Sunday, January 23, 2022

Üç güncel olaydan hareketle “zamanın” kimi acil sorunları üzerine tezler

 


Bu üç güncel olay:

1.     Kazakistan’da yaşananlar

2.     Ukrayna’da giderek güçlenen savaş olasılığı

3.     Türkiye’de sol hareket içinde başlayan birlik, birliktelik, işbirliği tartışmaları

Tezler:

  • ·      Bir ülkede bir kitlesel kalkışma başladığında soruna doğru bakış, ne iktidardakinin özellikleri ne de emperyalist devletlerin, sürece müdahale etme, isyanın yarattığı ortamdan yararlanma olasılıklarından, bölgesel jeopolitik dengelerden kalkarak oluşturulabilir. Başlangıç noktası isyan edenlerin sınıfsal özellikleri ve talepleri olmalıdır. “Anti emperyalizm”, bu talepleri ve çıkarları ikinci plana atacak, kitle tepkisini edilgen kuklaların sarsak-titrek hareketlerine indirgeyen bir tutuma hizmet etmemelidir.
  • ·      Emperyalist güçler arasındaki rekabet, hatta savaşlar karşısında doğru tutum, taraf olmak değil, bu emperyalist haksız rekabeti/savaşı mahkûm etmek, karşı çıkmak ve bunun etkilerinden korunmaya çalışmaktır.
  • ·      Sosyalist özneler için kurmak istedikleri toplumun özelliklerine ilişkin ilkeler üzerinde anlaşarak birleşmek bir şeydir, acilen kurtulmaya çalıştıkları bir “musibet”, yolunun üzerindeki en büyük engel karşısında, güçlerini birleştirmeye ve bir ortak mücadele hattı inşa etmeye çalışmak başka bir şeydir.
  • Birincisi “sonsuz zamana” ilişkindir ikincisi “durumun zamanına.” Birincisi stratejiye ilişkindir ikincisi taktiğe. Biri devrimcilerin örgütüne ilişkindir ikincisi, tüm muhalefeti kucaklamayı amaçlayan cephe, kampanya, gibi ortak mücadele ve direniş örgütlerine. Biri uzatılan kupadaki zehirli şerbeti içmeyi reddetmekle öbürü kafaya dayatılmış bir tabancadan kurtulmakla ilgilidir.
  • ·      Siyasi mücadele felsefi ve etik açıdan önce “konuşulabilir olanın sınırlarını genişletmekle” ilgilidir. Pratikte ise, devletin kapasitelerine karşı uygun araçlarla mücadele etmekle ilgilidir. Bu mücadelede başarı (kimi zaman ayakta kalmaya devam etme) olasılığı, devletin kapasitelerini, “devlet biçimi” ve “rejim” kavramlarından, bunların tarihsel örneklerine ilişkin deneylerden yararlanılarak doğru biçimde çıkarsamaya, yapabileceklerinin ve yapamayacaklarının, harekete geçireceği olası şiddetin niteliğinin, yeğinliğinin ve yaygınlığının gerçekçi biçimde öngörülebilmesine bağlıdır.
  • ·      Siyasi hatta duygusal olarak da kutuplaşmış, ortak değerler zemini çökmüş bir toplumda, salt ekonomik taleplere öncelik verilerek mücadele edilemez. Rejimin dayandığı ideoloji, “habitus” içinde, bu ekonomik taleplerin anlamlarının çarpıtılmasını önleyebilmek için, onları açıklayacak, değerlendirecek bir genel anlamlar/değerler sistemini ifade edecek bir söylemi geliştirmek ve güçlü bir biçimde savunmak gerekir. Kültür savaşlarını yok sayarak, “süreç olarak faşizmin” değerlerine taviz vererek rejime karşı gerçek bir kapasiteye sahip olacak bir kitle çizgisi inşa edilemez. 
  • ·      Bu söylemin geniş kitleler tarafından anlaşılması ve benimsenmesi, bu söylemin öznelerinin (üreten ve savunanların) gücünün kitlelerin “yaşam dünyası” içinde “varoluşunun” algılanmasına, bu gücün kalıcı olmaktan öte büyüme potansiyeline sahip olduğunun düşünülmeye başlamasına bağlıdır. Birlik, ortak mücadele, kampanya, cephe ve sokak/meydan bu bağlamda son derecede önemli araçlar ve mekanlardır.
  • "Kamuculuk"tan konuşmak isteyen bunu gerçekleştirecek devlet ve iktidar biçimden de söz etmek zorundadır. Kamu (devlet) mülkiyeti bir iktidarda halk için çalışırken bir başkasında  egemen sınıfın seçkinlerini beslemek, sermaye birikimine kaynak aktarmak için kullanılabilir. Yok kamu culuk devlet mülkiyeti değildir diyorsanız bunun nasıl bir mülkiyet biçimi olacağını da saptamanız gerekir.

No comments: