Seçimler gündeme yerleşti. Cumhurbaşkanı çok sertleşti. “Sen çıraksın. Önce haddini bil” diyor; “hükümet” yerine “İktidarımız”diyor; “iktidarın kapısından içeri bile giremezler” derken “iktidarı” mekânlaştırıyor; “Bu kardeşinize saldırmak Türkiye’ye saldırmaktır” derken kendi bedeniyle özdeşleştiriyor. O sırada, yeni bir yasa, medyayı, kültür ve sanatı, ağır sansür ve cezalandırma rejimi altına alıyor. Muhalefetin elinden konuşmaktan başka bir şey gelmiyor.
Bu süreci izlerken Yahudi kara mizahının parlak örneklerinden,“iki mesele var” fıkrasını anımsıyorum: Ya rejim seçimleri yaptırmayacak ya da seçimler yapılacak. Yaptırmazsa, muhalefet, artık “miş” gibi yapmayı bırakıp durumla yüzleşecek. Seçimler yapılırsa iki mesele var: Ya rejim seçimleri çalacak ya da kaybedecek. Çalarsa kaos. Rejim seçimleri kaybederse iki mesele var: Ya gitmem diye tutturacak. O zaman kaos. Ya da altı partili ittifak yeni hükümeti kuracak. O zaman... Güncel bir örnek üzerinden anlatmaya çalışayım.
‘FAUDA’
Geçen hafta, “kaos” anlamına gelen bu kavram İsrail medyasında gündemdeydi ama, ünlü dizinin 4. sezonuna değil yeni siyasi duruma ilişkin olarak.
(...)
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
No comments:
Post a Comment