Thursday, February 20, 2025

Trump’ın gölgesinde Almanya

 


Almanlar pazar günü sandık başına gidiyorlar. Bu seçimlerin sonucu yalnızca Almanya’nın geleceğini belirlemekle kalmayacak, Avrupa Birliği’nde ilerici güçlerin “süreç olarak faşizme” direnme kapasitesini de etkileyecek. 

Hem Almanya için Alternatif (AfD) partisi yükseliyor hem de Avrupa’da faşist hareketler Trump yönetimi altında yeni bir enerji kazandılar. AfD’nin göçmen karşıtı faşist söylemleri, Avrupa şüpheciliği, Alman seçmenler arasında giderek daha fazla yankı buluyor. Ancak partinin son dönemdeki kazanımları yalnızca ekonomik sorunların, toplumsal huzursuzluğun bir yansıması değil. Trump yönetiminin Avrupa’daki faşist hareketlere verdiği açık destek, AfD’nin yükselişini de pekiştiriyor. 

Geçen hafta, Münih Güvenlik Konferansı, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in, Şansölye Scholz’u ve şansölye adayı Marz’ı, görmezden gelerek AfD lideri Weidel ile görüşmesi, bu karanlık ittifakı gözler önüne serdi: ABD, artık liberal demokrasiyi savunmuyor, Vance’in konferanstaki konuşması da transatlantik ittifakında radikal bir çatlağa işaret ediyordu. 

(...)

Vance, ırkçı, faşist propagandayı engelleyen yasalara referansla Avrupa liderlerini, ifade özgürlüğünü bastırmakla suçluyor, birkaç gün sonra da Trump Ukrayna savaşından Zelenskidolayısıyla Avrupa’yı sorumlu tutuyordu. Bu söylem, Trump yönetiminin Macaristan’da Viktor Orbán, İtalya’da Giorgia Meloni ve Hollanda’da Geert Wilders gibi faşist liderlerle kurduğu yakın ilişkiler, küresel siyaseti otokratik, hatta faşist yönetimler lehine dönüştürme, Avrupa Birliği’ni istikrarsızlaştırma, demokratik kurumları zayıflatma yönünde kasıtlı bir girişim olarak okunabilir. 

(...)

Trump yönetiminin dış politikası sadece Almanya için değil, uluslararası “düzen” için bir tehdit oluşturuyor. Faşist rejimleri, partileri desteklerken ABD’nin geleneksel müttefiklerini dışlayan Trump yönetimi, küresel güçler dengesini Ukrayna’ya askeri yardım karşılığında maden kaynaklarına el koyma teklifinin, ülkeyi, Avrupa’yı (Almanya’yı) es geçerek Rusya ile paylaşma girişiminin gösterdiği gibi yeniden, emperyalist ilişkiler zemininde şekillendirmeye çalışıyor. Demokratik değerleri ve uluslararası hukuku hiçe sayan bu emperyalist dış politika anlayışı, gücün hukukun önüne geçtiği bir dünya yaratıyor. Avrupa ise artık en güçlü müttefikinin bir rakibe dönüşme ihtimaliyle yüzleşmeye hazırlanıyor. 

(...)

yazının tamamını okumak için tıklayınız

No comments: