Thursday, December 31, 2020

‘Kapitalist gerçekçilik’ demokratik dayanaklarını kaybediyor

 


Kapitalist gerçekçilik”, insanlığın “yaşam dünyasını” yalnızca kapitalizmin sınırları içinde düşünebilir: Başka bir “dünya” olanaklı değildir. Ancak yeni bir yıla girerken “kapitalist gerçekçiliği” yaşatan, liberal demokrasiyi, piyasa ekonomisini, insana ilişkin egemen ideolojik varsayımları anlatan ideoloji verimliğini hızla kaybediyorlar.

(...)

Financial Times’da Martin Wolf’un oldukça ayrıntılı bir denemesi, dünya halklarının liberal demokrasiye olan ilgisinin, güveninin zayıfladığını; Oxford Üniversitesi’nden tarihçi Prof. Timothy Garton Ash’ın bir araştırması da bu yüzyılda, liberal demokratik olmayan ülkelerin sayısının, olanların sayısını geçtiğini gösteriyor.

(...)

 Wolf’un yazısı “Liberal demokrasinin soluklaşan ışığı” başlığını taşıyordu.

Al birini vur ötekine

ABD Başkanı Trump seçim kampanyasına “seçimlerin çalınacağını” iddia ederek başladı; ırkçı milliyetçi komplo teorileriyle “Covid aslında sahte haberdir” gibi ardı arkası gelmeyen yalanlarla devam etti. 

(...)

İngiltere’de ... Önceki muhafazakâr hükümetlerde “Irk Eşitsizlikleri Bürosu” başkanlığı yapan Lord Wooly, geçen hafta The Guardian’daki yazısında, Johnson hükümetinin ırkçılıkla mücadele alanında egemen söylemi, beyaz işçi sınıfını siyah işçi sınıfına karşı kışkırtacak biçimde yeniden şekillendirmeye başlamasından yakınıyordu.

(...)

Bu iki ülke tarihsel olarak liberal demokrasinin vatanı, 1980’lerden bu yana da kalesi olma iddiasındadır. Bugün bu ülkelerde, “süreç olarak faşizmin” gelişme dinamiklerine bakınca, “kapitalist gerçekçiliğin” liberal demokratik desteğinin ne kadar zayıfladığını, yerini “süreç olarak faşizm” içinde değerlendirilebilecek karanlık seçeneklere bırakmaya başladığını görüyoruz.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, December 28, 2020

Siyasal İslamda arzu ve korku


Biri, “Seçimleri kazansanız da iktidar size verilmeyecek” dedi, “rejimin” gerçeğini ortaya koydu. Bir diğeri de “hayatın bütün alanlarına müdahale etmek” istediklerini itiraf etti. Bu açık sözlülüğü, gittikçe artan bir özgüvene mi borçluyuz? Sanmıyorum.

(...)

Korku gittikçe koyulaşıyor

18 yıldır iktidardalar ama hâlâ inanamıyorlar. Modern Türkiye’nin yaşamında anakronik bir sapma olduklarını, türlü “parantezi kapıyoruz” hikâyeleri anlatsalar da aslında kalıcı olamayacaklarını ruhlarının derinliğinde hissediyorlar. Kavrayamamakta zorlandıkları bir geçekliğin içinde, zamanın kendilerinden yana akmadığını seziyorlar; korkuları paniğe dönüşüyor.

(...)

Dinden uzaklaşma olarak algılanan “deizm”, bu entelijansiyanın yorumlarından, bireyle tanrısı arasına girme ısrarlarından kurtulma çabası olarak da okunabilir; her durumda Müslümanlıktan uzaklaşma anlamına gelmeyebilir.

(...)

Yazarımız, “Gelen dalga hepimizi silip süpürebilir” derken, aslında üzerine gelmekte olan bir dalgadan değil, “biz” dediği şeyin etkisinden uzaklaşmakta olan bir dalgadan söz ediyor. “Biz” ifadesiyle, ait olduğu sınıfı uyarıyor: “Onlar bizden uzaklaştıkça, din bilgisi üzerindeki tekelimiz kaybolur, ekonomik kaynaklarımız kurur, ayaklarımızın altındaki zemin erir, tarih bizi silip süpürür.

