Rusya’da mart ayında yapılacak olan başkanlık seçimlerini, liberal eğilimli Levada Araştırma Merkezi’ne göre, Putin’in ilk turda kolaylıkla kazanması bekleniyor. Yorumcular şimdi dikkatlerini, dünyada ve Rusya’da, ekonomik, siyasi hatta askeri alanlarda dönüşümlerin, değişimlerin hızlandığı bir dönemde Putin’in başkanlığa dönüşünün olası sonuçları üzerinde yoğunlaştırmaya başlıyorlar. Bu bağlamda, Putin’in yazdıkları, söyledikleri önemli ipuçları sunuyor.
Geçen hafta, Putin’in Rossiyskaya Gazeta’da yayımlanan bir makalesi (Eurasia Daily Monitor 20/02), aynı gün kuvvet komutanlarına ve savunma sanayisi liderlerine yaptığı konuşma (premier.gov.ru/events/news/18228/), Batı’ya ama özellikle ABD’ye karşı büyük bir güvensizliği yansıtıyor, yeni dönemde, ordunun modernizasyonunun hızlandırılacağını, “askeri sınai kompleks”in ekonomik gelişmenin lokomotifi olarak özellikle destekleneceğini düşündürüyor.
Bir güven kaybı öyküsü
Batı’ya ama özellikle ABD’ye karşı güvensizliğin arkasında, Putin’in Yeltsin döneminde şahit oldukları, iki dönem devlet başkanı ve bir dönem de başbakan olarak, Batı ve ABD ile ilişkilerinde yaşadığı deneyler yatıyor.
Bilinen bir süreç olmakla birlikte kısaca anımsamakta yarar var. “Gerçekte var olan sosyalizm”i saplandığı fosilleşme sürecinden çıkarma çabaları, Gorbaçov döneminde sistemin toptan çökmesine yol açtı.
Yeltsin döneminde, SSCB ve Doğu Bloku çöktükten sonra, Rusya’da ekonomik, toplumsal yaşam dağılmaya başladı. Örneğin 89-99 döneminde GSMH yüzde 50 geriledi, sanayi kapasitesinin yarısı yok oldu, ortalama yaşam beklentisi 75-80 yaş arasından 55-60 yaş arasına düştü, SSCB döneminde, ihmal edilecek düzeylerde seyreden işsizlik toplumsal kriz, alkolizm ölümcül salgın hastalık konumuna yükseldi, yoksulluk 10 kat arttı. İşçiler memurlar emekliler maaşlarını alamıyor, yaşlılar soğuktan ve yoksulluktan/açlıktan ölüyordu.
SSCB çökerken hızla uygulanmaya konan IMF’nin neoliberal “şok” programı bu toplumsal sonuçları yaratırken, ülkenin kamu malları ve doğal kaynakları “oligark” olarak adlandırılmaya başlanan bir grup, eski bürokrat, partili, hırsız işadamının elinde toplanıyor, buradan da giderek Batılı şirketlerin denetimine geçmeye başlıyordu.
Bu sırada, ABD’nin, Doğu Bloku dağılırken, Gorbaçov’a, SSCB’nin pasif kalmasını sağlamak üzere, verdiği sözler unutulmuş, NATO eski Doğu Bloku ülkelerini bünyesine alarak genişlemeye, Rusya’yı kuşatmaya başlamıştı. Rusya, uluslararası etkisini kaybetmişti, bir “III. Dünya ülkesi,” “yeni-sömürge” olmaya doğru ilerliyordu.
Putin bu koşullarda devlet başkanı oldu, bir ekonomik siyasi toparlanma, enkaz kaldırma çabasını sürdürürken, aynı dönemde Rusya’yı, daha uygun koşullarda Batı ile entegre etmenin çeşitli yollarını aradı, dış politika alanında Batı’nın kayığını sallamamaya dikkat etti. Ancak doğal kaynakları yeniden denetim altına alır, petrol gelirlerini, askeri siyasi reformları finanse etmeye yönlendirirken, Batı’nın Rusya’ya yönelik hesaplarını da bozuyordu. Batı bu nedenle Putin’i asla affetmedi, benimsemedi, Batı’yla bütünleşme çabalarını sabote etti. Bu süreç 2007’de Ukrayna’daki “Portakal Devrimi” maskaralığıyla; Putin’in “Münih Güvenlik Konferansı”nda, ABD dış politikası şiddetle eleştiren, hegemonyacılıkla suçlayan konuşmasıyla resmen bitti.
Silah endüstrisi yoluyla ekonomik gelişme
Putin hem gazetede yayımlanan makalesinde hem de kuvvet komutanlarına, savunma sanayii liderlerine yaptığı konuşmada, Rusya’ya yönelik ABD merkezli tehditlerden hareketle, esas olarak üç nokta üzerinde duruyor. Birincisi 2020’ye kadar rakipsiz bir askeri güç oluşturmak. İkincisi savunma personelinin gelirlerini ve aşan koşullarını, ekonomide ve bürokrasideki ortalama yöneticinin düzeyinin üzerine yükseltmek. Üçüncüsü, savunma sanayiini ekonomik gelişmenin motoruna dönüştürmek. Kısaca özetlemeye çalışacağım.
Birincisi: Halen ABD’nin, NATO’nun askeri kapasiteleri Rusya’nınkinden çok üstün olduğu gerçeğinden hareketle Putin bu tehdide karşı öncelikle asimetrik savunma taktikleri üzerinde yoğunlaşmak gerektiğini saptıyor. Sonra Rusya’nın askeri gücünü 2020 yılına kadar, hiç kimseden geri kalmayan bir noktaya taşımak için, toplam 23 triyon ruble (767 milyar dolar) yatırımı, harcamayı içeren bir reform planını gerçekleştirmeyi amaçlıyor. Bu reform kapsamında, 400 adet yeni kuşak balistik füze, 8 stratejik nükleer füze denizaltısı, 20 saldırı denizaltısı, 50 savaş gemisi, 600 yeni “5. kuşak” savaş uçağı, 1000+ helikopter, 28 adet S-400 hava savunma füze alayı, 38 Vityaz füze kompleksi hizmete sokulacak. On tugay, 500 km. menzilli nükleer başlık taşıyabilen İskender-M füzeleriyle donatılacak, 2300 yeni kuşak tank üretilecek.
İkincisi: Konuşmasına, ordu personelinin, ailelerinin ve emeklilerin yaşam koşullarını iyileştirmeye özellikle öncelik verdiklerini vurgulayan Putin, örnek olarak, 2012 Ocak ayında başlayan programla ücretlerin üç kat arttırıldığına işaret ediyor. Sonra ekliyor “Ben askerlerin, sivil sektörde, çalışan uzmanlardan ve yöneticilerden daha yüksek ücret alması gerektiğine her zaman inanmışımdır”. Putin “savaşa hazır olmak yetmez, askerlerin ailelerinin yaşam koşullarını da düşünmemiz ve iyileştirmemiz gerekir” diyor.
“Sevgili dostlar”, ifadesiyle başlayan, ilginç bir biçimde “değerli yoldaşlar” sözleriyle biten konuşmadan sonra geçilen soru cevap kısmında, söz alanların zaman zaman “yoldaş başbakan” sözleri dikkat çekiyor. Bir de yapılan geçmiş değerlendirmesi, hataların tekrarlanmayacağına, “sözde demokrasi ihracına”, “tek kutuplu” bir yapılanmaya izin verilmeyeceğine vurgu yapılıyor. Bu amaçla, Rusya’nın kendi demokratik kurumlarını, ulusal egemenliğini güçlendirmesi gerektiği saptanıyor. Bir soru üzerine, Putin ordunun farklı etnik, dini inancı olan insanlardan oluşmasının önemini vurguluyor; ordunun çokuluslu niteliğinin korunması gerektiğini savunuyor, bu insanların kendilerini büyük Rus ulusuna ait hissetmeleri için özel çaba gösterilmesi gerektiğini söylüyor.
Üçüncü olarak, Putin tüm bu askeri, toplumsal kalkınmanın mali kaynakları konusuna değiniyor. Burada, savunma sanayisinin, askeri sınai kompleksin güçlendirilmesinin, tüm ülkeyi ve ekonomiyi peşinden sürükleyerek modernize edeceğini savunuyor. Putin askeri sınai kompleksin yaratacağı yeni iş olanaklarıyla, yeni teknolojilerle, tüm ekonomiyi canlandıracağına inanıyor. Putin, özetle, Sovyetler Birliği döneminin hatalarını tekrarlamayacağız, gereksiz maliyetler, sorumluluklar üstlenmeyeceğiz; ekonomiye aşırı yük yüklemeyeceğiz; ekonomik ve toplumsal çözümlere ağırlık vererek, orduyla doğrudan ilişkili olmayan vatandaşların, orduya ve reform programlarına inançlarının kaybolmasına yol açmayacağız diyor.
Putin’in yazısı ve konuşması, büyük güçler arasında gittikçe yoğunlaşan, jeopolitik ve jeoekonomik rekabetin etkilerini görebilmek açısından çarpıcı bir örnek oluşturuyor.
No comments:
Post a Comment