Çarşamba günü, uygarlığımızda kısa bir ufuk turu yaparken, iki konu özellikle dikkatimi çekmişti. Geleceğin Durumu 2009 başlıklı, 2700 uzmanın katılımıyla hazırlanan 6700 sayfalık raporunu arkasındaki kurumların arasında ABD Ordusu’nun da adı geçiyordu. Michael Vlahos ABD savunma çevrelerinin önemli dergilerinden The National Interest’te yayımlanan “Batı’nın son direnişi” başlıklı denemesinde, artık insanlığı kurtarmak yerine, insanlığın gelmekte olan dönüşümünde ayakta nasıl kalacağımızı düşünüyoruz” diyordu.
ABD’de, gelecek yılın başında yayınlanması gereken, dört yıllık savunma stratejisi gözden geçirme raporunun (Quadrennial Defence Review – QDR- 2010) hazırlanmasına ilişkin tartışmaların yoğunlaşmaya başladığı bir dönemde, yukarda değindiğim iki konu arasında doğrudan bir ilişki kurulabilir diye düşünüyorum.
Yeni stratejik yönelim
Bence, ABD savunma çevreleri Geleceğin Durumu Raporunda dile getirilen “Şiddetli işsizliğin, su, gıda, enerji tedarikindeki daralmanın, küresel ısınmanın birikimli etkileri ile birleşmesi soncunda, gelecek on yılda dünya nüfusunun yarısı şiddet olaylarından ve toplumsal kargaşalardan etkilenecek” öngörüleri benimsiyorlar. Ancak, bu krizleri engellemeye, ya da yön vermeye güçlerinin olmadığını düşünerek, geleceğin realitesi olarak kabul ediyor, içinde ayakta “kalma stratejileri” üzerinde yoğunlaşıyorlar. QDR 2010 bu öngörüleri ve stratejik yönelimi yansıtacak gibi görünüyor.
Pantagon tarafından hazırlatılan iklim değişikliği raporundan (Schwartz & Randall, Ekim 2003) bu yana, elimize geçtikçe aktarmaya çalıştığımız gibi, ABD savunma çevreleri, enerji, gıda, su krizleri etrafında şekillenmekte olan kaynak savaşlarının, göç hareketlerinin, toplumsal, siyasi askeri etkileriyle, yabancı, topraklarda sivil halk içinde, onunla ya da ona karşı yaşanacak “gayrinizami savaş” koşulları üzerine çalışmalar üretiyorlar. Bu sırada 1948’den bu yana esas olarak değişmeden gelen savunma doktrinini de gözden geçirmeye başladılar (Mary Kaldor, Open Democracy 25/09/08).
Bu gözde geçirme, dört yıllık “baştan aşağı değerlendirme” raporlarıyla (QDR) gerçekleştiriliyor. Bush yönetiminin 9/11’in hemen ertesinde yayımladığı QDR 2001’e kadar savunma doktrini, ABD’nin, Çin ya da Rusya gibi bir rakibinden kaynaklanacak bir büyük hegemonyacı savaşa hazır olmanın yanı sıra, aynı anda iki yerel savaşı birlikte yürütebilme kapasitesini korumayı amaçlıyordu. QDR 2001, uluslararası terörizmle savaş stratejisi altında bu doktrinde, konvansiyonel olmayan savaşların ağırlık kazanmasına yol açacak yönde değişiklikler başlatmıştı.
QDR 2010’la ilgili tartışmalar, savunma bakanı Roberts Gates’in, onun adına gözden geçirmeyi yürüten yardımcısı Michele Flournoy’un Özel Harekatlar ve Düşük Yoğunluklu Çatışmalar konusuyla ilgilenen savunma bakan yardımcısı Micheal Vickers’in açıklamaları, şimdi savunma doktrinin bu konvansiyonel olan ve olmayan savaşlar ayrımının ötesine geçen bir “hibrid savaşlar” kavramı üzerinde oluşturulmakta olduğunu gösteriyor.
Savunma teorileri uzmanı Thomas Barnett’e (Pentagon’un Yeni Haritası, 2003) göre, “böylece ABD savunma doktrini, ABD’nin kuruluşundan küresel güç olana kadar geçen dönemde egemen olan, sınır genişletmeye, bütünleştirmeye (sanırım kavram ilhak’ın kibarcası - EY) yönelik anlayışa geri dönmüş oluyor” (abç) (Esquire, 29/06)
QDR 2010 ve Hibrid savaşlar
Yakın zaman kadar Pentagon’ QDR hazırlanırken dörtlü bir şemaya dayanıyormuş (The New York Times,223/06/09): (1) Geleneksel, konvansiyonel savaşlar; (2) gayri nizami savaşlar, isyancılar, terörizm vb; (3) haydut devletlerden ve teröristlerden gelebilecek büyük hasar yaratacak saldırılar; (4) ABD’nin üstünlüklerini etkisizleştirebilecek ileri teknolojilere dayanan “bozucu” saldırılar.
