Pazartesi günü, uzun süreli bir küresel resesyon beklentisine, bir finansal kriz riskine değindim. Kapitalizmin tarihine bakarak “Bunlar da geçer”diyebilirsiniz.
ORTA UZUN DÖNEM
Ancak bu kez farklı: Merkez bankaları, finansal kriz ve “büyük durgunluk”döneminde kullandıkları, kriz yönetme araçlarını (sıfır faiz, niceliksel genişleme gibi) son 10 yılda tükettiler. Stagflasyon ortamında, önceliği durgunlukla değil, enflasyonla mücadeleye veriyorlar: Borç yükü altındaki ekonomiler, aşırı kaldıraçlı borsa oyuncuları, çapı 10 trilyon dolara ulaşmış, özel varlık yatırım/yönetim sektörü üzerinde faiz baskısı hızla artıyor. Yüksek faizler durgunluğu resesyona itmeye başlayınca iflaslar, mali kırılganlık artacak.
Finansal kriz riskini, resesyonu besleyen “yakıt”, ekonomik etkenlerle sınırlı değil.
(...)
Yapay zekânın işsizliği artıran, ahlaki ve kültürel kalıpları zorlayan, insan varoluşuna ilişkin yeni sorular yaratan etkileri giderek daha çok hissediliyor. Merkez ülkelerde işçi sınıfı ve sendikalar son 20 yılda kaybettiklerini geri almak için hareketlendiler. Bu karmaşık resim içinde devlet ve ekonomi yönetimi seçkinlerinin, hâlâ, tükenmiş neoliberal modelin araçlarına tutunmaya çalışması iyimserliğe izin vermiyor.
(...)
İklim krizine karşı önlem alamayan kapitalist uygarlık, “finansal kriz/sert resesyon” senaryosunu giderek “uygarlık sonu” senaryosuna dönüştürerek adeta intihar ediyor. Bu kez gerçekten farklı!
KISA-ORTA DÖNEM TÜRKİYE
(...)
Bu gelişmeler, küresel jeopolitiğin merkezini yine Ortadoğu’ya kaydırıyor. Bu süreçte, yukarıdaki sorunlarla boğuşan bir (yeni) hükümetin, küresel ve yerel “büyük”güçlerin, önüne koyacağı seçeneklere ulusal çıkarlarına uygun tepkiler geliştirmesi çok zor görünüyor.
Yazının tamamını okumak için...