“Köyler, dinler, mezhepler, tarikatlar, kabileler, fraksiyonlar... merkezi bir sistemde cumhuriyet ya da demokrasi dediğimiz yapıda yan yana yaşayabilir mi? Amerika’da bunun mümkün olduğu kanıtlandı” (Tom Barrack).
Hayır kanıtlanmadı: 1) Amerikan faşizmi, ABD’yi bir demokrasi olarak değil, beyaz Hıristiyan üstünlüğüne dayanan, ırkçı bir cumhuriyet olarak düşünür. “Kurucu babaların” da köleleri vardı. 2) Bugün faşizm, “sivil haklar hareketinin” gelişmesiyle birlikte o bir zamanlar mümkün olan “şeyin” yıkıldığını, şimdi “şeyi” restore etmek için “mutlakiyetçi” bir başkanlık sistemiyle demokrasiden kurtulmak gerektiğine inanıyor.
YURTTAŞLIK, AŞİRET, ‘VOLK’
Bu faşist projeyi daha iyi anlayabilmek için İsrailli siyaset kuramcısı Yoram Hazony’nin, “Virtue of Nationalism” (Milliyetçiliğin Erdemi-2018) adlı kitabına ya da New York Times’dan Ezra Klein ile yaptığı söyleşiye (01/08) bakmak yararlı olabilir. Hazony’nin her yıl düzenlediği “Milli Muhafazakârlık” konferanslarında, kitaptaki fikirler etrafında bir hareket oluşmuş. S. Bannon, JD Vance gibi isimler bu söylemi daha da geliştirmiş.
Hazony’ye göre çökmekte olan eşit yurttaşlık, anayasal cumhuriyet fikri, yerini ailelerin birleşmesinden oluşan “doğal” (soy, tarih, savaşçı atalar, kültür üzerinden tanımlanan) kabilesel aidiyetlere bırakmalıdır. Bu, eşitliği, özgürlüğü reddeden faşist bir anlayıştır. Çünkü, kabile/millet demokratik bir yapı değildir: İçinde kadın-erkek eşitliği yoktur, eleştiriye, çoğulculuğa kapalıdır, “reisçidir” ve dışlayıcıdır.
Gerçekten de Hazony’nin “kabile-millet” anlayışı, Nazi ideolojisinin “volk”kavramıyla çarpıcı bir benzerlik taşır. Naziler için “volk”, salt kan bağı, kültürel saflık, tarihsel kader temelinde tanımlanan organik bir topluluk değil, aynı zamanda tarihsel, dışlayıcı bir “hakikatin taşıyıcısıydı.” Bu anlayış, yurttaşlık fikrini reddediyor, onun yerine “kimin gerçek Alman olduğuna” dair bir biyolojik-kültürel kimlik sistemi koyuyordu. Hazony’nin modeli de “yurttaşlık” yerine, soya dayalı sadakati önceleyen bir aidiyet biçimi öneriyor; birey, haklarını bir anayasal sistemden değil, ait olduğu kabilenin tarihsel köklerinden alıyor.
(...)
Amerikan faşizmi, içeride ulus devleti, beyaz/erkek Hıristiyan (etnik ve dini) egemenliği altında merkezileştirerek güçlendirmek, Amerikan emperyalizmi dışarıda, etnik, mezhepsel ayrışmayı “doğal çözüm” olarak dayatmak istiyor. Bu proje, şimdi işbirlikçilerini onlar da “yararlı salaklarını” arıyor.
No comments:
Post a Comment