Thursday, October 17, 2019

“Cui bono”


Trump’la yapılan bir telefon konuşmasının ardından başlayan ‘Barış Pınarı Harekâtı’, milli servet ve can kaybına yol açarak, ülkedeki ekonomik istikrarsızlığı, bölgedeki kaosu besleyerek devam ediyor. Öyleyse, “Cui bono” (kime yarıyor) diye sormak gerekiyor.

Ne ABD’ye ne Türkiye’ye…

Trump’ın “askerlerimizi Suriye’den çekiyoruz” açıklamasını, tutarlı bir dış politika stratejisi kapsamında yaptığını söylemek çok zor. O açıklama, daha çok bir seçim yatırımına benziyor. Zaten tüm ABD güvenlik bürokrasisi, Pentagon, her iki partiden dış politika uzmanları ortada, vahim bir hata olduğundan söz ediyorlar; AKP Türkiye’sine yönelik birtakım yaptırımların, devreye girmeye başlamasının gösterdiği gibi Trump üzerindeki baskılar giderek artıyor.
ABD güvenlik bürokrasisinin, uzmanlarının, Trump’ın ABD askerlerini, IŞİD’e karşı en önemli müttefiki olan Suriye Demokratik Güçlerini, esas olarak Kürtleri, kendi kaderlerine terk ederek, Suriye’den çekme kararını eleştirmelerinin arkasında iki gerekçe var. (1) Bu karar, ABD’nin bölgedeki etkisinin gerilediğine ilişkin inancı güçlendiriyor. (2) ABD’nin en yakın müttefiklerini yalnız bırakma eğiliminin, halen yeniden şekillenmekte olan uluslararası dengeler içinde çok olumsuz sonuçlar yaratacağına inanılıyor. Suudi Arabistan’da Aramco’yu hedef alan büyük saldırıdan sonra Krallık, ABD’den İran’a yönelik bir misilleme beklemişti. Pazartesi gün gazeteler, Suudi Arabistan’ın Putin’i alay-ı vala ile ağırlamakta olduğunu yazıyor, “bir şeyler başlıyor” yorumları yapılıyordu.
Kürtler de “ABD sırtımızdan bıçakladı” diyerek bölgede konumlarını Rusya’dan ve Suriye rejiminden yana değiştirmek üzere gözden geçirdiler. Pazartesi günü, Kürtlerin Suriye’deki geleceğine ilişkin stratejik bir anlaşmanın gerçekleştiğinden söz ediliyor, Suriye rejiminin askerleri Kürt bölgelerine bu kez kurtarıcı olarak geri geliyordu.
AKP Türkiye’si, Trump’tan aldığına inandığı “yeşil ışık” üzerine Suriye topraklarına girince, aniden, derdini kimseye anlatamadığını gördü. ABD, Avrupa Birliği, NATO bu harekata karşı olduklarını, silah satışlarını askıya aldıklarını söylüyorlar, biteviye, “saldırı”, “istila”, ÖSO için de “Türkiye’nin kiralık askerleri” kavramlarını kullanılıyorlar. Trump da pazartesi günü, bir “U” dönüşüyle, harekatın durdurulmasını istedi, yaptırımlar açıklamaya başladı. IŞİD’in harekatın yarattığı kaostan yararlanarak yeniden bayrak açtığından söz ediliyor; olası gelişmelerden AKP Türkiye’sinin sorumlu tutulacağı anlaşılıyor.  Arap Birliği ülkeleri Katar hariç oy birliğiyle “Harekâtı” protesto ettiler. Arap ve İsrail medyası “Harekâtı” eleştiren yorumlarla dolu.  
Diğer taraftan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Suriye Özel Temsilcisinin Türkiye ile Suriye'nin ‘gerçek zamanlı olarak’ diyalog halinde olduklarını söylemesi (Cumhuriyet), yakın zamana kadar Esat’ı devirme hedefinde ısrar eden AKP’nin dış politikasının iflasını sergiliyor.

Peki kimin?

Başlıktaki soruya dönersem, rahatlıkla “Rusya’ya” diyebilirim. Rusya Suriye rejiminin zaferi için çabalıyordu, hedefine iyice yakınlaştı. ABD’nin Suriye’deki varlığından, Kürtlerin buna aracı olmasından çok rahatsızdı; şimdi rahatladı. Ancak Suriye, Rusya için, “büyük jeopolitik oyun” içinde yalnızca bir konu.
Örneğin, Rusya AKP Türkiye’sini Batı’dan koparmaya çalışıyordu; bu cephede bir mevzi daha kazandı: Türkiye’ye yaptırımlar uygulanıyor, silah satışları askıya alınıyor, NATO’dan çıkarmaktan, İncirlik’teki taktik nükleer silahların başka bir yere taşınmasından söz ediliyor. AKP  liderliği ABD’yi, Batıyı Rusya ile dengelemeye çalıştıkça ekonomik, teknolojik, siyasi zaaflarının da katkısıyla, ülke kaygan bir zeminde Rusya’ya doğru kaymaya devam ediyor. ABD, Ortadoğu’da etkisini ve güvenilirliğini yitirdikçe, ittifaklarına sadakatini Suriye’de kanıtlayan Rusya, oluşan “boşluğu” bir çekim merkezi olarak doldurmaya başlıyor. Hatta, ABD’nin boşalttığı tesislere yerleşmeye başladığı söyleniyor
Dünyanın tepkisine, can-servet kaybına, ekonominin durumuna bakınca, ülkesinde Kürt sorununa barışçı bir çözüm bulamayan AKP liderliği için, içimden “yüzüne kızdı burnunu kesiyor” demek geliyor.

No comments: