Thursday, December 28, 2017

Son KHK neyin semptomudur?

696 sayılı KHK, “iç savaş”, “linç”, “sokağa yargı muafiyeti” gibi korkutucu kavramlarla defalarca analiz edildi, eklenecek bir şey kalmadı. Ben bu KHK’ye bir başka açıdan bakmak istiyorum.

Ne gerek vardı? 
Bu ülkede keyfi, sınırsız güç kullanabilen, neredeyse hesap sorulması olanaksız, ağır silahlara sahip son derecede etkili bir polis gücü, orduyu iç güvenlik aracı olarak kullanma geleneği var. Geçen yıllarda, tankların kentlere girerek Suriye iç savaşını aratmayan görüntüler yarattığına da şahit olduk. Siyasi bir davada, siyasi savunma yapmak, Ahmet Şık’ın örneğindeki gibi engellenebiliyor. Kadına, çocuğa yönelik fiziki, cinsel şiddet çoğunlukla cezasız kalıyor. Kadına yönelik simgesel şiddet, din adına konuşanların ağzından, medyada hem de en müstehcen biçimleriyle kendini sergiliyor. Kısacası, iktidarın kendisine karşı olanlara, iradesini sorgulayanlara yönelik açık, fiziki ve simgesel şiddet kullanmasının önünde bir engel yok.
Öyleyse, son derecede muğlaklaşmış darbe ve terör kavramları üzerinden, iktidar yanlısı sivillere, değerleriyle uyuşmayan, arzularıyla çelişen, “öteki” üzerinde, fiziki şiddet uygulama ayrıcalığı getiren 696 sayılı KHK’ye ne gerek vardı? Bu KHK, hangi hastalığın semptomudur?

Deniz bitti de ondan...
Kapitalist toplumda egemen sınıfın iktidarı...

(...)

Yazının devamını okumak için tıklayınız


No comments: