Los Angeles’ta, Trump rejiminin göçmen karşıtı baskınlarına tepki olarak başlayan barışçıl protestolar, 4 bin ulusal muhafızın devreye girmesiyle şiddetli çatışmalara dönüştü; polis gazetecilere plastik mermiyle ateş açtı, sivillere karşı şiddet kullandı. Trump’ın, anayasal yetkilerini aşarak bir siyasi kriz yaratmakla eleştirilirken düzenli ordunun elit güçlerinden (Marines) 700 askerin de gelmesi, gelişmeleri “süreç olarak faşizm” bağlamında değerlendirmek gerektiğini gösteriyor.
BİR SEMPTOM
Los Angeles olayları aslında kapitalizmin yapısal krizi içinde ABD’de toplumsal istikrarı bozmaya devam eden tarihsel sürecin bir semptomu olarak görülebilir. Bu olaylarla, ABD’nin küresel hegemonyasının, artık “kural koyucu” konumundan “tehdit yöneticisi” konumuna kadar gerilemiş olması arasında hem dolaylı hem de doğrudan nedensellik ilişkileri var.
ABD’de siyasi elitlerin bir kesimi, finansal krizden sonra, bu gerilemeye tepki olarak ABD toplumunu, 1960’ların “sivil haklar hareketinin”, siyahlar, kadınlar LGBT bireyler için getirdiği kazanımları geri çevirecek, başkanlığı yargı ve yasama, hatta eyaletler karşısında daha da güçlendirecek, kısacası totaliter bir yönde yeniden yapılandıracak bir program tasarlayarak faşizme yöneldiler.
Nafeez Ahmed’in, Alt Reich: The network war to destroy the West from within (2025) başlıklı çalışmasında gösterdiği gibi faşizm 1920’lerden bu yana, aslında hiç yok olmadı. Bu akım, 1950’lerden sonra, türlü yeni kavramların arkasına gizlenerek geriye çekildi, daha sonra neoliberal dönemin verimli toprağında giderek güçlendi. Şimdi, neoliberalizm dağılırken onun enkazı üzerinde, özellikle 2008 finansal krizden sonra, ekolojik kriz, ekonomik kriz ve jeopolitik rekabet sertleşirken yeniden etkin olmaya başladı.
(...)
Bu gelişmeler karşısında “iç savaş” tartışmaları yeniden canlandı: Bu tartışmalarda, Los Angeles çatışmaları, ABD’deki daha büyük siyasi ve sosyal kutuplaşmaların bir “mikrokozmosu” olarak görülüyor. Merkezi hükümetin eylemlerinin, ürettiği çatışmacı söylem, henüz, klasik bir iç savaş anlamına gelmiyor ancak o yönde gelişmeye elverişli bir “çatışmalar” ortamının oluşmasına katkıda bulunuyor.
No comments:
Post a Comment