Monday, December 30, 2019

‘Eğitim şart’

İşçi sınıfından bir kadına, Boris Johnson için “bizden biri” dedirtenler üzerinde düşünmeye devam ederken YouTube’da, bu düşüncelerimle buluşan bir kısa filme rastladım.
İlyada’yı antik Yunancadan ezbere aktarabilmek
Johnson, bir televizyon kanalında söyleşi yaparken, “Ne zaman kendimi zor bir durum içinde, çaresiz hissetsem kendi kendime İlyada’yı söylemeye başlarım” dedikten sonra Homeros’un İlyada şiirinin bir bölümünü antik Yunanca olarak, adeta bir tiyatro performansı gibi el kol hareketleriyle vurgulayarak aktarmaya başladı. 
(...)

Thursday, December 26, 2019

İngiltere dersleri-II

Pazartesi yazımı, İşçi Partisi’nin seçim yenilgisinden “gereken dersleri çıkarabilmek için -ki, bu yalnızca bir olasılıktır- ben bakış açısını biraz değiştirmek istiyorum: ‘Ya, verili durumun üzerindeki yapısal belirleyicilerin altında, İP’nin bu seçimleri kazanması zaten olanaksız idiyse?’ sorusuyla bitirmiştim.” Şimdi oradan devam edeceğim.

Bazı ‘durumlarda’ bazı engeller aşılamayabilir

Bunu, “çözümsüz, aşılamayacak çelişkiler de vardır” olarak da ifade edebiliriz. Bu tür çelişkiler en fazla, çelişkinin bir tarafına dayanarak yönetilebilirler. Aşılabilmeleri (aufhebung) için, her iki tarafıyla birlikte tamamen ortadan kaldırılmaları gerekir. Bu seçimlerde İP’nin kendini böyle bir durum içinde bulduğunu, gereken dersleri çıkarabilmek için en azından bu olasılığı göz önüne almamız gerektiğini düşünüyorum.

(...)

Yazının devamını okumak için tıklayınız

Monday, December 23, 2019

İngiltere dersleri - 1

İngiltere seçimlerinin sonuçlarından çıkarılacak önemli dersler olabilir. Bunun için, seçim sonuçlarını kapitalizmin ve işçi sınıfının tarihinde yeni bir durumun semptomu olarak da değerlendirmek gerekiyor…
N’oldu şimdi?
İngiltere’de, İşçi Partisi 2017 genel seçimlerine giderken Corbyn yönetiminde büyük bir atılım yaptı, üye sayısını yüzde 100 artırarak 600 bine çıkardı. Çoğu gençlerden oluşan bu “yeni parti” seçimlerde, 30 yeni milletvekili kazandı, oylarını da yüzde 30’dan yüzde 40’a yükseltti. Bu sonuçlar, seçimlerden önce mecliste çoğunluğa sahip olan Muhafazakâr Parti’yi, seçimlerden sonra ancak bir azınlık hükümeti kurabilecek konuma düşürdü.
(...)

Thursday, December 19, 2019

İngiltere seçimlerinde sürpriz ve ironi

İngiltere genel seçimlerinin sonuçları bir sürpriz oldu; bir de ironi var!

Sürpriz: Muhafazakâr Parti “Brexit’i halledelim sonra işimize bakalım” sloganıyla yürüttüğü seçim kampanyasıyla Kuzey İngiltere, Galler ve Midlands bölgelerinde, 1930’lardan beri yalnızca İşçi Partisi’ne oy vermiş enerji, maden, imalat sanayi sektörlerindeki işçilerinin büyük kesiminin oylarını almayı başardı; mecliste 80 iskemleli bir çoğunluk elde etti.

İroni: Muhafazakâr Parti’nin seçimlerden sonra açıklamaya başladığı ekonomik program, ilginç bir biçimde, İşçi Partisi’nin “kemer sıkmaya son” temalı, neo-liberal modele son vermeyi amaçlayan ekonomik programına çok benziyor. Kısacası, Muhafazakâr Parti, İngiltere’nin siyasetini, İşçi Partisi’nin hem oy tabanından, hem de ekonomik programından aldıklarıyla değiştirmeye başlıyor.
(...)


Monday, December 16, 2019

İleri doğru büyük bir adım

Birleşik Krallık (İngiltere) ekonomik ve siyasi olarak bir uçurumun kenarına gelmişti. Perşembe günü yapılan genel seçimlerde, seçmen ileri doğru büyük bir adım atarak Muhafazakâr Parti’ye 1935’ten bu yana en büyük zaferini hediye etti. Şimdi ülkeyi “demokrasiden”“Yeni Faşizme” doğru bir seri değişiklik bekliyor.
Muhafazakâr Parti’nin manifestosu, yasama, yürütme, yargı arasındaki ilişkiyi, yargıyı ve yasamayı zayıflatacak, yürütmeyi güçlendirecek biçimde değiştireceğini söylüyordu. Hükümetin parlamentoyu askıya alma yetkisi de güçlendirecek. BBC ve Kanal-4, daha dikkatli yayın yapmak zorunda kalacak. Devlet bürokrasisine yönelik reformlar bürokrasinin içine yandaşları doldurmayı kolaylaşacak. Kısacası, iktidara gelen “Yeni Faşist” hareketlerin devleti ele geçirme planındaki adımlar gündeme gelecek.
(...)

Thursday, December 12, 2019

İngiltere uçurumun kenarında

12 Aralık 2019 Perşembe


Bugün, Birleşik Krallık (İngiltere) seçmeni “ileri” doğru bir adım atmakla, uçurumun kenarından geri dönmek arasında bir seçim yapıyor. Seçimlerden iki gün önce, sağ ve sol yorumcular arasında iki olasılık genel kabul görüyordu: Ya bir Muhafazakâr Parti çoğunluk hükümeti ya da bir İşçi Partisi azınlık hükümeti. Bir İşçi Partisi çoğunluk hükümeti çok uzak bir olasılık. Bir Muhafazakâr Parti çoğunluk hükümeti kurulursa, seçmen “ileri” doğru büyük bir adım atmış demektir.

Tarihsel genel seçimler


İngiltere tarihinde, yeni bir ekonomik model getiren iki seçim var. Birincisi, II. Dünya Savaşı’nın hemen ardından herkese ücretsiz hizmet verecek ulusal bir sağlık sisteminin ve genel olarak “refah devletinin” kurulma sürecini başlatan 1945 seçimleri. İkincisi, Margaret Thatcher’i iktidara getiren, neo-liberal dönemi başlatan 1979 seçimleridir. Bugün yapılmakta olan seçimler, neo-liberal dönemi kapatarak yeni bir ekonomik modele geçilmesinin ya da Singapur tarzı dizginlerinden boşanmış, “Yeni Faşizme” doğru koşan bir kapitalizmin yolunu açacaktır.
(...)

Monday, December 09, 2019

NATO’nun geleceği karanlık

NATO’nun kuruluşunun 70. yılında düzenlenen liderler toplantısından önce Fransa Devlet Başkanı, The Economist dergisiyle yaptığı söyleşide, örgütün durumunu tanımlamak için “beyin ölümü” kavramını kullanınca, ortalık karıştı. Durumu kavrayamayan biri “senin beynin ölmüş” derken, bir başkası “hakaret” olarak kabul ettiğini açıkladı. Halbuki Macron gerçek bir duruma işaret ediyordu: NATO stratejik düşünme, uzun dönemli hedef saptama yeteneğini kaybetti.

NATO toplantıdan, kuruluşun “siyasi boyutunu güçlendirmeye yönelik uzun dönemli bir düşünme sürecine” girmeye karar vererek, bir anlamda, Le Monde’un başyazısında vurguladığı gibi “beyninin ölmediğini kanıtlama planıyla” çıktı. NATO bunu başarabilir mi? Bence başaramaz!

 ‘Blok’ sorunu 

NATO’nun uzun “dönemli düşünme” yeteneğine ilişkin kötümserliğimin arkasında yapısal bir etken var. NATO, II. Dünya Savaşı’ndan sonra ABD hegemonyasının aracı ve ABD - Avrupa ortak yaşam alanının koruyucusu olarak kuruldu.

Başka türlü söylersem NATO bir “iktidar blokunun” küresel (emperyalist) çıkarlarını, bu blokun liderliğinin gözetimi altında, korumak üzere kuruldu. Şimdi ne bu iktidar blokunun ne de liderliğin “Soğuk Savaş” öncesindeki gibi tutarlı ve istikrarlı bir varlığa sahip olduğundan söz etmek olanaklı.
(...)

Yazının gtamamını okumak içişn tıklayınız

Thursday, December 05, 2019

1930’lara mı dönüyoruz?


Kapitalizmin tarihindeki üç kritik dönemini birden yaşıyoruz. Bu üç dönemin içinde en belirgin olan bence 1930’lar.

Bir şeylerin sonu

İngiliz hegemonyası altında gelişen liberal (serbest piyasacı) küreselleşme, 1929 finansal krizini izleyen “Büyük Depresyon” döneminde çöktü. Finansal kriz, depresyon, “serbest piyasa” fantezilerine son verdi. Yeni hegemonya merkezi olarak yüksen ABD’de 1933-39 döneminde uygulanan, ekonomik-sosyal programla (“New Deal”) birlikte liberal/serbest piyasa dönemi kapandı. Bu program, devletin (yatırımlarıyla, sosyal harcamalarıyla, tüketimiyle - yarattığı taleple, koyduğu kurallarla) kapitalist ekonominin, düzenleyici ve kurtarıcı bir parçası olduğunu kabul ediyordu....

(...)

Monday, December 02, 2019

Üç dönem aynı anda…

İçinde bulunduğumuz dönemin olası yönü üzerinde düşünenler, kendilerine yardımcı olacak tarihsel analojiler arıyorlar. Ancak herkes başka dönemi örnek almaya çalışıyor. Dahası bu yaklaşımların hemen hepsinde doğruluk payları olabiliyor. Bu durum, yazarların yetersizliğinden değil, daha çok, yaşadığımız dönemin karmaşıklığından kaynaklanıyor: Kapitalizmin üç tarihsel dönemini aynı anda yaşıyoruz.
Durumun bileşenleri
 (1) Çok şiddetli bir finansal krizin ardından dünya ekonomisi ağır bir borç yükü altında, bir düşük büyüme (ya da durgunluk) sürecinden çıkamıyor. Bir küreselleşme sonrası dönemde olduğumuzu gösteren veriler giderek çoğalıyor. Örneğin, ticaret savaşlarından, korumacılık dalgasından söz ediyoruz...