Barack Obama’nın başkan adaylığını onaylayan Demokrat Parti Kongresi üzerine bir şeyler yazmak içimden gelmemişti. Geçen hafta toplanan Cumhuriyetçi Parti Kongresi için de benzer bir beklenti içindeydim. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. McCain’in, Alaska valisi Sarah Palin’i başkan yardımcısı adayı olarak seçmesi çok ilginç, bir o kadar da tehlikeli olasılıkları gündeme getirmeye başladı.
‘İmparatorluk sendromu’
ABD başkanlık seçimlerinde, her zaman, dünyanın geri kalanına ABD’nin “Roma” olduğunu anımsatan çok görkemli sahnelere şahit oluyoruz. Tarih de bize, Roma’dan beri imparatorluklar çürüdükçe “gösterilerin” çapının büyüdüğünü gösteriyor. ABD hegemonyasındaki gerilemenin geri çevrilemezliğinin artık iyice belli olduğu bir dönemde, parti kongrelerinin giderek daha görkemli gösterilere dönüşmesi de doğal. Ancak Barack Obama’nın adaylığının onaylandığı kongredeki, Roma imparatorlarının taç giyme törenlerini bile aratacak gösterişli, ekonomik bir krizin ortasında, 6 milyon dolara mal olan “gösteri” gerçekten mide bulandırıcıydı: Görkemli ama kof bir imparatorluk iddiası…
İkinci neden, Obama’nın başkan yardımcısı olarak Clinton’ı değil de Biden’i seçmiş olmasının delegeler arasında yarattığı, New York Times’ın deneyimli yorumcusu Maureen Dowd’un gözlemlediği “garip”, “gergin” hatta “paslı” hava, (27/08) tüm bu gösterişe karşın parti saflarında kuşkuların oluşmaya başladığına işaret ediyordu. Bunlara Obama’nın artık kanıksamaya başladığım, büyük bir hatip edasıyla sunulan içeriksiz konuşmalarını ekleyince… Kısacası, “ilginç” bir şey yoktu yazacak.
İmparatorlukların bir diğer ortak özelliği de gerileme dönemlerinde, sefahat ve gericiliği, Lenin’in gözlemlediği gibi “pornografiyi ve mistisizmi” teşvik etmeleridir. George Bush seçimleri, kökten dinci seçmenin desteğiyle kazanmıştı. Başlangıçta ulusal güvenlik, ekonomi, deneyimli ve güçlü liderlik gibi temalar üzerinde odaklaşarak dinci kesimden uzak durmaya çalışan McCain de kamuoyu yoklamalarında uzun süre Obama’nın gerisinde kalınca, sonunda dinamik ve tutkulu bir kesim olan kökten dinci seçmenin desteğini almaya yönelik taktiklere geri döndü. Kimi seçim stratejileri uzmanlarına göre, McCain’in, Palin’i seçmesinin bir diğer nedeni de Clinton’ın başkan adayı olarak seçilmemiş olmasının demokrat seçmen, özellikle beyaz işçi sınıfıyla geleneksel kadın demokratlar arasında yarattığı hoşnutsuzluktan yararlanma arzusuydu.
Yeni Thatcher adayı
Sarah Palin’in birdenbire ortaya çıkması, deneyimsizliğinden, geçmişinin iyi bilinmemesinden dolayı birçok belirsizliği ve kaygıyı da beraberinde getirdi. Hemen bir saldırı kampanyası başlatan demokratlar bir yana, kimi, Krauthammer gibi Neocon yazarlar bile McCain’in bu tercihinin bir “intihar”girişimi olduğunu ileri sürdüler. Kimi, Novak gibi deneyimli yorumculara göreyse, bu “dâhiyane” bir taktik adımdı (Washington Post 03/09). Bir anda, tüm dikkatler Cumhuriyetçi Parti’nin kampanyası üzerinde yoğunlaştı.
İngiliz, The New Statesman’ın Amerika muhabiri Andrew Stephen’a göre bu seçimle McCain, “bir anda kampanya atmosferini değiştirmiş, yenilik iddialarının çoğunu kendi vagonuna almıştı”(04/09/08). Wall Steet Journal’dan John Fund, Palin’in kongredeki konuşmasını dinledikten sonra “Reagan görevden ayrıldıktan 20 yıl sonra onu özleyen Cumhuriyetçiler geleceğin Margaret Thatcher’ını bulmuş olabilirler” diyordu. George Bush’un ilk seçim zaferlerinin mimarı Karl Rove de tarihsel deneylerin aksine bu kez “başkan yardımcısı adayının sonuçları etkileyebilecek bir fark yaratabileceğini”düşünüyordu. Palin’in adı açıklandıktan sonraki üç gün içinde McCain’in 10 milyon dolar ek yardım toplamış olması “paranın” Palin’i onayladığını gösteriyordu (Los Angeles Times 03/09).
