Thursday, December 12, 2024

Suriye’de niyet ve realite




Rejimi beklenmedik bir hızla çöktükten sonra oluşan durum içinde iki yorum dikkatimi çekti. (1) Suriye’de Esad rejimini devirenlerin Irak ve Libya felaketlerinden gereken dersleri çıkarmış görünüyorlar; Esad rejimi devleti, bölgeye yayılma riski taşıyan bir kaos oluşmadan “yeni gelenlere”devredilebilir; görece, demokratik çoğulcu bir düzene geçilmesine yardımcı olacak koşullar oluştu. (2) BOP işlemeye, “emperyalizm bölgeyi şekillendirmeye” başarıyla devam ediyor. İkinci yorumdan başlayacağım. 

BİR ‘HEGEMONYA’ SORUNU

Hegemonya salt şiddet üzerinde değil, esas olarak liderlik, sorun çözme, özendirme ve açıklayıcı anlatı sunma becerisi üzerinde durur. Son 25-30 yıldır ABD hegemonyası geriliyordu. Özellikle 2000’li yıllardan bu yana, sorun çözme, özendirme ve açıklayıcı anlatı sunma kapasitesinin adeta yok olması, gerileme sürecini daha da hızlandırmıştı. Afganistan ve Irak fiyaskoları, Ebu Garip rezaletleri, finansal kriz, neoliberal modelin çökmesi, ABD’nin sorun çözme, özendirme ve açıklayıcı anlatı sunma becerilerine olan güveninin hızla buharlaşmakta olmasının örnekleriydi. Bu becerilere güvenin azalması hegemonya restorasyonu çabalarının imkânsızlığını gösteriyordu. 

(...)

Bu ortama, ABD’nin, BOP’nin Suriye’de başarıyla uyguladığını söylemek, ABD’ye güven tazeleyerek hegemonya restorasyonu çabalarına hizmet etmiyor mu? 

NİYET, YALNIZCA YARISIDIR

Birinci yoruma göre, rejimin güvenlik mimarisinin hızla çökmesi, başbakanın devir-teslime yardımcı olacağını açıklaması “yeni gelenlerin” yeni düzeni bir kaosa yol açmadan kurmak niyetinde olduklarını gösteriyor. 

“Niyet yapmanın yarısıdır” ama öbür yarısı da var: Hem rejimi yıkan güçler hem de Suriye halkı, ideolojik, etnik olarak çok parçalıdır. Suriye’nin yeniden inşa sürecini finanse edecek mali kaynaklar son derecede yetersizdir. Yeni rejimin bu açığı kapatmak için yabancı ülkelerden mali kaynak edinme çabaları, manevra alanını daraltacak, yeniden inşa planlarını saptıracak hem de var olan parçalı durumun unsurlarını dış güçlerin etkisine açacaktır. Yeni bir rejim kurmak için var olan devletten yararlanmak isteyecek olanlar bu devletin içinin kurumsal, personel ve yönetim kültürü açısından tamamen boşalmış, kalan personelin ise uzun yıllar totaliter bir rejimin parçası olarak yaşamanın getirdiği yozlaşmayla kirlenmiş olduğunu göreceklerdir.

“(..)

Türkiye’deki rejimin hevesleri de realitenin duvarına çarpmaktan kurtulamayacak.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

No comments: