Monday, December 04, 2023

Bu dünyadan Selim geçti...

 


Selim Yalçıner, 29 yıllık dostum, hiç beklenmedik bir anda çok şiddetli bir kalp krizine yenildi. Selim en zor zamanlarda, 1970’lerin ikinci yarısında Cumhuriyet gazetesinde adliye muhabirliği yapmış, Maraş pogromunu yerinden cesaretle, tüm korkunç ayrıntılarıyla aktarmış bir gazeteciydi. O “geldiği yere” dönerken onu burada çok sevdiği gazetesinde anmanın uygun olacağını düşündüm.

“Geldiği yere” diyorum; bir ortak dostumuz Selim’i kaybettik demişti. Hayır Selim’i kaybetmedik. O da hepimiz gibi kozmosun bir parçasıydı ve parçası olmaya devam ediyor. O da kozmosun mikro düzeyinden, kuantum dalgasındaki bir kıpırtıdan, elektronlardan, atomlardan gelen moleküllerin makro düzeyde bir birlikteliğiydi. Kim bilir hangi yıldızların, süper novaların atomları da onun moleküllerinde deviniyordu. Selim kozmostan geldi, “kendisini hayal eden kozmos”[1] olarak makro düzlemde var oldu. Sonra tekrar, moleküllere, atomlara ayrışarak, kozmosun, başka canlılarının, yıldızlarının parçası olmak, başka oluşumlara katılmak üzere “geri dönmeye” başladı. Kaybetmedik, yok olmadı...

(...)

Dahası Selim, bir usturadan daha keskin zekâsıyla çok “tehlikeli” bir tartışmacı ve eleştirmendi, sözünü asla sakınmazdı ama eleştirilmekten, öğrenmekten, değişmekten de korkmazdı. Çünkü güçlü, etik değerlere ve sevgiye her zaman öncelik veren, özgüveni yüksek bir karakterdi Selim.

Bilmez miyim? Ne karakterdi ama! İlk kez, 1994’de bir konferansta tanıştığımızdan bu yana, daha kesin konuşmak gerekirse “Skype” icat edildikten sonra hemen her hafta birkaç kez “Web”de buluşur saatlerce tartışırdık. Tesadüfen bizi duyanlar, bağırıp çağırmamızdan etkilenir kavga ettiğimizi sanırdı. Tartışmaların “ateşi” dostluğumuzu hiçbir zaman zedelemedi. Hemen her seferinde, bir noktada tartışma durur, sinirler yatışır, seslerin tonu yumuşar ve biz aynı yıl birkaç gün arayla doğmuş iki arkadaş olarak bu kez onun bunun dedikodusunu yapmaya başlar, güler söylerdik.

(...)

Kozmosun mikro düzeyinde, nerede başlayıp nerede bittiği belirsiz birer boşluğuz. Ama makro düzey başka. Selim’in makro düzeyi terk ederken arkasında bıraktığı o çok belirgin“boşluk” her fırsatta bana bakıyor olacak. Önceleri yokluğuna hiç alışamayacağım. Yeni bir kitap okumaya başladığımda, yeni bir fizik ya da felsefe sorunuyla karşılaştığımda, bir politikacı bir yerde saçmaladığında, bir yerde kitleler tarih yapmaya başladığında, elim telefona gidecek... Sonraları, “Şimdi olsaydı tartışırdık” diyeceğim: O “boşluğu” yeniden ve yeniden yaşayacağım ta ki “geri dönme” sırası bana gelene kadar...

İyi ki vardın Selim, yaşamlarımızı zenginleştirdin. Bir kuantum kıpırtısında atomlarda moleküllerde tekrar buluşmak üzere...

Yazının tamamını okumak için tıklayınız


No comments: