Ekonomide “rasyonel bir zemine” dönülecekmiş. Bu saptama, cumhurbaşkanını, “irrasyonel” olmakla (saçmalamakla) suçluyor. Bu suçlamayı nasıl yalayıp yutarlar bilemem ama bugün karşımızdaki “tehlike” bu yeni “rasyonelden” kaynaklanıyor.
BİRİ ‘RASYONEL’ Mİ DEDİ?
“Rasyonel” kavramının içeriği, sınıfsal konumlara, çıkarlara hatta zamana göre değişir. Kapitalist için işçiyi sömürmek, kâr peşinde koşarken iklimi, ekolojik dengeleri krize itmek “rasyonel bir zemin” iken işçi sınıfı ve halk açısından sömürülmeyi, iklim krizini kabullenmek “rasyonel bir zemin” değildir. 1950-75 döneminde saçmalık olarak kabul edilen ekonomi politikalarının, 1980’den bu yana tek “rasyonel zemin” (bu “rasyonel zemin” bağımlı ülkelere dayatılmaya devam ederken merkez ülkelerde yine değişiyor) olarak betimlenmesi de “rasyonel” kavramının değişkenliğine işaret eder.
Bu bağlamda, Şimşek’in “rasyonel zemine dönmek” sözünü de “Hangi sınıfların çıkarlarına öncelik vermeye dönülürken hangi sınıfların çıkarları feda ediliyor” sorusuyla karşılamak gerekiyor. Çünkü, eski “zemin” de temsil ettiği çıkarlar açısından en az bu yenisi kadar rasyoneldi.
Şimdi terk edilmek istenen “rasyonel zemine” bakınca bunun, rasyonalitesinin siyasal İslamın egemen sınıfı, dinci entelijensiya ile kapitalist sınıfların (işçiler ve kapitalistler) kimi kesimleri arasındaki temsil ilişkisinin ekonomi politiğinin ifadesi olduğunu görebiliriz. Şimşek açısından “irrasyonel” olan bu zemin esas olarak rant ekonomisinin ve ondan beslenen sınıfların çıkarlarına, siyasal İslamın taraftarını devlet yardımları, düşük faizli tüketici kredileri ile desteklemeye öncelik veren para ve maliye politikalarına dayanıyordu. Şimşek ise kaynakların dağılımındaki öncelikleri uluslararası ve yerli finans-kapitalden yana yeniden düzenlemeye, onların önceliklerine (enflasyon, borsa, döviz, borç ödeme kapasitesi) cevap verecek maliye ve para politikalarını devreye sokmaya özellikle de faizleri artırmaya hazırlanıyor. Kâr ve rant ilişkisine daha önce bir yazımda değinmiştim. Faizler arttığında ya kâr ya da rant (aldıkları pay) ya da ikisi birden geriler.
Bugün Türkiye’de faizler yükselmeye başlayınca, ekonomik krizin içinde kredi kartlarını “zıplatarak” geçinmeye çalışan yoksul, dar gelirli kesimlerin, rant gelirleriyle yaşayan inşaat sektörünün, ona girdi üreten sanayinin, kredi almakta zorlanan sanayicilerin, esnafın, hatta kasalarındaki devlet-borçlanma araçlarının fiyatları düşeceğinden mali dengeleri bozulacak bankaların sorunları daha da ağırlaşacaktır. Kestirmeden söylersek yerli ve uluslararası mali-sermayenin çıkarlarına öncelik vermek adına, krizin yükü AKP rejiminin sosyal tabanı üstüne yıkılıyor. Bu sözde “rasyonel zeminin” tabii ki bir fiyatı olacak.
(...)
No comments:
Post a Comment