(...)

Thursday, December 24, 2020

Kitlelerin on yılı

Tarihçilerin, büyük bir olasılıkla, yeni bir “dönem” olarak betimleyeceği bir 10 yıla giriyoruz. Ama arkamızda da önemli bir 10 yıl var: “Kitlelerin on yılı”.

Bugün, “Arap İsyanları”nı, 10. yıldönümlerinde değerlendirirken daha geniş bir bağlam içine koymak gerekiyor: Bu isyanlar, 2008 mali krizi, onu izleyen “büyük durgunluk” sırasında devletlerin, büyük sermayeyi kurtarırken, krizin yükünü halkın sırtına yıkmasına karşı gelişen küresel çapta öfkenin ilk dalgasıydı.

(...)

Geride bıraktığımız on yıl boyunca kitleler ekonomik krizin basıncıyla, hak ve özgürlük talepleriyle sokaklara indi. Sendikaların, meslek örgütlerinin ve kadın hareketinin güçlü olduğu Tunus, Sudan, Cezayir gibi ülkelerde bazen geçici bazen kısmi kazanımlar elde edebildiler.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, December 21, 2020

Yeni on yıl - Yeni dönem


Salt yeni bir yıla değil, büyük olasılıkla, gelecekte tarihçilerin, yeni bir “dönem” olarak betimleyeceği bir 10 yıla giriyoruz. Ebeliğini, “bir kopuş noktası” yaratan, Covid-19 salgınının yaptığı bu on yılda çok şey değişecek. Gelin, yeni döneme ilişkin kimi şekillendirici dinamiklere kısaca bakalım.

(...)

Önümüzdeki dönemde “her şeyin aynı kalması için birçok şeyi değiştirmeyi” kabullenme eğilimiyle, “her şeyin aynı kalmaması için, her şeyi gerçekten değiştirme arzusu” arasında yaşanacak büyük bir gerginliğe tanık olacağız.

Bir taraftan, “her şeyin aynı kalmasını” güvenceye alacak değişiklikleri belirlemeye çalışacak, eski ve yeni hegemonya merkezleri arasındaki rekabet sertleşecek, diğer taraftan da “yeni bir üretim ve yaşam tarzı” arayışı ile bunu engellemeye yönelik, dinci, faşist, hatta liberal akımlar ve tabii kapitalist devlet arasındaki çatışmalar… Her  bir gerginliğin de uygarlığı hem ateşe verme hem de yenileme potansiyelleri yüksek!

(...)

Türkiye’ye gelince, siyasal İslamın AKP liderliği, bu yeni on yıla, güçlü bir “iktidardan düşme korkusuyla” giriyor. 

(...)

 Bu on yılın öbür ucundan, baskıyla, terörle, ülkeyi yangın yerine çevirmeyi göze alsalar da çıkabileceklerini hiç sanmıyorum!

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, December 14, 2020

2020: Covid ikliminde gezintiler


Bir sistemin hakikati kendini en iyi, en aşırı durumunda ortaya koyarmış. Covid-19 krizi, kapitalist uygarlığın hakikatini belki de tarihte ilk kez bu kadar açık biçimde ortaya koydu: Kapitalizm yaşamaya devam ettikçe daha da canavarlaşacaktır.

Covid-19 kriziyle sarsılan 2020 yılı, görmek isteyenler, egemen kültür karşında eleştirel mesafelerini korumayı başaranlar için, ekonomiye, siyasete, kültüre, genel olarak uygarlığın durumuna ilişkin çok değerli derslerle doluydu.

(...)

Bir diğer ilginç, daha çok tiksindirici, gelişme de iklim krizini inkâr edenlerin, Covid-19 krizini de inkâr etmesi ve bunların hemen her yerde “süreç olarak faşizmin” aktörleri olmasıydı.

