Thursday, July 29, 2021

Kültür savaşları ve kadınlar

 

Kadın sporcuların başarılarının imajları, kadınları bedenleri ve kimlikleriyle, edilgen olmayan (aktif) özneler olarak, toplumun simgesel evreninde öne çıkarınca, siyasal İslamın entelijansiyasında sigortalar attı. Çıkan cızırtılar, “Kadının” kültür savaşlarının merkezinde olduğunu bir kez daha gösterdi.

(...)

Bu gözlemler doğruysa, kadın voleybolcuların resimlerine bakarak “İSLAMIN KIZI! Sen OYUN ALANLARININ değil, imanın, iffetin, ahlakın, hayânın, edebin SULTANISIN; SEN ‘burnunu göstermekten utanan’ ANALARIN EVLADISIN” diye atarlanan, sonra gelen eleştiriler karşısında kendini “babanın hakları” üzerinden doğrulamaya çalışan adam ve onu, “Burası Müslüman bir ülke”, “Ne hakla lideri Müslüman olan bir ülkede had bildirmeye çalışıyorsun” ifadeleriyle savunanlar aslında kendi kişisel saplantılarını değil, İslamın kadınla ilgili temel düşüncelerini dile getiriyorlar. 

(...)

Siyasal İslamın bütünsellik-mükemmellik taklidi yapan simgesel dünyasının “yumuşak karnı” da burada yatıyor. Tarihte, iktidarını kurmakta olan tüm egemen sınıflar gibi, Siyasal İslamın entelijansiyası da eğer kadını susturamazsa, erkeğin arzularına tabi kılamazsa, inancının ve “dünyasının bütünsellik-mükemmellik iddialarıhep boşlukta kalacak, bir sınıf olarak toplumsal hegemonyasını kuramayacak; hep yıkılma korkusuyla yaşamak zorunda kalacak: Histeri- paranoya-şiddet!

(...)

Yazınınntamamını okumak için tıklayınız

Monday, July 26, 2021

Şempanzeler, goriller ve insanlar

 

Küresel ısınmadan kaynaklanan iklim krizi derinleşiyor. Buna karşılık, “Küresel ısınmaya alışmaktan ve uyum sağlamaktan başka çare kalmadı” diyen bir eğilim gelişiyor. 

DERİNLEŞİYOR

Geçen günlerde orman yangınları, ABD’nin batısında Kaliforniya ve Oregon’u kasıp kavurdu. Son yangınların etkilediği orman alanı, 1984’ten bu yana yanan toplam orman alanının yüzde 74’üne ulaşmış. “Sıcak dalgası” denince akla gelebilecek son yerlerden Kanada ve Sibirya’da kuraklık ve anormal sıcaklar büyük orman ve çayırlık yangınlara yol açtılar. Sibirya’daki durum, küresel ısınmaya katkısı Co2’den 30 kat daha yüksek metan gazının, eriyen bataklık çamurlarından serbest kalarak atmosfere karışma olasılığından dolayı özellikle kaygı verici. Avustralya’da dev yangınlar, Hendra ve Lyssa virüslerini taşıyan yarasaları, yaşam alanlarının dengesini bozarak, insan nüfuslarının yoğun olduğu bölgelere doğru itiyor.

(...)

Perşembe günü, The Guardian’da Aditya Chakrabortty, yorumunda “Sağcılar, Covid’den sonra iklim kriziyle de yaşamaya alışmamızı söyleyecekler anlaşılan” derken The Economist, cuma günü, Chakrabortty’i haklı çıkaracak bir yönde yazmaya başlamıştı. 

(...)

UYUM SAĞLAMANIN ÖBÜR YÜZÜ

Küresel ısınmanın etkisiyle tropikal bölgelerde, açık havada çalışmak giderek olanaksızlaşıyor. Peki, bu bölgelerde yaşayanlar nasıl uyum sağlayacaklar? Marx, maymunu anlamak için insana bakmak gerekir demişti. Bu kez maymuna bakmak da bize bir fikir verecek gibi görünmüyor.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, July 22, 2021

Evet, umut var

 

AKP’nin, genel seçimlerde, iktidarı terk etmemek için yapabileceklerini anımsattığımda, kimi okurlarım benim “umutsuzluk” yaydığımı, kimileri de “fazla teorik takıldığımı” düşünüyorlar. 

ASLINDA, UMUT VAR AMA…

Kafka’nın “Evrende sonsuz miktarda umut var ama bizim için değil” ifadesiyle karşımıza bir ironi, düşünmeye zorlayıcı bir paradoks koyduğuna ilişkin yorumlar etrafında oldukça yaygın bir tartışma var. Ben, evrensel umutla tekil umutsuzluğun aynı anda bir arada bulunmasını umutsuzluğun “durumuna” bağlamaya başlarsak bu paradoksun diyalektik bir çelişkiye dönüşeceğini düşünüyorum. Evet, belli bir “durum” içinde “umut” olmayabilir. Örneğin, Şeyh BedrettinGiordano Bruno, Merkez Komite’den çıkarıldıktan sonra Troçki için durum umutsuzdu. Buna karşılık, üçü de duruma teslim olmadılar, doğru bildiklerini yapmaya devam ettiler. İlk ikisi için zaman daha çok erkendi. Üçüncüsü için ise artık çok geç. Mustafa Kemal, İstanbul’da ve imparatorluk için umut olmadığına karar vererek Anadolu’ya geçtiğindeyse “durumun zamanıyla” tam bir uyum içindeydi. Koşullar umudu yeşertme, yeni bir “durum” yaratma olasılığına açıktı.

(...)

Bugün Türkiye’de muhalefet nicel olarak, rejimi destekleyen kitleden büyüktür. CHP, HDP var, sol örgütler var. Ancak, bu üç kümenin tek tek iradeleri, bu niceliği bir niteliğe dönüştüremiyor. Bugün “umudu” içermeyen “durumun” bir özelliği budur.

İkincisi, AKP ve siyasal İslam kümesi, “durumun” içinde “ekolojik etkisi” (ekonomik, siyasi kültürel alanlarda etkileme kapasitesi, diğer unsurların tek tek onu etkileme kapasitesinden yüksek) en güçlü unsurdur. 

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, July 19, 2021

Bir ‘kırılma’ anına doğru…

 


Bugün, etkin bir siyasi muhalefet geliştirebilmek için, en azından ülkenin içinde olduğu “durumu” ve rejimin doğasını doğru tanımlayabilmek gerekiyor. Böylece, rejimin kendini korumak için göze alabileceği riskler, yapmak isteyecekleri, yapabilecekleri ve yapamayacakları belki öngörülebilir.

DİKKAT! ÖNÜMÜZDE BİR ‘ÇÖZÜMSÜZ ÇELİŞKİ’ VAR

Daha önce iki gelişmeye dikkat çekmeye çalıştım. Birincisi “istikrarsızlıkların istikrarı bozuldu”, denetim altında tutulabilen istikrarsızlıkların oluşturduğu “durum” dağılıyor. 

(...)

İkincisi ... karşımızda “sürdüremezler ve gidemezler”gibi “paralax” (senteze ulaştırılamaz) bir çelişki var. Bu çelişkinin iki tarafı arasındaki gerilimin bir “kırılma” anına kadar artmaya devam etmesi kaçınılmaz.

(...)

Bir başka ülkeye bakıyor olsak “rejim iç savaşa hazırlanıyor”demekten çekinmezdik. Söz konusu ülke Türkiye olunca, bu olasılığı düşünmek bile istemiyoruz. 

(...)

Zaman rejimden yana işlemiyor ama muhalefetten yana işlediğine ilişkin göstergeler bulmak da zor.

Yazının tamamını okum ak için tıklayınız

Thursday, July 15, 2021

Büyük oyun, büyük ödül - II

 

ABD kuklası Kâbil rejiminin geleceği karanlık. Eğitimli kesim, profesyoneller, bilim insanları ve eğitimciler Afganistan’ı terk etmeye başladılar. Kuzey İttifakı’nın, kalıntısı kimi Tacik ve Hazara kökenli savaş lordlarının yeniden hareketlenmesi de Taliban’ı durduramayacak. 

Diğer taraftan, savaşın içinde şekillenmiş Taliban barış getirecek, devlet inşa edecek, “ülke” kaynaklarını değerlendirecek personelden, kültürel-mali kaynaklardan yoksun.

(...)

Taliban’ın projesi başarılı olursa, belki, Afgan halkı sürekli savaş içinde, ABD kuklası, hırsız bir rejimle yaşamaktan kurtulacak ama emperyalizme bağımlı, dinci bir rejimle yaşamaya başlayacak. Bu dönüşüm, belki, ekmek peynir ve barış içinde yaşama olasılığı açısından bir gelişme ama haklar ve özgürlükler açısından, özellikle kadınlar ve çocuklar için çok karanlık bir tablo. Aslında emperyalist sistemde sertleşmeye devam eden paylaşım rekabeti içinde, Taliban’ın bunu bile başarabilme şansı çok zayıf.

(...)

Karmaşık ve çelişkili  ittifaklar yumağı

Afganistan, bugün kapitalizmin tarihinin özgün bir anında ve özgün bir coğrafyasında yeniden şekillenmeyi bekliyor. “An”, yeni bir “sermaye birikim rejimi” arayışıyla ilgili. Bu yeni rejim de büyük bir olasılıkla, finansallaşma yerine yeniden artık-değer üretimine, hidrokarbon enerjisinden daha çok ve giderek artan oranda dijitalleşmeye (dijitalleşmenin girdilerinin güvenliğine) dayanıyor olacak. “Coğrafya” ise bu yeni birikim rejiminin inşasında ve küreselleşme sürecinde belirleyici olmaya aday büyük güçlerin kaynak rekabetiyle ilgili.

Böylece karşımıza çok karmaşıkçelişkili bir ittifaklar yumağı çıkıyor...

(...)

Yakının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, July 12, 2021

Büyük oyun, büyük ödül - 1


İkincisi, büyük güçler arası, yeni düzeni şekillendirme, dünyanın kaynaklarını paylaşma rekabetinin merkezi, emperyalist sistemin tarihinde Avrasya kara parçasının “Büyük Oyun”olarak adlandırılan coğrafyasına kayıyor.  

(...)

BOP’TAN KYİ’YE

Dün, QDR 2001 yayımlandığında hegemonya restorasyon projesinin merkezinde, hidrokarbon kaynaklarıyla, huzursuz genç nüfusuyla “Avrasya kara-parçası” karşısında stratejik konumuyla “Büyük Ortadoğu” (BOP) vardı. Afganistan ikincil bir hedefti. Esas hedef Irak, daha da önemlisi İran’dı. Sonra jeopolitiğin kaleydoskopu 2008 finans krizi, 2011 Arap isyanları, Suriye iç savaşı da olmak üzere birkaç kez döndü, bu sırada teknolojik atılımlar birbirini izledi. Bugün karşımıza 2001’den çok farklı bir manzara var. 

Rusya, Ortadoğu’ya indi. Çin, uzay çalışmaları, quantum bilgisayarları, yapay zekâ teknolojileri gibi alanlarda dünya liderliğine oynuyor. ABD hegemonyasının ifadesi olan neo-liberal küreselleşme çözülmeye devam ediyor. Buna karşılık, Çin Kemer ve Yol İnisiyatifi (KYİ) adını verdiği bir proje bağlamında, kara ve demiryolları, deniz ulaşım hatlarıyla yaklaşık 60 ülkeyi kaplayan bir ağ üzerinden Asya’yı Avrupa’ya ve Afrika’ya bağlayarak kendi ekonomik jeopolitik gereksinimlerine uygun bir alternatif küreselleşme inşa etmeye başladı.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


Thursday, July 08, 2021

‘Eskiden hiçbir şey yoktu’. Peki, ya yarın…

 


(...)


Bir gün seçim olursa ne yapacak?

Peki, bu manzara karşısında, hele erken seçim talepleri yükselirken rejimin tutumu ne? Eleştirilere cevap vermeye, eriyen toplumsal desteğini yeniden kazanmaya çalışıyor mu? Seçmene nasıl bir gelecek vaat ederek oy isteyecek? 

(...)

