Faşizm süreci, özgün bir ideoloji, bir toplumsal hareket, lider, parti ve terörist eylemler üzerinden ilerler. Faşist ideoloji, öncelikle iki amaç tanımlar: Orijinal/otantik bir toplumsal grubun yaşantısını, hatta varlığını “tehdit eden”değişimleri, altüst oluşları, etnik/dini bir “ötekinin” seçkinlerinin komplosuna bağlar. İkincisi de kadınların vücutları üzerinde hâkimiyet kurmak, bu hâkimiyetin kurumsal ifadesi olan aileyi tehdit ettiği iddiasıyla LGBTQ+ pratikleri bastırmak ister.
ABD’de Yüksek Mahkeme’deki karar taslağının ve Buffalo katliamının “evreni”tüm bu unsurları içeriyor. Yüksek Mahkeme de kürtaj hakkını koruyan yasayı kaldırma gerekçesini, “ülkenin kurucu anayasasında, tarihsel değerleri içinde yeterince derin kökleri yok” gerekçesine dayandırıyor. Irk eşitliğinin, kadınların oy verme hakkının, bir seri cinsel konunun, kurucu anayasada, tarihsel değerler içinde olmadığını anımsatan, Margaret Atwood da “17. yüzyıldaki gibi yaşamak istiyor musunuz” diye soruyor.
Buffalo katliamcısı da “büyük yer değiştirmenin”, geleneksel “beyaz toplumu”yok etmekte olduğuna inanıyor; ancak, ABD tarihinin “büyük yer değiştirmelerin tarihi” (Stephens, New York Times) olduğunu unutuyor:
(...)
No comments:
Post a Comment