Monday, January 29, 2024

‘Kızıl Goncalar’: Yeni kupada eski zehir



“Kızıl Goncalar”la ilgili yazımı, “eğer devam ederse” kaydıyla, kimi sorularla bitirmiştim. 3. bölüm bir “reyting patlaması” yapmış; izlemek, o sorulara cevap aramak farz oldu.

SORULAR VE CEVAPLAR

(...)

 “Eğer dizi devam ederse yapımcılar, bu iki dinamik arasındaki diyalektiği acaba ne yönde ilerletecek?” diye sormuştum.

Yapımcılar o diyalektiği, çelişkinin taraflarını yumuşatarak ama Kemalist-laik “dünyayı” daha derinden mahkûm ederek, tarikatın gizemli padişah, filozof şehzade, politikacı vezir ve kullar dünyasını taklit eden yaşamını daha kabul edilebilir biçimde sunarak, yönetmeye çalışmışlar. Ancak bu “yumuşatma” da liberal-Fethullah ittifakının ürettiği fantezilere dayanıyor.

AYNANIN İÇİNDEKİLER

Bazen, bir yazar, ressam ya da yapımcı yapıtının içine bilerek ya da bilmeden, yapıtın hakikatini yansıtan bir “ayna” koyar. 

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, January 25, 2024

İsrail’de faşizm - Gazze’de soykırım

 

İsrail’de “süreç olarak faşizm” yaklaşık bir yıl içinde ülkeyi, bir soykırım noktasına taşıdı.

FAŞİZM VE PROVOKASYON

İsrail, 2022’de genel seçimlere giderken, Likud lideri Binyamin Netanyahuyolsuzluk iddialarıyla yargılanıyordu; eğer yeniden başbakan olamazsa hapse düşecekti. Likud 2022 seçimlerinde, 120 iskemleli Knesset’te (meclis) 32 iskemle kazanabildi. Netanyahu yeni hükümeti, ancak, dinci faşist, yerleşimci hareketin Smotrich, Ben-Gvir gibi liderleriyle, onların tüm taleplerini kabul ederek kurabildi.

İsrail, Yahudiler açısından, geniş hak ve özgürlüklere sahip liberal demokratik rejimle yönetiliyordu. Ancak bu, Filistin halkı açısından ırk ayrımına dayalı bir “apartheid” rejimiydi. Yeni hükümet, hemen “süreç olarak faşizmin” önündeki engelleri kaldırmaya girişti; yasama, yürütme, yargı arasındaki dengeleri yürütmeden yana bozmaya, dengeleme-denetleme kurumlarını etkisizleştirmeye başladı. Batı Şeria’da ve Doğu Kudüs’te yerleşimcilerin Filistinlileri hedef alan saldırıları, konut ve arazi gaspları hızlandı. 

Faşist politikacıların elinde “tutsak” Netanyahu savunma bakanlığının mali merkezini Smotrich’e; iç güvenlik örgütünün, polisin yönetimini, geçmişte terörizmden yargılanmış bir faşist olan Ben-Gvir’e verdi. Dinci tarikatlar, ırkçı faşist akımlar da eğitim sistemini yeniden şekillendirmeye giriştiler.

(...)

Hamas’ın, 7 Ekim saldırısını, bu koşulları değerlendirerek, İsrail ile Arap ülkeleri arasında başlayan yakınlaşmayı sabote etmek, Filistin sorununu yeniden gündemin merkezine sokmak için planladığı söylenebilir. Ancak büyük bir Hamas saldırısına ilişkin istihbarat olduğu halde önlem almayan, Nova müzik festivalini iptal ederek alanı boşaltmayan İsrail devletinin (Yaniv Kubovich,Haaretz, 05/12/2023), bu saldırının adeta bir “pogrom”a, dolayısıyla süreç olarak faşizme hizmet etmesi beklenen büyük bir provokasyona dönüşmesindeki rolünü de görmek gerekir.

FAŞİZM VE SOYKIRIM

(...)

 Ancak bu sırada, hükümet karşıtı muhalefet dalgası, faşizme karşı “isyan ateşi”“pogrom”un yarattığı derin korkunun, öfkenin, acıların yanı sıra, yükselen milliyetçi ırkçı propagandanın etkisi altında büyük ölçüde söndü. Dinci faşist liderler hükümet içinde yeni bir inisiyatif kazanarak Gazze’yi işgal edip, yıkıp yakıp boşaltıp yerleşimlere açmaya projelerini uygulamaya soktular. İsrail’de Yahudi halk üzerinde de denetim, sansür, hareketleri kısıtlama, muhalif entelektüellere saldırılar gibi baskılar artmaya başladı. Artık Gazze’deki savaşı eleştirenler vatan haini muamelesi görüyordu. Böylece, Martinikli antiemperyalist filozof, şair, siyasetçi Aimé Césaire’ın “Faşizm sömürgelerde uygulanan rejimin ana vatana taşınmasıdır” tespitini bir kez daha doğruluyordu.

(...)

 Geçenlerde, İsrail’in saygın gazetelerinden Haaretz’de bir yorumcu sürecin ilerleme hızına bakarak uyarıyordu: “İsrailli demokratlar bir iç savaşa hazır olmalıdır!”

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, January 22, 2024

Küreselleşme, kaos ve soykırım

 


Kaos, edebiyatta, bir düzenin, uyumun, mantığın çöküşünü simgeler. Bu basit tanımı küreselleşme sürecine uyguladığımızda karşımıza, süreci tanımlamaya olanak veren unsurların oluşturduğu düzenin, o unsurların aralarındakiuyumun, birlikte işleyişlerinin mantığının çöküşünü temsil eden bir “durum” çıkıyor. New York Times, Financial Times gibi Batı’nın ekonomik, siyasi arzularını, kaygılarını yansıtan yayınlar bu durumu, “kurala dayalı düzenin dağılması” olarak algılıyorlar.

DAĞILMANIN ANATOMİSİ

(...)

Tarihte kapitalizm bu durumu hep “yaratıcı -yeniden yapılandırıcı- yıkım” ile aştı. Burada iki yol gözlemleyebiliriz: Sermaye fazlası ve nüfus fazlası, yıkılarak yeniden yapılandırılarak açılan alanlara gider ve/veya bizzat derin resesyonlar, savaşlar içinde yok olur. İkincisi, birincisini olanaklı kılacak, hatta yeni birikim olanakları yaratacak sanayiler/teknolojiler, ideolojiler, siyasi biçimler, egemen sınıfın seçenekleri, kapitalist devletin politikaları içinde öne çıkmaya başlar. Askeri-sınai-finansa kompleksi ile devlet arasındaki ilişkiler derinleşir, “süreç olarak faşizm”, ideoloji, hareket, örgütlenme ve devlet biçimi olarak gelişmeye başlar. İki yolun kesiştiği noktalarda, savaşlar, sabotajlar, suikastlar, etnik temizlik, soykırım gündeme gelir.

İKİ GÜNCEL ÖRNEK 

(...)

Boşuna mı, General Dynamics, Raytheon gibi silah-havacılık şirketlerini hisselerinin değeri artıyor, Morgan Stanley’denKristin Liwak, Gazze savaşı, “Savunma şirketleri portföyüne gayet iyi uyuyor” diyor.

yazının tamamını kumak için tıklayınız

Thursday, January 18, 2024

2024’te en ‘büyük tehlike’



Yeni yıla girerken kötümser değerlendirmeler yapıyordum. Ancak benden daha kötümser olanlar da var: Jeopolitik alanında çalışan etkili düşünce kuruluşlarından Eurasia Group’un başkanı Ian Bremmer, 2024 yılını “Annus horribilis” (berbat bir yıl), “Yılların Voldemort’u” (Harry Potter), “adı ağza alınamaz yıl” olarak tanımlıyor, “Bu, meslek hayatım boyunca gördüğüm en tehlikeli ve belirsizliklerle dolu yıl” diyor.

Ian Bremmer üç alanda “işlerin” (Batı merkezli düzen açısından) iyi gitmediğini düşünüyor. Ukrayna-Rusya savaşı, İsrail-Hamas savaşı ve ABD’nin “kendisiyle savaşı”. Batı’nın Ukrayna konusuna ilgisi iyice azaldı, Rusya savaş alanında inisiyatifi ele geçirdi. Bu yıl büyük olasılıkla bir paylaşım olacak. İsrail-Hamas savaşı, bölge ülkeleri istemese de yayılma eğilimi gösteriyor. İran destekli Husiler ile Irak ve Suriye’deki milis gruplarının eylemleri yayılma riskini artırıyor. Bremmer’in makalesinden hemen sonra ABD ve İngiltere, Yemen’de Husileri bombaladılar. Kimi analistler “Sahada ayak izi -doğrudan karadan müdahale- gerekiyor” demeye başladılar.

Ancak Bremmer’e göre en büyük risk ABD 2024 başkanlık seçimlerinden kaynaklanıyor: 

(...)

yazının tamamını okumak için tıklayınız 

Monday, January 15, 2024

Soykırım ve kutuplaşma

 


Uluslararası Adalet Divanı’nda, İsrail’i soykırım yapmakla suçlayan duruşma, dünya çapında bir kutuplaşma resmi sergiledi: Bir tarafta “Küresel Güney” diğer tarafta ABD, İngiltere ve Almanya’dan oluşan emperyalist blok.

(...)

Bu soykırım duruşmasında, İngiliz ile ABD emperyalizminden çok çekmiş İrlanda-Güney Afrika ve Filistin adeta bir direniş üçgeni oluştururken ABD, İngiltere’de basın soykırım iddialarını değersizleştirmeye çalışıyordu. Yahudi soykırımıtarihinin suçluluk duygusuyla, son aylarda aniden azgın bir Siyoniste dönüşerek İsrail’e yönelik eleştirileri, bu eleştirilere katılan Yahudi artist ve entelektüelleri susturan, yasaklayan Almanya, İsrail’in yanında davaya müdahil olmayı talep ederek bu kez başka bir soykırıma ortak oluyordu. Dün Yahudileri yok eden Alman ırkçılığı bu kez Arapları hedef almıştı.

HEGEMONYA VE SOYKIRIM

İsrail, Yahudi soykırımının ertesinde, ABD hegemonyası yükselirken kurulmuştu. Şimdi İsrail’in bir soykırımla suçlanıyor olması adeta bir dönemi kapatan parantez gibiydi. Emperyalist merkezler yine bir soykırımı engelle(ye)miyorlar, dahası, işgalci bir gücün “kendini koruma hakkı” gibi utanç verici bir saçmalığı destekleyerek soykırımı kolaylaştırıyorlar, hatta Almanya özelinde savunmaya çalışıyorlar.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, January 11, 2024

Kaleydoskop ve AKP Türkiye’si

 

Ortadoğu rengârenk camlarla dolu bir kaleydoskopa benzer. Bu kaleydoskopu, emperyalizmin “böl yönet” ilkesine uygun biçimde çizdiği sınırlar yarattı. Sonra da petrol, İsrail bu kaleydoskopu daha da karmaşıklaştırdı. Artık, en ufak müdahalede bütün cam parçaları yerlerinden oynuyor, resim değişebiliyordu. Diğer bir deyişle bölge emperyalist güçler açısından kolay manipüle edilen parçalardan oluşuyordu.

(...)

KALEYDOSKOPUN İÇİNDEKİ YENİ EĞİLİMLER

Bu sonuçlar gelmeye başladığında kaleydoskopun içinde artık yeni eğilimler şekilleniyordu. 

1) İsrail faşist yönetiminin, soykırım pratiği, ABD ve Avrupa’nın bir süre buna tepkisiz kalması dünyada büyük bir öfke dalgası yarattı. 

2) Bu öfke karşısında, ABD’nin İsrail’i dizginleme çabaları sonuçsuz kaldıkça Ortadoğu’da, dünyada “hegemonyası geriliyor” algısı daha da güçlendi. 

(...)

Bu yeni eğilimlerin AKP Türkiye’sini etkileme olasılığı hızla artıyor.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Monday, January 08, 2024

‘İş bilmezler’ ve ‘mevzi savaşı’

 


Ekonomik (derin yoksulluk, hiperenflasyon), jeopolitik (“şehitler”, Gazze) krizler içinde siyasal İslam, toplumda azınlık olmasına karşın, “yoluna” devam ediyor. “Bu iş bilmezler ülkemizi muz cumhuriyetine çevirdi” saptamasının “iş bilmezler” kısmına katılmak zor. Siyasal İslamın “mevzi savaşlarındaki” performansı da “iş bilmezler” saptamasını desteklemiyor.

‘MEVZİ SAVAŞI’

Gramsci’nin, Hapishane Defterleri’nde geliştirdiği “mevzi savaşı” kavramı, toplum üzerinde hegemonya kurmak için mücadele eden aktörler (sınıf/zümre) arasında yaşanan “savaşları” betimler. Bu kavram, kültürel alanda karşı tarafın ürettiği söylemleri etkisizleştirmeye, dönüştürmeye, yenilerini benimsetmeye (“özgürlükçü laiklik”, “seküler hilafet” vb.), siyasetin gündemini belirlemeye; haklar ve özgürlüklerin, “konuşulabilir olanın”beğenilerin sınırlarınıngenişletilmesine ya da daraltılmasına ilişkindir.

(...)

... VE SİYASAL İSLAM

Cumhuriyet döneminde siyasal İslamın pratiklerini bir “mevzi savaşı” olarak görebiliriz. Bu, önceleri “yeraltında” ama muhafazakâr partilerin kanatları altında ilerleyen bir süreçti. 12 Eylül darbesinin, solu/işçi hareketini bastırarak açtığı meşruiyet alanında, liberal “yararlı salakların” desteğiyle ilerleyen açık bir sürece dönüştü. Siyasal İslam, 1990’larda İstanbul ve Ankara belediyelerini (kaynaklarını) ele geçirdi, ardından 28 Şubat’ın (burada NATO ordusu ve BOP bağlantısını kurabiliriz) açtığı alanda partileşti; ilk genel seçimlerde, hükümet kurarak devleti dönüştürmeye başladı. Böylece, “mevzi savaşı”, bir “pasif karşıdevrim” sürecine, o da ilerledikçe “süreç olarak faşizme” dönüştü.

Siyasal İslam, bu “mevzi savaşı” tarihi içinde biriktirdiği deneylerle, CHP’yi, (onun devleti “yüce nesne” olarak algılayan, “devlet aklı” gibi fantezileri) sayesinde “pasif karşıdevrimin” meşrulaştırıcısı konumuna hapsetmeyi de başardı. Bu kısa tarih siyasal İslamın, rejimini/devletini yönetenlerin “işlerini bildiklerini” gösteriyor.

‘MEVZİ SAVAŞINDA’ SON DURUM

Ne yazık ki devleti “yüce nesne” olarak algılama hastalığı,“devlet aklı” fantezisi etkilerini hâlâ sürdürmeye, siyasal İslam da yeni mevziler kazanmaya devam ediyor.

Eğitimde laiklik tasfiye ediliyor: Devlet okullarında, “Çevreme duyarlıyım, değerlerime sahip çıkıyorum” (ÇEDES) Projesi hayata geçirildi; “manevi danışman” tanımı altında imam, vaiz kadroları okullarda “beyin yıkamaya” (pardon eğitim vermeye diyecektim) başladı.

(...)

Tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, January 04, 2024

2024’e girerken (6): Teknoloji

 


2023’ten 2024’e kalan teknolojik gelişmeler içinde, iki gelişme özellikle dikkat çekiyor. James Webb Teleskopu’nun (JWT)gözlemleri ve yapay zekâ (YZ) alanında büyük dil modelleri,örneğin Chat GPT.

JWT SARSTI...

JWT, Aralık 2021’de uzaya fırlatıldı ve 2022 içinde ilk gözlemlerini göndermeye başladı. JWT, 2023’te, 13.8 milyar yıl önce “Büyük Patlama” ile başladığı varsayılan evrende “Büyük Patlama”dan sadece 500 milyon ila 700 milyon yıl sonraki halleriyle büyük galaksiler gözlemledi. Bu galaksiler, halen geçerli model kapsamında beklenenden çok daha büyük ve daha olgun yapılardı.

Bilim insanları bunların, “Büyük Patlama”dan hemen sonra nasıl bu kadar çabuk/erken oluştuklarını açıklayamıyorlar. Kimi yorumcular bu bulguların “Büyük Patlama” teorisinin üzerine büyük bir soru işareti koyduğunu iddia ettiler. Kimileri de “çok evren” (multiverse) teorisini desteklediğini savundular. İnsanlığın evreni anlama teorisi/modeli 2024 yılında değişmeye başlayacak, en azından zenginleşmek zorunda kalacak gibi görünüyor.

YZ VE CHAT GPT

YZ, bilgisayarların devasa miktarda bilgiyle/veriyi işlemesiyle eğitilir. YZ neredeyse bir insan gibi kendiliğinden öğrenmeyi, sorun çözmeyi sağlayan bir teknolojidir. Chat GPT bir YZ örneği olarak ilk önce 2022 sonunda kullanıma açıldı. Chat GPT beş günde 1 milyon kullanıcıya ulaştı. Bu sayıya Facebook 10 haftada, Twitter 2 yılda, Netflix ancak 3 yılda ulaşabilmişlerdi. Chat GPT’nin aylık ziyaretçi sayısı Kasım 2022’de 152.7 milyon kişiden 2023 sonunda 1.7 milyar kişiye (dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sine), toplam kayıtlı kullanıcı sayısı da 180 milyon kişiye ulaştı.

(...)

Bu sırada ABD’nin en büyük beş teknoloji şirketi Apple, Microsoft, Alphabet, Amazon ve Meta, 2022’de toplam değerlerinin yüzde 40’ını (3.7 trilyon dolar) kaybettikten sonra 2023 içinde 3.9 trilyon dolar kazanarak kayıplarını YZ’ye artan ilgi üzerinden hızla giderdiler. 

(...)

Tamamını okumak için tıklayınız

Monday, January 01, 2024

Sanat ve kitch: ‘Kızıl Goncalar’

 


“Kızıl Goncalar” dizisi siyasal İslamın kültür endüstrisinin, ideolojik aygıtlarının (tarikatların) sert saldırılarına hedef oldu. Rejimin sansür aygıtı da “gerekeni” yaparak ceza yağdırdı. 

DİZİDEKİ İKİ DİNAMİK

Dizinin iki bölümünü dikkatle izledim; sinematografisine, aktörlerin performansına yönelik bir eleştirim yok. Diğer taraftan, dizinin biri gerçek sanata doğru, diğeri de sıradanlığa (kitch) doğru çeken iki dinamiği birden taşıdığını düşündüm. 

Kapitalizmde, gerçek sanat yapıtı, salt estetik bir nesne olmaktan öte, bir“gerçeği” ifade eder, var “olanın” ortaya çıkabilmesine (duyumsanabilir olabilmesine) aracı olur. Sanat “üzerini açmaya” ve “yeni” olana ilişkindir; bu özelliği ile de siyasi düzenin/iktidarın dayattığı/dayandığı, “sanat olarak duyumsanabilir olana ilişkin sınırları” deler, ötesindeki olasılıklara işaret eder. Sanat, artık salt bir estetik nesne olmanın ötesinde, özgürlüğe ilişkin bir felsefi yapıttır. İkinci dinamikte yapıt, salt estetik düzeyde kalmakla, toplumdaki beğenilerin ortak noktasındaki biçimleri yöneterek popüler, bir meta olmakla yetinir. Rejimin siyaset, kültür alanından gelen tepkisinin birinci dinamiği hedef aldığını, o dinamiği daha da güçlendirdiğini düşünüyorum.

İKTİDAR VE SANAT


(...)

İktidar sadece politik veya ekonomik yollarla kullanılmaz; kültür çok önemli, yapısal bir rol oynar. Egemen sınıf, toplumsal normları, değerleri çıkarlarıyla uyumlu bir şekilde şekillendirmeye çalışır. Bu, medya kontrolü, eğitim politikaları, diğer kültürel kurumlar aracılığıyla, genellikle egemen sınıfıgizleyerek yapılır. 

(...)

“Kızıl Goncalar”ın sanat dinamiği işte bu karanlıkta kalan iktidar ilişkileri üzerine tuttuğu ışıkla ilgilidir. Peki bu ışığın altında neler gördük? Kendi iktidarını koruyan değerleri, milli değerler olarak dayatmaya çalışan, gerçekteyse halkın konuştuğu Türkçeden farklı bir dil, başka bir milletin dili ile konuşan seçkinleri, farklı giysi, davranış tarzını benimseyen, katı bir feodal, ama ticaretle iç içe geçmiş hiyerarşi, “kulluk” ilişkisi içinde yaşayan, kadınların, çocukların haklarını özgürlüklerini, otonomilerini yok sayan bir mikro iktidar(siyasi, cinsel ve ekonomik) ağını izledik. Bu mikro iktidarın, hastane, karakol, yargı gibi devlet kurumlarını etkileyerek yönlendirebilen bir gücü olduğunu gördük.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız