ABD’de Devlet Başkanı Joe Biden, partisinin kasım ara seçimlerine yönelik kampanyasında, 25 Ağustos’ta Maryland’da gerçekleştirilen bir toplantısında yaptığı konuşmadan Trump yanlısı MAGA (Make America Great Again - Amerika’yı Yeniden Büyük Yapalım) hareketinin ideolojisini “yarı-faşist” olarak niteledi. Böylece, Biden ve Demokratik Parti Amerika’da, “süreç olarak faşizm”gerçeğini nihayet zımnen de olsa kabul ediyordu.
TEHLİKENİN ADINI KOYMAK
Biden geçen perşembe günü, Bağımsızlık Bildirisi’nin ve anayasanın şekillendiği mekân olarak büyük simgesel öneme sahip Philedelphia Independent Hall’de, dev bir Amerikan bayrağı önünde ve iki yanında birer denizci askerin eşliğinde yaptığı konuşmada, bir adım daha ileri giderek,“ülkede yaşanmakta olanların normal olmadığını” vurguladı. “Size doğruları, ne kadar acı olurlarsa olsunlar, söylemek benim görevim” dedi ve ekledi:“MAGA Cumhuriyetçileri anayasaya saygı duymuyorlar. Hukuk düzenine inanmıyorlar. Halkın iradesini tanımıyorlar. Seçim sonuçlarını kabul etmiyorlar... Otoriter liderleri destekliyor, kişisel haklarımıza, adalet arayışımıza, ekonomik güvenliğimize, ülkenin ruhuna tehdit oluşturan siyasi şiddetin ateşini körüklüyorlar...” Kasım seçimlerine atıfla, “Gezegenimizin geleceği bu sandıklardadır... Eğer Cumhuriyetçiler Kongre’nin kontrolünü ele geçirirlerse nerede yaşadığınız fark etmez: Kadınlar her yerde tercih yapma haklarını kaybedecekler.”
(...)
Tehlikenin adını doğru koymak, doğru mücadele araçlarını kullanabilmeyeolanak verir. Yukarıda aktardığım iki konuşmasında Biden’ın hem tehlikenin adını doğru koyduğunu hem de MAGA hareketinin içeriğini doğru tanımladığını düşünüyorum. Biden’ın, Cumhuriyetçi partinin MAGA hegemonyası altına girmiş olduğunu saptamakla birlikte, tüm Cumhuriyetçilerin MAGA olmadığını özellikle vurgulaması da önemliydi.
‘DEVLET DÜŞMANI’
MAGA entelijansiyası Biden’ın açıkça MAGA’yı faşist bir hareket olarak niteleyip hedef almasının, geleneklerin dışına çıkıp önceki başkanın (Trump) adını vererek suçlamasının yarattığı durumun hemen ayırdına vardılar, paniğe kapıldılar:
(...)
No comments:
Post a Comment