Gates, Pentagon’da yaptığı bir basın toplantısında, bu ayrımların artık geçerli olmadığını, şimdi bu ikisi arasında birinden öbürüne kolaylıkla geçebilen hibrid bir yapının kurulması gerektiğini söylemiş. Flournoy da dörtlü şemanın artık geçerli olmadığını, çok daha esnek çok amaçlı ve çok işlevli yapılanmalara gerek olduğunu vurguluyor.
Flournoy’a göre ABD bir taraftan, savaşçıların sivil halkın arasına karışabildiği, yol-kenarına konan bombalı saldırılar, intihar eylemleri ve benzer taktikleri kullanabildiği düzensiz savaşlara hazır olması gerekiyor. Diğer taraftan yükselen yerel güçlerin haydut devletlerin yüksek teknolojiye dayanan yöntemlerle (uydulara, gemilere ve uçaklara karşı silahlar/füzeler, kitle imha silahları ve sanal uzayı-internet ağlarını- hedef alan saldırılar) kullanarak, bazı kritik bölgeleri ABD erişim ve denetimine kapatması olasılığına karşı da hazır olması gerekiyor. (American Forces Press Service, 04/05/09)
Bu yeni yaklaşım, Afganistan ve Irak savaşlarının deneyimlerine ek olarak Atlantic Council editörlerinden, ABD Deniz Savaşları Kolejinden Prof Derek Reveron’un işaret ettiği gibi, Rusya’nın Gürcistan’ı işgali sırasında, tankları getirmeden önce internet ağlarına yönelik olarak gerçekleştirdiği kapsamlı saldırının, 2006 yılında Hizbullah’ın İsrail’in saldırısına verdiği cevabın, Kolombiya uyuşturucu kartellerinin mini-denizaltılar gibi ileri teknolojileri kullanmaya başlamasının oluşturduğu örneklerden çıkarılan derslere dayanıyor (18/05/09)
Kolombiya örneği önemli, çünkü dünyada büyük tepki çeken “El Salvador modelinin” ( yerel güçler içinde – yargısız infazlar vb…- çalışan küçük ve uzman timler) önemli uygulayıcılarından Vickers de “QDR 2010”un oluşması sırasında, özellikle hala konvansiyonel savaşlara öncelik vermek isteyen (bunlara Çinciler deniyor) gruba karşı tezlerin savunulmasında önemli görevler üstlenmiş görünüyor (Policy 18/03/09).
Geleceğin durumu ve savaşları…
QDR 2010’un arkasındaki tartışmalar, ABD savunma çevrelerinin dikkatlerinin büyük çaplı hegemonya savaşlarından, kaynaklara erişim sorunlarına doğru kayma eğilimi hızlanırken, giderek, yeni ve tutarlı bir savunma doktrinin, buna uygun bir kurumsallaşmanın da şekillendiğini düşündürüyor.
Pentagon gelecek dönemde, kaynaklara erişimin, kıtlıktan, siyasi istikrarsızlıktan, uyumsuz rejimlerin direncinden dolayı giderek zorlaştığı ya da engellendiği bölgeleri, her türlü, konvansiyonel ve gayri nizami/asimetrik direnişi gidererek ele geçirebilecek, elde tutabilecek, kullanıma açabilecek bir konumda olmak istiyor.
Ancak, geleceğin dünyasında kaynak kıtlığı salt ABD’nin değil, Avrupa bölgesi, Çin, Hindistan, gibi yükselmekte olan güçlerin de önemli bir sorunu olacak. Pentagon, bu ülkelerden gelecek, ekonomik, siyasi ve askeri rekabeti de göz önüne almak zorunda olduğunu düşünüyor.
Diğer bir değişle Pentagon “QDR 2010”la askeri yapısını, teknolojik, kurumsal önceliklerini, bölge ele geçirmeye, yere direnişlere karşın elinde tutabilmeye, diğer güçlerin erişimini engellemeye, ilgilerini caydırmaya, eski bir kavramı kullanırsak, “sömürgeciliğe ve paylaşım savaşlarına” uygun bir yönde biçimlendirmeyi amaçlıyor.
No comments:
Post a Comment