Thursday, April 28, 2022

Fransa seçimleri üzerine spekülatif düşünceler

 

Fransa da başkanlık seçimlerinin 2. turunda, “yeni-faşist” Le Pen oy oranını 2017’de yüzde 33.8’den 2022’de de yüzde 41 yükseltti. Macron (merkez sağ) oyların yüzde 55.8’ini alarak ikinci kez seçildi. “Büyük bir tehlike atlatıldı, ya Le Pen kazansaydı!” diyerek rahatlamak olanaklı, “Büyük bir fırsat kaçtı” diye düşünmek de var tabii. 

KAÇAN FIRSAT ÜZERİNE…

(...)

Sol, seçimlere grup çıkarlarıyla, liderlerinin fantezileriyle değil de seçim pratiğinin doğasına uygun biçimde yaklaşarak sonuç alması en olanaklı aday üzerinde oylarını yoğunlaşarak girmiş olsaydı, ikinci tura Le Pen değil Melenchon kalacaktı. Melenchon ikinci tura kalsaydı, sol en azından iki kazanım elde edebilecekti. Birincisi, uzun bir süredir ilk kez varlığıyla “fark yaratmış” siyasi bir başarıya imza atmış olabilecekti. İkincisi, Melenchon’un kaybetmesi durumunda Macron “başarısını”faşist partilere borçlu olacaktı. Faşist partiler de orta sınıfların ve işçi sınıfının nefret nesnesini iktidara taşımış olmanın yükü altına kalacaktı. Macron, “Merkez olma iddiasını kaybederken Faşist hareketin popülist cilası dökülecekti. İşçi sınıfı ve orta sınıflar açısından siyasi manzara, uzun yıllar sonra ilk kez sınıf çıkarlarını öne çıkaracak yönde sadeleşecekti. 

Böylece sol hareket, haziran yapılacak genel seçimlere moral kazanmış, faşist hareketin kültür savaşlarına karşı, “hepiniz aynısınız” söylemiyle, emekçi sınıfların ve küçük işletmelerin sınıfsal çıkarlarını savunarak gidebilecekti.

(...)

BİR YENİSİ GELİYOR

Fransa genel ve yerel seçimleri meclisin bileşenini, yeni başbakanı, yerel yönetimlerin bileşimini belirleyecek. Böylece Fransa’yı yönetecek siyasi denklem oluşacak. Sol, güçlerini birleştirebilir, seçimlere ortak adaylarla gidebilirse, en güçlü grubunun lideri Melenchon’u başbakanlığa taşıyabilecek bir meclis aritmetiği oluşturabilir. 

Melenchon’un başbakan olması, Macron’u “cohabitation”a (ortak yaşamaya) zorlayarak sola, halk sınıflarının sorunlarını hafifletecek kazanımlar elde etme fırsatı verebilir. Böylece sol kendini yeni bir gelişme hattı üzerinde bulabilir.

Bir olasılık daha var: Macron, faşist partilerin tutsağı olur, “cohabitation”da ayakta kalabilmek için faşist partilere yeni tavizler vermeye başlar.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, April 25, 2022

‘Çöle çevirirler adına barış derler’

 


Romalı tarihçi Tacitus, imparatorluklar için “Sahte gerekçelerle yakarlar, yıkarlar, çöle çevirirler adına barış derler” diyordu. 

İmparatorluklar sürekli genişlemek zorundadır; “barış”, sürekli savaş demektir. İmparatorluk dinozora benzer, uzun yaşar, yavaş ölür, ölürken kuyruk darbeleriyle etraflarını yakıp yıkar.

Bu betimlemelerle (“barış”ın yanına “demokrasi”yi ekleyerek) ABD hegemonyasının tarihi, “tek kutuplu dünya” “tek süper güç” savlarının içindeki “imparatorluk” refleksi, “sürekli genişleme” çabası, birbirini izleyen savaşlar arasında bir paralellik kurabiliriz.

‘BARIŞA GİDEN YOL’

Kosova savaşı sırasında, ABD Dışişleri Bakanı, M. Albright’ın kimi sözleriyle bu “paralelliği” destekleyebiliriz. 

