri, teknolojik ve mekân denetimi açılarından İngiltere hegemonyasından daha yaygın ve derindi. Bugün, “ölçek”, tedarik zincirleri, siber uzay, “büyük veri”, yapay zekâ, kuantum teknolojileri, uzay, olgularını da içeriyor. Bu bağlamda, “oluşmaya başlayan hegemonya boşluğuna” karşılık, yalnızca bir ülkenin ÇHC’nin, gereken yeni ölçeği sunabilecek potansiyele sahip olduğunu görüyoruz.

BİR HATTA İKİ TREN

ABD hegemonyası geriliyor. ÇHC tam aksi yönde hegemonya inşa sürecinde ilerliyor. Durum aynı hatta karşılıklı ilerleyen iki treni anımsatıyor. 

(..)

yazının tamamını okumak için tıklatınız

Thursday, August 04, 2022

Önce yavaş yavaş sonra birdenbire

 

“Nasıl iflas ettin? Önce yavaş yavaş sonra birdenbire.” (HemingwayGüneş de doğar).

Kriz, yavaş oluşur, toplumun bilincine çıktığında gerçekleşir. Krizin maddi süreçleriyle, verili gerçeklik içinde yerini bulmasına ilişkin aktardıklarım, Türkiye ekonomisinin/toplumunun durumuna uyan bir analoji sunuyor.

Türkiye ekonomisinin göstergeleri ülkenin bir süredir bir borç krizi içinde olduğunu düşündürüyor. Ancak henüz ayırdına varılamadığından, ya da kabullenmemek için türlü fantezilerle üzeri örtüldüğünden bu kriz, gerçekliğin içinde kendine henüz bir yer bulamıyor. Bu sürdürülebilir bir durum değildir. 

yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, August 01, 2022

Çözülme hızlanıyor

 Son haftalarda, ekonomide neoliberal küreselleşmeye, siyasette liberal demokrasiye dayanan modelin, çözülme süreci yine hızlandı. “Büyük resme” bakan hemen tüm yorumcular gündemde büyük değişikliklerin olduğunda anlaşıyorlar ama, iyimser beklentilere rastlamak olanaksız.

(...)

Bu karanlık tablo, dünya ekonomisinin verili mimarisinde bir çözülmeye işaret ediyor. Ben bu çözülmeyi kapitalizmin yapısal krizi içinde bir kriz yönetim modelinin tükenmesi olarak okuyorum. Almanya’nın dev şirketlerinden BASF’nin CEO’su Martin Brüdermüller, küreselleşme eğiliminin geri dönmeye başlaması bağlamında anlamlandırıyor ve “Bildiğimiz biçimiyle bir küreselleşme geri gelmeyecek” diyor. ABD Merkez Bankası Başkanı Powell’e göre “küreselleşme yalnızca duraklamakla kalmadı, geri dönmeye başladı.” IMF Başkanı Kristalina Georgieva’ya göre, “küresel durum karamsar ve olağanüstü belirsiz.”

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız