Thursday, September 12, 2019

Boş göstergenin zehirli cazibesi

“Jaws”u anımsıyor musunuz? Gişe rekorları kıran, sinema tarihine geçen bu filmin ana izleği son derecede basitti: Sakin bir sayfiye kasabasının denizinde, aniden dev bir köpek balığı dehşet saçmaya başlar. Filmin başarısı, kimi eleştirmenlere göre o canavarın, Amerikan halkına, Amerikan yaşam tarzına yönelik (göçmenler, doğal felaket, komünistler vb.) tehditleri simgelemesinden kaynaklanıyordu. Kimileri için de “Jaws” kapitalizmin acımasızlığını simgeliyordu. Gerçekteyse, hem bu yorumların hiçbiri tek başına doğru değildi, hem de hepsi birden geçerli olabilirdi (Zizek). Çünkü “Jaws”, seyircinin karşısına, her birinin, içine kendi korkularını yazabilecekleri bir “boş gösterge” olarak çıkıyordu. Faşizm yükselirken “Yahudi” simgesinin üstlendiği işleve benzer bir işlevdi bu. Ve sonunda o “kötülüklerin simgesi” Jaws’ın patlayarak yok edilmesi izleyicide bir haz, güçlü bir “katarsis” yaratıyordu.

Bizde de iki kez...Türkiye’de, seçmen 2000’lerin başında benzer bir haz yaşadı ama bir farkla... O zaman, her kesimden seçmen yalnızca korkularını değil umutlarını da bir “boş göstergenin” içine yazıyordu. Bu “şey”“ekonomiyi başarıyla yönetecek, askeri vesayeti kaldırarak Türkiye’yi demokratikleştirecek, Kürt sorununu çözecek”“ülkeyi AB’ye sokacak”“Ortadoğu’da ABD’den boşalan yeri dolduracak, dünya gücü olacaktı.”

(...)

No comments: