AKP’nin, genel seçimlerde, iktidarı terk etmemek için yapabileceklerini anımsattığımda, kimi okurlarım benim “umutsuzluk” yaydığımı, kimileri de “fazla teorik takıldığımı” düşünüyorlar.
ASLINDA, UMUT VAR AMA…
Kafka’nın “Evrende sonsuz miktarda umut var ama bizim için değil” ifadesiyle karşımıza bir ironi, düşünmeye zorlayıcı bir paradoks koyduğuna ilişkin yorumlar etrafında oldukça yaygın bir tartışma var. Ben, evrensel umutla tekil umutsuzluğun aynı anda bir arada bulunmasını umutsuzluğun “durumuna” bağlamaya başlarsak bu paradoksun diyalektik bir çelişkiye dönüşeceğini düşünüyorum. Evet, belli bir “durum” içinde “umut” olmayabilir. Örneğin, Şeyh Bedrettin, Giordano Bruno, Merkez Komite’den çıkarıldıktan sonra Troçki için durum umutsuzdu. Buna karşılık, üçü de duruma teslim olmadılar, doğru bildiklerini yapmaya devam ettiler. İlk ikisi için zaman daha çok erkendi. Üçüncüsü için ise artık çok geç. Mustafa Kemal, İstanbul’da ve imparatorluk için umut olmadığına karar vererek Anadolu’ya geçtiğindeyse “durumun zamanıyla” tam bir uyum içindeydi. Koşullar umudu yeşertme, yeni bir “durum” yaratma olasılığına açıktı.
(...)
Bugün Türkiye’de muhalefet nicel olarak, rejimi destekleyen kitleden büyüktür. CHP, HDP var, sol örgütler var. Ancak, bu üç kümenin tek tek iradeleri, bu niceliği bir niteliğe dönüştüremiyor. Bugün “umudu” içermeyen “durumun” bir özelliği budur.
İkincisi, AKP ve siyasal İslam kümesi, “durumun” içinde “ekolojik etkisi” (ekonomik, siyasi kültürel alanlarda etkileme kapasitesi, diğer unsurların tek tek onu etkileme kapasitesinden yüksek) en güçlü unsurdur.
(...)
No comments:
Post a Comment