Bugünlerde “herkes”, İsveç, İtalya, yaklaşan Brezilya, Türkiye seçimlerinde emekçi sınıfların olası tercihlerine bakarak demokrasinin geleceğinden kaygılanıyor. Ben, aklı 1930’lara takılıp kalmış biri olarak Almanya’da orta sınıfın ruh halinden kaygılanıyorum.
‘YAPISAL PARÇALANMA’ RİSKİ
Alman Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü’ne (DIW) göre 1995-2019 arasında, Almanya ekonomisinde gelirler artarken sınıflar arasındaki fark açılmaya devam etmiş. Nüfusun üst yüzde 10’u toplam varlıkların yüzde 60’ından fazlasını edinirken alt yüzde 50’sini oluşturan yaklaşık 40 milyon kişinin payına ülkenin toplam varlıklarının yalnızca yüzde 1.3’ü düşmüş. Tam ortadakilerin net varlığı (2017), (“otomobil, özel emeklilik fonu ve ‘dededen kalma altın saat’”) 23.000 Avro’nun altında kalmış.
Pandemi, enerji-gıda krizi, ekonomik yavaşlama bu durumun üstüne geldi. Der Spiegel’e konuşan Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği (DIHK) başkanı Peter Adrian “Ülke yıllarca sürecek bir ekonomik kriz ve daha önce hayal bile edilemeyecek bir refah kaybıyla karşı karşıya” diyor.
(...)
Spiegel, DIHKbaşkanının ve diğer ekonomi liderlerinin düşüncelerini şöyle toparlıyor: “Almanya’yı bir resesyondan çok daha fazlası bekliyor. Olası bir yapısal parçalanma Almanya ve Avrupa’yı felakete sürükleyebilir.”
ORTA SINIFIN ‘DÜŞME’ KORKUSU
Bu “Zeitenwende” içinde orta sınıftan insanlarla konuşan Spiegel’in edindiği izlenim, bunların çoğunun (yaklaşık 14 milyon) statülerine ancak tutunabildiğine, daha da düşmekten çok korktuklarına ilişkin.
(...)
Orta sınıfın hem kendi refahının geleceğine hem de Almanya’nın Avrupa içindeki durumuna ilişkin gerilemekorkusu arttıkça Spiegel’in anımsattığı gibi (17/09/22) “Ülkenin her yerinde işlerin sarpa sarma sirki artmaya başlıyor”. (Devam edecek)
No comments:
Post a Comment