Ben bu yazıyı gazeteye pazar günü gönderiyorum. Seçim sonuçlarını bilmiyorum ama iki konuda kafam açık. Birincisi, toplumun yarısına yakın bir kesimini büyük bir düş kırıklığı bekliyor. İkincisi, bu düş kırıklığı, ekonomik krizle birleşince, ekonomik siyasi sınıf çelişkileri ve “kültür savaşları” keskinleşirken ülkede çok çalkantılı bir dönem başlayacak.
BİR MADALYONUN İKİ YÜZÜ
Seçimlere doğru, özellikle son haftalarda Millet İttifakı güçlü bir momentum yakaladı. Yaklaşık 50 yıl sonra, ilk kez sosyalist hareket böyle bir momentumun parçası olmayı, kendi içindeki farklılıkları aşarak, sergilediği ortak bir refleks ile, ülke siyasetinde ihmal edilemez bir aktör olduğunu kanıtladı. Böylece, “süreç olarak faşizme” karşı olabilecek en geniş cephe şekillendi. Bu bile kendi başına büyük bir başarıdır. Bu cephe ile gelen sinerji, tam da beklediğimiz gibi, toplumda rejim karşıtı bir dalgayı yükseltmeyi de başardı. Pazar sabahı muhalefet cephesi, cumhurbaşkanı seçimlerini birinci turda kazanacağından emindi.
Rejimi temsil eden Cumhur İttifakı’ysa, savunmada kalmaya çalışırken saflarını korumakta zorlandı, HÜDA PAR/Hizbullah, Yeniden Refah Partisi gibi çok tehlikeli, dinci fanatik, hatta şiddet eğilimli unsurları içermeye başladı. Dilinin sertleştiği, söyleminin saçmalaştığı, saldırganlaştığı, simgesel şiddetebaşvurduğu, zaman zaman da taraftarlarının fiziki şiddete başvurmaktan çekinmediği görülüyordu. Cumhur İttifakı, özelikle siyasal İslam kanadı, ilahi bir güç atfettikleri, “Biz Allah’tan emir alıyoruz” diyebilen “Reisin” nasıl olsa bir yolunu bularak seçimleri kazanacağından, asla iktidardan gitmeyeceğinden emindi. Çünkü seçimlerin ve “Reisin” kaybetmek, onlar için, bir yaşam tarzının, ahlakın ve hatta dinin, seçkinleri açısından da ekonomik kaynakların elden gitmesi demekti.
Bu koşullarda her iki blokun da öbürünün kazanması durumunda, ortada bir hırsızlık olduğunu düşünmesi, olası tepkinin de ona göre şekillenmesi çok güçlü bir olasılıktır. Bu bağlamda göz önüne alınması gereken bir etken daha var: devletin güvenlik bürokrasisi.
No comments:
Post a Comment