Hakikatin bazı çarpıcı bileşenleri

Yukarıdaki görüntü içinde hakikatin bazı bileşenleri gerçekten çok çarpıcıydı: Örneğin, liberal demokratik kapitalizmin en ileri örneği ABD’de başkanlık seçimleri ve ekonomi üzerine tartışmalar gösterdi ki “demokrasi” aslında bir “oligarşi” ve piyasa ekonomisi, bir tekelci “plütokrasidir” ve bu ikisi tamamen örtüşür.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Thursday, December 10, 2020

‘Liberal’ emperyalizm

ABD’de Biden yönetiminin kadroları belli olmaya başladı. Belirgin biçimde, silah sanayii ve finans sektöründen gelen kadrolar, geçmişte “liberal enternasyonalizm” olarak adlandırılan “liberal demokrasi” kurallarını yaygınlaştırma politikalarını savunuyorlardı. Şimdi bu eğilim, Çin’in yükselişini de hesaba katan önemli bir güncellemeyle Biden yönetiminin dış politikasını belirleyecek gibi görünüyor.

Emperyalist ama liberal

“Liberal enternasyonalizm”, ABD’nin şekillendirdiği uluslararası düzen içinde, uluslararası sermayenin serbestçe hareket etmesinin önündeki engelleri kaldırmayı, bu amaca uygun liderlikleri de parlamenter sistemin kuralları içinde iktidara taşımayı amaçlıyordu. Bu strateji, hedef aldığı ülkelerin ekonomik-siyasi yapılarını, bir askeri müdahaleye gerek kalmadan düzenlemeyi, yönlendirmeyi amaçladığından “modern emperyalizm” kategorisi içine giriyordu. “Liberal” sıfatı da uluslararası sermayenin değerlenme gereksinimlerine açık olmak anlamına geliyordu.

(...)

Aslında haklar ve özgürlükler olarak demokrasi doğası gereği “illiberaldir”. Son yıllarda ABD’de muhafazakâr entelijansiya arasında demokrasinin liberalizmi tehlikeye attığına ilişkin bir tartışmanın başlaması da boşuna değildir.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, December 07, 2020

Ortadoğu yeniden şekillenirken

 

Ortadoğu jeopolitiği, Avrupa jeopolitiği ile örtüşerek şekilleniyor. Gelişmeler öncelikle İran’ı hedef alıyor; halkı Covid-19’dan kırılır ekonomisi yerlerde sürünürken, “Salgın nedeniyle ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya kalan bazı ülkelere bütçe desteği” vermekten söz edebilen AKP Türkiyesi’nin, “bölgesel hegemon” olma fantezisinin bir absürt fantezi olarak kalmaya mahkûm olduğunu da kanıtlıyor.

İran’a karşı blok...

Bu yıl, İran’ın etkisini, nükleer silah yapma kapasitesini sınırlandırma çabaları hızlandı.

(...)

Mısır ve BAE ise Katar’la yakınlaşma yönünde adım atmaya henüz niyetli değil. BAE, bölge jeopolitiğine salt İran’a karşı bir ittifakın ötesinde, Arap dünyasının kültürel ve siyasi geleceği, Müslüman Kardeşler’in (siyasal İslamın) tasfiyesi açısından bakıyor. Bu bağlamda, Mısır gibi BAE de Türkiye’nin bölgedeki etkisinin kırmak istiyor.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, December 03, 2020

Weimar Amerika


ABD başkanlık seçimlerini kazanan Demokrat Parti’den Biden ve Harris yönetiminde geçecek 4 yılın “Weimar Almanyası”nı düşündürebileceğini söylemek belki abartılı olacaktır ama bu öngörünün maddi bir zeminden yoksun olduğunu söylemek gerçekten çok zordur.

(...)

Trump, kendisine bağlı olması gereken FBI ve diğer güvenlik bürokrasisini bu komploya ortak olmakla, adeta kendisini “sırtından bıçaklamakla” suçluyor.

Bu suçlamalar da akla Almanya’da I. Dünya Savaşı’nın ardından yenilgiyi kabullenemeyen, aristokrasinin, milliyetçilerin “süreç olarak faşizm” içinde, adeta tartışılmaz bir dogma düzeyine yükselttikleri, “Aslında biz cephede yenilmedik, Yahudiler ve komünistler sırtımızdan bıçakladılar” iddialarını getiriyor.

(...)

Yazının tamamını okumak içn tıklayınız