Rejimin partisi ve lideri, toplumsal sorunları çözmeye, kaybettiği seçmeni kazanmaya yönelik bir program geliştirmeye çalışmıyor ama bir taraftan sürekli geçmişi vurgularken diğer taraftan disiplin ve cezalandırma araçlarını güçlendiriyor; yasaları her gün biraz daha anlamsızlaştırıyor; güvenlik güçleri her gün biraz daha hoyratlaşıyor. Liderin iradesi yasanın, sözü de gerçeğin yerine geçiyor. Bu, rejimin en bağnaz taraftarlarının “öteki” nefretini derinleştirmenin, onları çatışmalara hazırlamanın yoludur. Bu yola giren ülkeler, bir süre sonra kendilerini bir iç savaş ortamında bulabilirler. Bugün Türkiye’nin böyle bir ortamdan uzak olduğunu kim kolaylıkla söyleyebilir?
(...)

İki olasılık var: Ya Taliban’a biat edip, süklüm püklüm ülkelerine geri dönecekler. Ya da… Düşünmek bile istemiyorum ama aklıma emperyalizmin şairi, Rudyard Kipling’in Afganistan seferini düşünerek yazdığı şiirindeki satırlar geliyor: “Yaralanıp da Afgan ovasında kaldığında /Kadınlar kesmek için bıçaklarıyla geldiğinde / Tüfeğini al ve beynini patlat/ Tanrına bir asker gibi git … Kraliçenin askeri…”.

Boşuna mı “imparatorlukların mezarlığı” demişler o topraklara.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, July 05, 2021

Sivas katliamından İstanbul Sözleşmesi’ne

 

Sivas katliamının yıldönümüyle Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarılmasının aynı günlere denk gelmesi anlam yüklü bir rastlantı oldu: Her iki olayın arkasında da aynı “dünya görüşü” var.

Bu, “konuşulabilir olanın” kendi benimsediği sınırlarına, içerdiği “hakikat rejimine” biat etmeyen bedenleri susturmayı, bastırmayı, olmazsa yok etmeyi arzulayan faşist bir “dünya görüşü”dür. Bu aynı zamanda, Aydınlanma ve bireyleşme (kapitalizm) öncesinde, kadınları ve çocukları erkeğin, müridi şeyhin tahakkümü altında ve cinsel nesnesi olarak gören karanlık dünyanın ölmüş ama modern insanın korkularıyla beslenerek hareket etmeye devam eden (Vampirimsi) bir kalıntısıdır.

SİVAS’TA ‘HOMO SACER’

“Homo sacer”, Roma İmparatorluğu hukukunda, “dışlanmış ve herhangi biri tarafından öldürülebilen adam” anlamına geliyordu. Sivas’ta o karanlık “dünya görüşü”yle ayaklandırılan güruh açısından,

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız...

Thursday, July 01, 2021

ÇKP 100 yaşında

 

Bugün ÇKP’nin 100. doğum günü. Çin Komünist Partisi; açlıkla, yoksullukla mücadele etmeye çalışan bir ülkeyi yaklaşık 40 yıl içinde bilgisayar, yapay zekâ, biyolojik mühendislik, uzay çalışmaları alanlarında dünya liderliğine oynayan, ABD merkezci uluslararası kuralları değişmeye zorlayan bir ülke düzeyine yükseltti.

(...)

Sosyalistlere de “komünist partisi” kavramıyla, emperyalist kapitalist sistemin “yeni lider adayı” kavramlarını bağdaştırmaya çalışmak kalıyor...

(...)

Çin sosyal formasyonu içinde egemen üretim tarzı nedir? Siyasi iktidarın egemen bloku hangi sınıflardan oluşuyor? Çünkü ÇKP, işçi kökenli üyelerin (yüzde 7) ya da köylülüğün (yüzde 27) partisi olmaktan çıkalı çok oldu. 

(...)

Ancak bu madalyonun bir de öbür yüzü var: ÇKP’nin başarıları, inşa ettiği ekonomik-siyasi rejim (hatta devlet biçimi) bizi haklar ve özgürlükler alanında önemli sorunlarla karşı karşıya getiriyor.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız