Dünyanın en engin adamı Elon Musk Ekim 2022’de ayda 450 milyon kişinin kullandığı sosyal medya platformu, Twitter’ı 44 milyar dolara satın aldı. Musk’ın Twitter’ı satın alması, yönetme çabaları, gündeme ilginç sorular getirdi, “kültür savaşları” ile sınıf savaşı arasındaki organik ilişkiyi gözler önüne serdi.
Twitter 2006’da kuruldu, bugüne kadar, 2018 ve 2019 yılları dışından hep zarar etti. Musk zarar eden bir şirketi satın aldı. İlk elde çalışanlarının yarısını işten çıkardı, şirket felç olunca geri çağırdı ama bu kez sadakat belgesi imzalatmaya kalktı. Bu istikrarsız yönetime, Trump’ın yanı sıra birçok gerici, müstehcen hesabın yeniden serbest bırakılmasına tepki olarak Twitter’a reklam veren şirketlerin yarısı hesaplarını askıya aldılar. Musk bunların genel müdürlerini arayıp azarlamış. Adamın karakterini göstermesi açısından önemli; geçmişte de Finansal Denetim Komisyonu (SEC) memurlarına “piçler” demişti.
Yanis Varoufakis’e göre Musk, Twitter’ı alarak otomotive, uzay araçları, insan beyni ile bilgisayar arasında iletişim kurmaya yönelik “çip” gibi alanlarda inşa ettiği sanayi sermayesi (biriktirdiği “büyük veri”) ile “bulut-temelli” sermayeyi birleştiriyor.
(...)
Bunlar doğru ama eksik: Twitter’ın çok daha geniş kapsamlı ve sınıf mücadeleleri açısından çok kritik bir önemi var.
Bu önemin hikâyesi 2010’ların ortasında, Twitter’ın, “woke” (ırkçılık, kadın, LGBT hakları, genel olarak insan hakları konusunda “artık uyandım”anlamında) kültürü desteklemeye başladığı “Silikon Vadisi”-dijital teknoloji ve “bulut” sermayesi kapitalistlerinin de 1990’lardan kalma, ancak artık iyice boyaları dökülmüş “liberal” imajlarını korumak için bu trene atladığı yıllarda başlıyor. Trump’ın seçilmesiyle birlikte hızlanan süreç olarak faşizme karşı gelişen “woke” hızla “cancel culture” (teşhir, protesto ve dışlama) gibi çok etkin bir silah geliştirdi. “Woke” ve “cancel culture” silahı kısa sürede, özellikle Twitter üzerinden, eğitim kurumlarından, işyeri ve fabrika yaşamına, faşizme karşı mücadelede, işçilerin-çalışanların, kadınların LGBT bireylerin haklarını korumaya, genişletmeye kadar uzanan bir alanda etkin olmaya başladı.
“Woke”-“cancel culture” de muhafazakârlardan faşistlere kadar geniş bir çevrenin, erkek egemenliğinin rezaletlerini sergiledikçe, sağın ve işbirlikçi liberallerin nefret nesnesine dönüştü, “Silikon Vadisi” kapitalistlerinin çıkarlarıyla da çelişmeye başladı.
(...)
No comments:
Post a Comment