“Eğer güç kullanmak zorunda kaldıysak, Amerika olduğumuz içindir. Biz vazgeçilmez ulusuz… Uzağı (herkesten-EY) daha iyi görürüz.” (…) “Hep sözünü ettiğiniz o muhteşem orduya sahip olmanın ne anlamı var eğer kullanamayacaksak.” (…) “Bütün yaptığımız barışa giden yolu bulmak içindir.”

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, April 21, 2022

Fırtınalı sularda

 

Genelde yorumlar, “Ukrayna savaşı, ekonomik toparlanmayı geciktiriyor” biçiminde. Gerçek durum biraz daha karmaşık. 

UKRAYNA KRİZİ VE ÖNCESİ

Ukrayna krizi, tedarik zincirlerini aksattı. Enflasyonist bir baskı yarattığı, enerjide, gıda tedarikinde, hammadde de dışa bağımlı ülkelerin sanayi maliyetleri, kamu maliyeleri üzerinde büyük basınç yarattığı da bir gerçek. Bu basıncın gündeme getirdiği siyasi istikrarsızlık risklerinin borçlanma maliyetlerini artırdığı da.

(...)

Ancak Financial Times Brookings Institute’nün birlikte hazırladığı (ekonomik ve finansal göstergeleri izleyen) TIGERindeksi, Covid-19’dan çıkış sürecinde, dünya ekonomisindeki toparlanmanın 2021 yılının ikinci yarısında hız kestiğini gösteriyor. Gıda ve enerji fiyatlarındaki artış eğilimi de yeni değil. Ukrayna savaşı bu durum üzerine geldi ve zaten var olan eğilimleri güçlendirdi.

(...)

GELECEĞE DÖNÜŞ MÜ?

Dünya ekonomisi büyüme hızı geriliyor. Enflasyon merkez ülkelerde 1970’lerden bu yana ilk kez hızla artıyor. Böylece yaklaşık 40 yıl sonra, gündeme bir stagflasyon(enflasyon+durgunluk) riski geliyor.

Bu sırada, ABD’de Merkez Bankası’nın (Fed) enflasyonu düşürmek için faizleri artırmaya, bono satışlarıyla piyasadan para çekmeye başladığı görülüyor. Ancak Fed’in enflasyonu ABD ekonomisini resesyona itmeden denetim altına alabileceğine inanan ekonomist bulmak zor. Pazartesi günü Wall Street Journal’da yayımlanan bir araştırma, son 80 yılda Fed’in bugün karşısına koyduğu enflasyon hedefine benzer bir hedefe, ülkeyi resesyona itmeden ulaşamadığını gösteriyordu. 

(...)

Kısacası, dünyanın en büyük iki ekonomisinden biri ABD’nin önümüzdeki aylarda resesyona girme riski giderek artıyor. Öteki büyük ekonomisi Çin, hâlâ Covid-19 karantinalarıyla boğuşuyor.

Yaklaşık 40 yıl önce benzer bir stagflasyon ortamında Fed faizleri hızla artırarak enflasyonu denetim altına alırken sert bir resesyon tetiklemişti (1979: yüzde -2.3; 1980: yüzde -3.42; 1981: yüzde +2.79: 1982: yüzde -4.34). Dolar ile borçlanmış gelişmekte olan ülkeler ise hızla genelleşen bir borç krizine düşmüştü. 

Bu borç krizinin yarattığı ortamda, IMF ve Dünya Bankası, 1970’lerde şekillenmeye başlayan “neoliberal kriz yönetim modelini” ve türlü “finansal şantaj ve şiddet araçlarını”kullanarak gelişmekte olan ülkelerin ekonomik-yasal-kurumsal yapılarını, ekonomilerini, liberal entelijansiyanın da katkılarıyla merkez sermayenin serbestçe kullanımına açacak biçimde yeniden şekillendirmeye başlamıştı. “Küreselleşme” işte bu sürecin, emperyalist karakterini gizleyen ideolojik adıydı.

(...)

Evet, “geleceğe dönüyoruz” ama 1970’lere mi yoksa 30’lara mı belli değil.

Yazının tümünü okumak için tıklayınız

Monday, April 18, 2022

Yeni silahlanma yarışı

 


“Büyük güçler arası rekabet”, “Yeni Soğuk Savaş” derken silahlanma yarışı hızlandı. Bu bize silah sanayisinin iyi iş yaptığını söylüyor. Ancak silah sanayisinin iyi iş yapmaya devam etmesi için talebin canlı kalması, üretilen silahların bir yerlerde, örneğin en son Ukrayna’da olduğu gibi, tüketiliyor olması gerekiyor.

SİLAH HARCAMALARININ YAKIN TARİHİ

Doğu Bloku çöktükten sonra, Batı Bloku’nun “Doğu”ya karşı kurmuş olduğu askeri ittifak aygıtı NATO’ya gerek kalmıyordu, artık dağılması gerekiyordu. Ancak NATO bir askeri ittifak olarak, ABD hegemonyasının, Avrupa’yı ABD’ye bağlama platformuydu. ABD silah sanayisi için de çok önemli bir müşteri. O nedenle bir “yeni misyon” (düşman bulma) tartışması başladı.

Yazının tamamını okumak içen tıklayınız

Thursday, April 14, 2022

‘Güzel ruh’un komik trajedisi

 

Fransa başkanlık seçimlerinin birinci turunda, solun önemli bir kesiminin aldığı tutum bağlamında, bir “güzel ruh”durumunun komik trajedisine tanık olmuş bulunuyoruz. “Sol”un bir kısmı birinci turda, sosyalist bir adaya, politikalarını tam olarak beğenmediği (yeterli bulmadığı) için oy vermedi. Şimdi ikinci turda yeni faşizmi önlemek için, merkez sağın, büyük sermayenin adayına oy vermek zorunda kalacak!

FIRSATI KAÇIRMA FIRSATINI ASLA KAÇIRMAYANLAR

“Güzel ruh” durumuna daha yakından bakmadan önce, gelin birinci tur sonuçlarını bir kez daha elden geçirerek solun, “fırsatı kaçırma fırsatını asla kaçırmama” geleneğini yakından görelim. 

(...)

Yazının tamamını oku bak için tıklayınız

Monday, April 11, 2022

Fransa da bir yol ayrımında

 

Fransa’da pazar günü başlayan başkanlık seçimleri yalnızca, ülke için değil Avrupa Birliği için de bir dönüm noktası olabilir. 

MACRON KAZANSA BİLE...

Seçmen tercihlerini araştıran kamuoyu yoklamaları Macron’un ikinci turda kazanacağını söylüyor. Ancak, Macron kazansa bile Fransa’da siyasi ortamın 2017 seçimlerinden bu yana çok değiştiği, belirgin biçimde sağa kaydığı görülüyor. 

Birincisi, 2017’de çökmeye başlayan Sosyalist Parti içinden çıkıp “merkezin” (aslında neoliberal) adayı olarak başkan seçilen Macron, aradan geçen dönemde, Fransa’da yeni faşizmin etkin biçimde yürüttüğü kültür savaşlarının basıncıyla giderek sağa kaydı. Şimdi geldiği noktada Macron, yeni faşizmin “ensauvagement” (uygarlıktan barbarlığa düşme) gibi göçmenlerle suç ve güvenlik sorunları arasında ilişki kuran gizli-ırkçı kavramını kullanabiliyor. Kimi yorumcular da artık, Macron için merkez değil “merkez sağ” kavramının daha uygun olacağını düşünüyorlar. 

Macron’u sağa iten basıncın geleneksel merkez sağ, Gaullist (Cumhuriyetçiler) hareketin adayı Pecresse’i etkilemesi de doğal. Pecresse, yeni faşizmin propagandasının en önemli dayanağı olan “büyük yer değiştirme” (beyaz Hıristiyanların yerine, siyah/kahverengi derili Müslümanlar geliyor) kavramını rahatlıkla kullanabiliyor.

(...)

II. TUR İKİ AÇIDAN ÖNEMLİ

Birincisi, başkan II. turda belli olacak. Tüm kamuoyu yoklamaları Macron’u işaret ediyor. Ancak 2017’den farklı olarak Le Pen ile Macron arasındaki fark hızla azalıyor, daha şimdiden beş puan (27/25). Eğer Macron kazanırken bu fark iki - üç puana düşerse, en kötüsü, çok düşük olması beklenen katılımdan dolayı bir “kaza” olur da Le Pen kazanırsa, Fransa’da faşizm süreci yeni bir ivme kazanır. 

LePen’in arkasından, altı puan farkla, Baş Eğmeyen Fransa hareketinin lideri sosyalist Melanchon geliyor. Fransa’da sol dağınık ve çok zayıf. Buna karşın, ufak bir destek ile Melanchon’u ikinci tura taşıması söz konusu olabilir.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, April 07, 2022

Orban, ‘yeni faşizm’ ve süreç olarak faşizm

 

Macaristan’da, Victor Orban, altı partili “muhalefet ittifakı”karşısında ezici bir seçim zaferi kazandı. İttifakın lideri Marki-Zay“Sonucun böyle olacağını asla düşünmemiştik” demiş, eklemiş: “Yenilgimiz ülkedeki demokrasi eksikliğinin sonucudur”.  İlk tepkim (Twitter) “Seçimlerden önce aklınız neredeydi? Niye, insanları kandırıp seçimlere demokrasi varmış gibi girdiniz?” oldu. Sonra, Orban rejimi gibi rejimlere karşı mücadele edebilmek açısından önemli bulduğum iki konu üzerinde düşünmeye başladım: Birincisi, “Yeni faşizm” ve faşizmin süreç olarak gelişme özelliği. İkincisi de emekçi sınıfların, ekonomik çıkarlarına aykırı siyasi partilere oy vermeleri.

DEMOKRASİ VE SÜREÇ OLARAK FAŞİZM

Demokrasiye, “Kimin için” sorusunun ışığında, iki açıdan yaklaşabiliriz: (1) “Devlet biçimi” olarak demokrasi. (2) “Haklar ve özgürlükler” olarak demokrasi. Birincisi, coğrafyası, kurumsal özellikleri bir sınıfa atıfla tanımlanabilen (proletarya demokrasisi/ burjuva demokrasisi gibi) ve sosyalizm açısından, devlet sönümlenirken, “gerçekleşerek” sönümlenecek bir “yapıntı”. Öbürü ise genişleme, daralma “spazmları” içinde ve sosyalistler açısında sürekli genişleme yönünde ilerletilmesi gereken bir süreç.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, April 04, 2022

Çapraz akıntılar birleşirken

 

Pazartesi günkü yazımda, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da (KAO) gelişmeye başlayan “çapraz akıntılardan”, bunların birleştiği yerlerde anaforların oluşma olasılığından söz etmiştim. İsrail’de altı yıl sonra aniden tırmanmaya başlayan, bir haftada en az 15 kişinin yaşamına mal olan “terör” ilişkili olaylar, bu “akıntıların”Filistin-İsrail coğrafyasında birleşmeye başladığını gösteriyor.

YOKSULLUKTAN DAHA YOKSULLUĞA

Dünya Bankası araştırmalarına göre KAO, 2011-2018 arasında yoksulluğun en hızla arttığı bölge oldu. Özellikle aşırı yoksulluk (günde 1.9 dolar) oranı iki buçuk kat artarak yüzde 2.7’den yüzde 7.2’ye yükseldi. Pandemi bu yoksullaşmanın üzerine geldi. Dünya Bankası’nın Covid-19’un KAO’da Gelir Dağılımı Üzerindeki Etkileri (Distributional Impacts of COVID-19 in the Middle East and North Africa Region) başlıklı raporunda, Gazze ve Batı Yakası’nda yaşayanların (Filistinlilerin) hane halkı gelirlerinin 2020 yılında en az yüzde 60 gerilediği hesaplanıyor. Pandemi, gıda güvenliğinin Batı Yakası’nda yaşayan, hayat standardı göreli olarak yüksek olan ailelerde bile çok kırılgan olduğunu ortaya koymuş. Filistin Merkezi İstatistik Bürosuverilerine göre 2020 yılında GSMH yüzde 11.5 oranında gerilemiş. Dünya Bankası araştırması, yoksulluğun Gazze ve Batı Yakası’nda, 2019’da yüzde 32.8’den 2020’de yüzde 34.7’ye yükseldiğini gösteriyor.

Ukrayna savaşının etkileri, bu gıda güvensizliğini ve yoksulluğu daha da artırıyor

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız