Geçtiğimiz günlerde, siyasal İslamın, “yazar-konuşurları” (“intelligence”sözcüğüne saygımdan, “entelijansiya” demek içimden gelmiyor) saçmalık ve cahillik devrinin “güzide” örneklerini sergilediler. Siyasi sonuçları vahim olmasa bu saçmalıklara, cehalete gülüp geçebilirdik. Ne yazık ki “burnumuzu tıkayarak”da olsa, ilgilenmek durumundayız.
KİMİ ÖRNEKLER...
Birtakım tipler, medyaya çıkıp “İslam âlemine” hitaben, kısmen Arapça kısmen Türkçe “Hepimiz bir milletiz” mesajları okudular. Hesapça, ırkçılığa karşı çıkıyorlardı.
(...)
Dün liberaller AB’ye sırnaşıyordu. Bugün siyasal İslamcılar Arap emirliklerine sırnaşıyor...
Aynı gün, siyasal İslamcı bir yazar, “Arapların aslında beyaz benizli olduğunu”ileri sürüyor ve açıklıyor: “...
(...)
Adam, hem düpedüz “beyaz” güzellemesi yapıyor hem de Türkiye’ye gelen siyah-kahverengi insanların, tenlerinin renginden hareketle onların aslında gerçek Araplar olmadığını iddia ediyor. Böylece, radikal bir ırkçılığın tezahürüne, sınır tanımaz bir saçmalığa, şaşkınlıkla bakakalıyoruz.
(...)
Bu İslamcı “yazar-konuşurlarının” saçmalıklar, cehalet örnekleri aslında, temelsiz bir nostaljinin ve iktidar arzusunun semptomlarıdır: Siyasal İslamın bu“yazar-konuşurları” varlıklarına tarihsel bir dayanak, meşruiyet arayışı içinde kendilerini Osmanlı ulemasıyla özdeşleştirmeye, onun ayrıcalıklarını edinmeye çalışıyorlar. Ne ki Osmanlı uleması, Osmanlı sosyal formasyonunun organik bir sınıfıydı. Onu yeniden üretiyor ve koruyordu. Siyasal İslamın “yazar-konuşur”tipleriyse kapitalist Türkiye sosyal formasyonunda, koruyucu değil kaynakları emen, toplumun ekonomik-kültürel dokusunu çürüten asalak, yıkıcı bir sınıftır.
(...)
Yazının tamamını okumak için tıklayınız