Fransa’da patlak veren protesto ve isyan eylemleri yatışırken, hemen her yerde ırkçı şoven milliyetçi akımların, “bizde de olabilir” korkusunu körükleyerek taraftar kazanmaya çalıştığı görülüyor.
AKP Türkiye’sinde de yazarlar, siyasetçiler, Fransa’daki olaylarla nüfusu 8-10 milyon arasındaki sığınmacının getirdiği demografik, kültürel etkiler arasında benzerlikler buluyor, kaygılanıyorlar. Ancak Fransa’da ayaklananlar “sığınmacı”değil Fransız vatandaşları. Ayaklanma özünde “artık nüfus” sorunuyla ilgili.
ARTIK NÜFUS SORUNU
(...)
Bu, biyolojik varlığını, kültürünü, kapitalizmin yerleşik kuralları, yasaları ve egemen ideolojisi dışında ve onlara karşın ama onlardan etkilenmekten kaçınamadan gerçekleştirmeye çalışmaktan başka bir seçeneği olmayan bir nüfustur. “Suç” ya da kimi zaman “isyan”, sınıflar skalasının en altında, “kapitalist toplumun” yarı dışında yaşamak zorunda bırakılan bu nüfusun bir var oluş biçimidir.
“Artık nüfus” sorunu kapitalizmin “yapısal kriz” dönemlerinde daha da ağırlaşır. Kapitalist toplumu (artık değer üretimini) tehdit eden boyutlara ulaşmaya başlar. Geçmişte kapitalist devlet bu soruna, kabaca üç yöntemle müdahale ediyordu: (1) Zorunlu çalıştırma, hapsetme, sömürgelere gönderme. (2) İmha etme (3) Sanayi ve ticaret alanında korumacılık, sosyal reformlarla düzene entegre etme.
(...)
Yaklaşık 40 yıldır kapitalist toplumlar, yine 19. yüzyılın (neo) liberal küreselleşmeci modeliyle yönetiliyorlar; “artık nüfus” sorunu yine alevlendi. Bu kez, liberalizmin saldırıları altında yıkılan refah-devletinin enkazına, giderek hızlanan otomasyon, iklim krizi, gıda-su krizleri, yerel savaşlarla yıkılan ekonomilerin “değersizleşen” nüfusu eklendi: Eski sömürgelerdeki nüfus, yaşam koşullarını kaybettikçe merkez ülkelere sığınmaya başladı. Gelenler artık değer üretimine aynı hızla entegre edilemediği için “artık nüfus” sorunu, ekonomik ve kültürel boyutlarıyla birlikte daha da ağırlaştı.
(...)
No comments:
Post a Comment