Kemal Bey’in siyaset tarzına yönelik eleştirilerim hâlâ geçerli. Ancak yandaş yorumcuların, yerli-yabancı sermayenin kurumlarına “iliştirilmiş” liberal entelijensiyanın aksine onun, demokratik teamüller, sosyal-politik ilkeler açısından en uygun cumhurbaşkanı adayı olduğunu düşünüyorum.
Birincisi, ana muhalefet partisi CHP’dir, altılı masanın da mimarıdır. İstanbul ve Ankara belediyelerinin stratejik önemi hesaba katıldığında, buraların seçimlere giderken AKP’ye teslim edilemeyeceği kolaylıkla görülebilir. Salt bu nedenle demokratik teamüller onun cumhurbaşkanı adayı olmasını gerektiriyor.
İkinci nedene geçmeden önce, daha iyi anlatabilmek için, bir hatırlatma yapmak istiyorum. AKP rejiminin başlangıcında, 2000’li yıllarda, liberal entelijensiya, “değişti”, “ılımlı”, “demokratikleştiriyor” fantezilerini, “darbe tehlikesi” sopasıyla destekleyerek satarken, ben AKP’nin siyasal İslamla, Müslüman Kardeşler geleneğiyle arasındaki organik bağlara işaret ediyor, kadrolarının sunduğu “demokrat” görüntüsüne aldanmayıp ait oldukları “habitus”a (yetiştikleri ortamın tarihsel, kültürel ve dile ilişkin özellikleri) bakmak gerektiğini vurguluyordum. 2007 seçimlerine gelirken de aslında bir “toplumsal mühendislik” projesinin çalışmaya başladığı giderek belirginleşiyordu. Zaman bu analizleri doğruladı. Liberal entelijensiya tarihin çöplüğüne “yararlı salaklar” olarak düştü, fanteziler de müstehcen biçimler sergileyerek çöktü.
Şimdi, benzer teorik araçlarla yaklaşırsam bence Kılıçdaroğlu, AKP rejimini geride bırakma olasılığına en yakın adaydır (...)
(...)
No comments:
Post a Comment