Bence bu saptamaların içinde en ilginci Thatcher benzetmesi. Gerçekten de McCain 72 yaşında, kanser hastası. Eğer bu seçimleri kazanırsa ikinci dönem seçimlere katılamayabilir. O zaman da büyük olasılıkla başkan adaylığı Palin’e geçer. Hatta eğer McCain bir hastalık nedeniyle yönetemez duruma düşerse başkanlığın en azından bir süre için Palin’in eline geçmesi söz konusu.
En büyük kaygı da bu olasılıktan kaynaklanıyor: Bu kadar bilinemezlerle dolu, radikal görüşlere sahip, deneyimsiz, dış politika bilgisi neredeyse sıfır, ilk pasaportunu geçen yıl almış bir politikacının kısa yoldan, bu kadar zor bir uluslararası ortamda devlet başkanlığına bu kadar yakınlaşması yorumcularda tedirginlik yaratıyor.
Sarah Barracuda
Ama, sanırım bu kaygılar, çarşamba akşamı kongre salonunda Sarah Palin’i dinleyen delegelerin akıllarındaki son konuydu. Palin’in demokrat basında, kimi geleneksel cumhuriyetçiler arasında bir zaaf olarak görülen özellikleri, delegelerde çok olumlu bir etki yapıyor, uzun süredir ilk kez bir siyasetçi Cumhuriyetçi partinin delegelerini umutlandırıyordu.
En önemli kaygı, başkan yardımcısı adayı olarak seçilmeden önce hakkında ne McCain kampanya görevlileri ne de FBI tarafından yeterince araştırma yapılmamış olmasıydı. Palin’in “gardırobunda kim bilir hangi iskeletler vardı?” Nitekim, iskeletlerin bir kısmı hemen dökülmeye başladı. On yedi yaşındaki kızı hamileydi, kendisi 1990’lı yıllarda Alaska’nın ABD’den ayrılması için yapılan bir kampanyaya katılmıştı (The Guardian 03/09). Belediye başkanı olduğu dönemde yerel kitaplıkta bazı kitapları yasaklatmak istemiş. Kız kardeşinden ayrılan adamın belediyedeki işine son verdirmek istemişti.
Eski güzellik kraliçesi, gençliğinde hokey takımındaki saldırgan stilinden dolayı “Sarah Barracuda” lakaplı Palin siyasi yelpazenin en sağında yer alıyordu. Kürtaja, eşcinsel ilişkilere karşıydı. Evrim teorisine değil yaradılış teorisine inanıyordu. Kendi bölgesinde kutup ayılarının korunmasını amaçlayan önlemlere karşı çıkmıştı, küresel ısınmaya inanmıyordu. Alaska’da petrol aranması için sondaj çalışmalarının başlatılmasından yanaydı. Bu yüzden konferansta konuşmasını yaparken delegeler “Sondaj bebeğim, sondaj”, diye tempo tutmuşlardı (Time, 04/09). Palin bir geyik avcısı olarak, Ulusal Tüfek Derneği’nin üyesiydi, silah denetimini amaçlayan önlemlere karşıydı. Palin’in, bebeğin sakat olacağını bilmesine rağmen doğum yapması, kızının, kürtajı seçmek yerine, bebeğinin babasıyla evlenecek olması, delegeler ve dinci lobi tarafından inancının, sıradan insanın sorunlarını yaşıyor olmasının kanıtı olarak algılandı. Bir metal işçisiyle evli olması da taşra seçmenini “İşler biraz kötü gidince dine ve silaha sarılıyorlar” diyerek küçümseyen Obama’nın seçkinci imajına karşılık “bizden biri” olarak görülmesini kolaylaştırıyordu. Kongredeki konuşmasında, Obama’ya yönelik hedefini 12’den vuran keskin eleştiriler, özellikle “Kimileri değişimden, siyasi kariyerlerini geliştirmek için yararlanırlar, kimileri de değişimi gerçekleştirmek için siyasi kariyerlerini kullanırlar” gibi saptamaları delegenin Palin’e olan güvenini arttırıyordu.
Özetle Palin, McCain’in kazanma şansını arttıracak mı yoksa azaltacak mı henüz belli değil. Ancak, eğer McCain kazanırsa, Irak savaşını “Tanrı’nın emri” olarak gören Palin’in, hem ülkesi hem de dünya halkları için büyük bir tehlike oluşturacağı kesin.
No comments:
Post a Comment