Condoleezza Rice, 2 Aralık’ta,“Aldığımızdan daha iyi koşullarda bırakıyoruz” demişti. Beş gün sonra İsrail uçakları Gazze’yi bombalamaya başladılar. İsrail Savunma Bakanı Barak, “Acı sona kadar devam edeceğiz” diyordu,“nihai çözüm” kavramını anımsatan ironinin ayırdına varmadan… Bir hafta içinde Filistin tarafında ölü sayısı 430’u yaralı sayısı 2000’i geçti. Ama, hafta boyunca Hamas’ın ev imalatı füzeleri uçmaya devam etti. Ortadoğu’nun ve Avrupa’nın çeşitli kentlerinde İsrail karşıtı gösteriler başladı. Cumartesi gecesi haberler, İsrail tanklarının, birliklerinin Gazze’ye girdiğini bildiriyordu.
Bu saldırının mantığı ne?
İsrail Genelkurmay Başkanı Yardımcısı Gen. Dan Hazel“İşimizi bitirdiğimizde, Gazze’de tek bir Hamas binası kalmayacak” demişti, ama hafta boyunca İsrail’in bu harekâttan ne amaçladığı tartışıldı, her yorumcu bir şeyler söyledi.. hafta sonunda hâlâ ortada tatmin edici bir çözümleme yoktu.
Kimileri de, İsrail’de şubatta yapılacak genel seçimlere işaret ediyor, saldırının arkasında,Natenyahu, Ehud Barak veOlmert/Livni gibi vizyon yoksunu siyasetçiler arasındaki, “kim daha büyük şahin yarışının”yattığını ileri sürüyorlar. İsrailli yazar ve barış kampanyası Gush Shalom’un liderlerinden Uri Avinery de aynı fikirde(Counterpunch, 03/01/09).
Bana sorun daha karmaşıkmış gibi geliyor. Nitekim, Barak’ın eski danışmanlarından, şimdilerdeObama’ya danışmanlık yapan The New American Foundation’ın analistlerinden Daniel Levy, “Bu iş nasıl iyi bir sonuç verecek bilemiyorum” diyor ve ekliyor,“İsrail taktik olarak kazansa bile, daha sonra, stratejik düzeyde kaybedecektir” (MacClachy Newspapares, 29/12/08).Council on Foreign Relations’danSteven Cook da “bu savaşın büyük bir olasılıkla, Filistin halkının Hamas etrafında toplanmasını hızlandıracağını,Abbas’ı daha da zayıflatacağını”düşünüyor (01/01/09).
Bu kadar ‘yanlış hesap’ olur mu?
İsrail-Filistin sorununun yakın tarihine bakınca, insan ister istemez, “bu kadar yanlış hesap olur mu?” diye düşünmeden edemiyor. İsrail’in şimdi“temizlemeye” çalıştığı, Hamas’ın doğuşunda, FKÖ’yü yıpratır umuduyla, oynadığı rolü bir kenara bırakıp, Ağustos 2005’te Şaron’un İsrail’i, Gazze’den tek taraflı olarak çekmesinden başlayalım. Bu çekilme İsrail’i daha güvenli bir konuma getirecekti. Tam aksi oldu. ABD, AB, İsrail, Arafat’ın yerine Başkan olan FKÖ lideriMahmud Abbas’ı tanıdılar, ama hiçbir siyasi zafer kazanmasına izin vermediler. Böylece, İsrail çekilince Gazze’de oluşan iktidar boşluğunu, “işbirlikçi”, “yozlaşmış” FKÖ yönetimi karşısında, İsrail’i tanımamakta ısrarlı, uzlaşmaz imajıyla güçlenmekte olan Hamas doldurmaya başladı.
ABD, Ocak 2006’da desteklediği genel seçimlerde sandıktan Hamas çıkınca, sonuçları kabul etmedi. İsrail ve ABD, FKÖ ve Hamas’ın ortak hükümet kurma çabalarını sabote ettiler, dahası Abbas’ı Hamas’ı bastırmaya zorladılar. Başlayan çatışmaların içinde, Haziran 2007’de Hamas Gazze’de FKÖ’ye karşı bir darbe yaparak yönetimi ele geçirdi. 2006’da Lübnan’daki savaştan zaferle çıkamayarak Hizbullah’ın daha da güçlenmesine yol açmış olan İsrail bu kez de Gazze’de radikal Müslüman bir yönetimle karşı karşıya kalıyordu.
Sorular sorular…
Kısacası, Hamas’ın bu kadar güçlenmesine, Abbas’ın bu kadar zayıflamasına ABD ve İsrail’in yanlış hesapları yol açmış görünüyor.
Devam edersek, 2008 başında, Mısır’ın da yardımıyla Hamas ve İsrail arasında sözde bir ateşkes sağlandı. Hamas’ın füzeleri büyük ölçüde sustu. Ama İsrail Gazze’ye uyguladığı ablukayı kaldırmadı. Dahası, Avinery’nin anımsattığı gibi, sık sık Gazze’ye girerek operasyon yapmaya devam etti. Aralık sonunda “anlaşma” sona erince, Hamas’ın füze saldırıları yeniden başladı. İsrail bu“provokasyona sessiz kalmazdı”… Ama The Economist’in vurguladığı gibi,Hamas da ateşkese karşın ablukanın kalkmamış olmasına bakarak kendini provoke edilmiş sayamaz mıydı? Dahası, bugüne kadar her olayda hep İsrail’i haklı bulan Economist hatta BBC, acaba, neden bu kez “dengeli bir tutum” almaya çalışıyorlardı?
Saati biraz daha geriye alıpAnnapolis Antlaşması’ndan (O zaman, bu zirvenin, büyük çaplı bir Gazze operasyonuna yol açacağını yazmıştık, 03/12/07) bu yana olanlara bakarak gelirsek… “Neden İsrail yerleşimleri durdurmaya, Abbas’la bir anlaşmaya varıp, FKÖ’yü siyasi olarak güçlendirmeye çalışmadı? Arap liderleri neden Abbas’ı yeterince desteklemediler? Neden BushOlmert’e baskı yapmadı?” diye sorabilir sonra şöyle devam edebiliriz: “Ateşkes sırasında İsrail neden ambargoyu biraz olsun hafifletmedi, Hamas’ı tahrik etmeye devam etti? Neden, ateşkesin süresi dolarken kimse, örneğin Mısır veya ABD, ateşkesi uzatmaya çabalamadı? Hamas neden askeri açıdan bir anlamı olmayan füzeleri yeniden atmaya başlayarak İsrail’i provoke etti? Niye İsrail ve Hamas savaşmaya bu kadar hevesli?”
Üç ‘fantezi’
Deneyimli Ortadoğu yorumcularından Robert Fisk’in bu sorulardan en sonuncusuna bir cevabı var (The Independent, 31/12/08). Gelin oradan başlayalım: Hamas İsrail’i Gazze’nin dar sokaklarına çekerek Hizbullah gibi “ilahi” bir zafer kazanmak istiyor. İsrail, 2006 Lübnan savaşından gerekli dersleri çıkardığına inanarak, yıkılan yenilmezlik imajını tamir etmek istiyor. Ne ki Hamas, Hizbullah kadar disiplinli, eğitimli ve donanımlı bir örgüt değil. Hizbullah bir ay süren savaşta en fazla 200 militanını kaybederken, Hamas daha bir haftada yüzden fazla kadrosunu ve iki liderini kaybetti. İsrail’in tamir etmeyi amaçladığı yenilmezlik imajıysa aslında tam bir “fantezi”…Gerçek şu ki, Fisk’in de anımsattığı gibi İsrail, 1973’ten bu yana hiçbir kent içi savaşı kazanamadı. Bu yüzden bu iki“fantezi” çarpışınca ortaya ne çıkar.. önceden bilmek zor. Ama İsrail ve Filistin halklarının, çocuklarını savaş tanrısına kurban vermeye devam edecekleri kesin.
Bu görüntüye, bu kez ABD’nin“Yeni Ortadoğu” “fantezisinin”merceğinden bakarsak belki bu tanrının yüzünü görebiliriz. Bu“fantezinin” merkezinde, İran’a ve sözde bir “Şii çemberine”karşı, İsrail’i ve Türkiye’yi de içeren bir Sünni hattı yaratma projesi yatıyor.
ABD basını Hamas’ı da (Sünni olmasına bakmadan) İran maşası ilan etti. Mısır ve Suudi rejimleri Hamas’ı provokasyonla suçlayarak İsrail’i desteklemiş oldular. İsrailli uzmanlar, Hamas’la uğraşmak yerine doğrudan İran’ı vuralım demeye başladılar (Jarusalem Post, 03/01/09). Türkiye hükümeti, kolları sıvayıp, belki de Gazze’ye asker göndermeye kadar uzanacak bir arabuluculuk görevini üstlenmeye, Sünni hattını inşa etmeye soyundu.
No comments:
Post a Comment