Thursday, September 23, 2021

AKP rejimi, ülkeyi çöküşe mi sürüklüyor?



Bilgisayarımdaki eski dosyaları, güvenceye almak için “buluta” transfer ediyordum, 8 Nisan 2005 yılında Yıldız Üniversitesi’nde sunduğum “Küreselleşmeden Sonra” konulu bir seminerin notlarıyla karşılaştım. 

(...)

O sunuşumda, Jared Diamond’un toplumların çöküşnedenlerini araştıran ve Janet Jacopson’un kentlerdeki çürümeyi tartışan yapıtlarından da yararlanmıştım. )...) toplumların çöküş nedenlerinin listesi aklımda, korkutucu biçimde, siyasal İslamın AKP rejiminin o seminerden bu yana tanık olduğumuz uygulamalarıyla örtüşmeye başladı.

(...)

VE AKP TÜRKİYESİ

Bu “büyük resim” ve “uzun dönem” içinde, AKP Türkiyesi’nin durumu “kısa dönemde” daha da vahimdir. Jared Diamond’un büyük ilgi çeken Collapse: How Societies Choose to Fail or Succeed (Çöküş: Toplumlar Başarılı ya da Başarısız Olmayı Nasıl Seçiyorlar) başlıklı kitabındakiler, çöküşlerin, toplumun kendi varlığını sürdürmesini sağlayan doğal koşulları tüketmesiyle (ormanları kesmesi, su kaynaklarını kirletmesi, kurutması, gıda üretim alanlarını ihmal etmesi vb.) yönetici sınıfın toplumun sıkıntılarını yadsımasıyla başladığını gösteriyor. 

“O toplumun egemen sınıfları, yöneticileri neden tehlikeyi göremiyor, gereken tedbirleri alamıyorlar” sorusunun cevabı çok tanıdık, o nedenle de çok korkutucu: Yönetici sınıfın üyeleri, dikkatlerini zenginleşmek, birbirleriyle rekabet etmek, yüceliklerini kanıtlamak için anıtlar dikmek, saraylar yapmak üzerinde yoğunlaştırıyorlar. Tüm bu etkinlikleri desteklemek için köylüyü, üreticiyi, doğal çevreyi tüketene kadar sömürüyor; iktidarda kalmak adına kısa dönemli, göz boyayıcı hedeflere öncelik veriyorlar. 

(...)

Devlet yönetimi (kamu alanları -vergi sistemi- para sistemleri, demokrasi, adalet) hızla aşınıyor, verimliliğini kaybediyor. Aile, kişisel özel alanlar hızla zayıflıyor hatta yok olmaya başlıyor. Kentler betonlaşmaktan, tarım çökerken kente sığınanların getirdiği aşırı (belediye hizmetlerinin kapasitesini aşan) nüfus yoğunluğundan, trafikten ve gelir dağılımındaki hızlı bozulmadan (lümpenleşmeden, mafyalaşmadan) dolayı yaşanmaz hale geliyor. Eğitim -özellikle akademik eğitim-, ticarileşerek dejenere oluyor, okuma alışkanlığı geriliyor; bilimsel metodoloji, akılcılığa yönelik saldırılar, teolojik baskı altında sulanıyor, zayıflıyor. 

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

No comments: