Angela Merkel’den sonra Almanya şansölyesi (başbakanı) olan Sosyal Demokrat Parti lideri Olaf Scholz geçtiğimiz şubat ayında, bir konuşmasında, Ukrayna savaşıyla başlayan gelişmeleri de düşünerek “zeitenwende” kavramını kullanmıştı. O günden bu yana çok yankı yapan bu kavramın bir anlamı “dönüm noktası”. 27 Eylül’de Viyana’da yapılacak sosyal bilimler festivalinin İngilizce tanıtım yazısında kavram “belirsizlik çağı” olarak da tanımlanıyor. Gerçekten de bir “dönüm noktası” var ama nasıl yaşanacağı henüz belirsiz.
MİLİTARİZM YİNE GÜNDEMDE
Scholz, “zeitenwende” kavramını kullandıktan yaklaşık altı ay sonra, “dönüm noktası”nda girilen yolun ilk işaretlerini şöyle özetleyebiliriz: (1) Savunma harcamalarını yaklaşık üç kat artırmaya karar veren Almanya NATO’nun talep ettiği GSH’nin yüzde 2’si sınırına kolaylıkla ulaşıyor; ordusunun, özellikle hava kuvvetlerinin donanımını yenilemeye başlıyor. (2) Almanya enerji politikasını bir ulusal güvenlik sorunu olarak tanımlıyor; Rusya ile bağını koparmayı amaçlıyor. Devreden çıkarılması planlanan nükleer santrallar da bu bağlamda yeniden gündeme geliyor. (3) Almanya dış politikasını da ABD’nin “demokrasiler ittifakı” çizgisine uyacak biçimde yeniden düzenliyor, “otokratik rejimlerle” (Rusya, İran ve Çin olarak okuyabilirsiniz) ilişkilerini yeniden gözden geçireceğini açıklıyor. (4) Almanya’nın diğer iki önemli partisi Yeşiller ve Hıristiyan Demokratlar da bu “dönüm noktasına” uyum sağlamış görünüyorlar.
(...)
MİLİTARİZMİN RUH İKİZİ...
Militarist politikalar her zaman, demokrasiyi aşındıran, devletin güvenlik örgütlerini güçlendiren baskıcı refleksleri de beraberlerinde getirirler; hele toplum ekonomik siyasi bir belirsizlik dönemine giriyorsa. Almanya’da da öyle oluyor.
(...)