Yunanistan’da erken seçimlerin, daha da önemlisi
sol eğilimli SYRIZA’nın bu seçimleri kazanarak hükümeti kurma
olasılığının gündeme gelmesi, Avrupa Birliği projesinin yumuşak karnını
gözler önüne serdi: Avrupa Birliği ülkelerinin hükümetleri, bir ekonomik
bütünleşme, benzeşme, giderek bir tür siyasi birlik oluşturmak
istiyorlar, ama bu projeyi sahiplenecek, savunacak bir ortak Avrupalı
kimliği, bir Avrupa vatandaşlığı bir türlü oluşamıyor. Geçen hafta, Financial Times’da, Gideon Rachman’ın da vurguladığı gibi, “seçmen bu projenin öndeki en büyük engel”…
AB projesinin yumuşak karnı
Diğer taraftan, birçok devleti birden bir ortak proje için hareket ettirmeye sıra gelince, olmazsa olmaz bir hegemonya ilişkisi sorunu
var. Bu hegemonya, liderlik ilişkisi istikrara kavuşmadan projeyi
ilerletecek adımları atmak bir yana, saptamak bile neredeyse aşılmaz bir
engele dönüşüyor.
Mali kriz, Avrupa Birliği projesinin ekonomik
boyutu içine gizlenmiş olan egemenlik- bağımlılık (emperyalizm)
ilişkilerini açığa çıkardı. Böylece bu ilişkinin “egemenler” kısmını
oluşturan birkaç ülke içinde liderlik konumuna oturmaya başlayan
Almanya’nın, bu emperyalist ilişkinin bağımlılık kısmındaki ülkelerin
ekonomilerini, nasıl sermaye ve mal ihracı yoluyla kendi ekonomisini
ayakta tutmak için kullandığını, bu arada borçlandırarak AB projesinin
hegemonya sorununu çözmekte kendisinden yana çalışacak mali şiddet ve şantaj
araçlarını ürettiğini ortaya çıkardı. Böylece, krizdeki ülkelerin
halklarının Almanya’nın liderliğini benimsemesi, hükümetlerinin de
Almanya’nın dayattığı ekonomik politikaları izlemesi daha da zorlaştı.
(...)
Pegida ve hegemonya
Dün “ABD hapşırırsa dünya nezle olur” denirdi. Bugünlerde “Almanya hapşırdığında tüm Avrupa Birliği nezle oluyor” demek olanaklı. Bu nedenle, Pegida (“Batı’nın Müslümanlaşmasına karşı yurtsever Avrupalılar”), sağ popülizmin en son, bence dikkate değer örneğini oluşturuyor.
(...)
Yazının tamamını okumak için "tık"layınız
No comments:
Post a Comment