“Tarihin” mutlak ruhu gerçekleştirmeye doğru ilerlediği düşüncesine karşı, “Tarih uyanmaya çalıştığım bir kâbustur” diyordu, James Joyce’un
Ulysses’deki, entelektüel Stephan Dedalus. Avrupa’da, liberal
entelijensiya ise tam aksine, insanlığın geleceğine egemen olacak bir
uygarlık projesi (AB) biçiminde “ilerleyen” tarihe ilişkin rüyalarından asla uyanmak istemiyordu. Artık zorla uyanıyorlar, hem de kâbus gibi bir realitenin içine.
Gelecek...
“Küreselleşme” tam
hız ilerlerken AB, bu sürecin geleceğini sergileyen bir prototipti:
Ortak pazar, ortak para birimi, bütünleşen bir ekonomiler; sınırlar
kalkınca sermayenin, malların, emeğin serbest dolaşımı... Milliyetçilik
geride kalıyor, kültürler, dinler kaynaşıyordu: AB yükselen hegemonya
odağıydı.
Fransız, Hollanda halkları, bu
rüyayı görenleri 2005 Mayıs ayında yapılan referandumda neoliberal
anayasa önerisini reddederek şiddetle sarstılar. Birlik sürecini yürüten
AB bürokrasisi, onu yönlendiren Avrupa Sanayicileri Yuvarlak Masası ile halkın arzuları uyuşmuyordu. Bir hegemonya krizi ortaya çıkmıştı. Ama liberal entelijensiyanın rüyası o kadar tatlıydı ki...
(...)
Yazının devamını okumak için tıklayınız
No comments:
Post a Comment