Liberal demokrasi her ne kadar halkın, kendisi için kendi yönetimi olarak sunulsa da özünde, “çokluğun” özgürlükleriyle çelişir. “Liberal” (serbestlik) ile “demokrasi” (haklar ve özgürlükler) arasındaki çelişki aşılamaz ama, verimli işleyen bir “güçler ayrılığı”, “ikili yapı” ve “bağımsız” bir medyanın katkılarıyla, hakların ve özgürlüklerin sınırlarını, verili vatandaşlık hakları çerçevesinde tanımlayan, toplumda genel kabul görmüş (toplumsal sözleşme) bir anayasa altında toplumsal istikrarı koruyacak biçimde yönetilebilir.
Yukarıda değindiğim çelişkinin yönetilebilmesi için:
1- Liberal demokrasinin dayandığı kapitalizm (üretim bölüşüm ilişkileri) işçi sınıfının temel gereksinimlerini karşılamaya, orta sınıfların yaşam koşullarını iyileştirmeye devam etmelidir.
2- Emekçi sınıflarla, egemen sınıflar arasındaki gelir dağılımı/refah uçurumu, ikincisinin toplumu ve ekonomiyi yönetme becerilerini sorgulatacak, öfke yaratacak düzeyde derinleşmemelidir.
3- Egemen ideoloji, “toplumsal sözleşmeyi” destekleyebilmeli, yeniden üretebilmelidir. Vatandaşlar, egemen sınıflarla aynı “gerçekliği” paylaştıklarını düşünmelidirler.
(...)
No comments:
Post a Comment