Monday, July 29, 2013

İki Ucundan Birden Yanıyor

Siyasal İslamın, Mısır ve Tunus’taki örneklerinin, AKP’ninkiyle benzeşen anlayışlarla yönetme ısrarları her iki ülkede ölümcül sonuçlar yaratmaya devam ediyor. Kuzey Afrika’dan İran’a kadar “Büyük Ortadoğu”, siyasal İslamın modern dünyanın kültürel siyasi dinamikleriyle, bireyinin özgürlük talepleriyle uyuşmayan yaklaşımlarının da katkısıyla (büyük güçlerin müdahale kapasitelerini unutmadan) adeta iki ucundan birden yanıyor.
Yazının devamını okumak için "tık"layınız 

Monday, July 22, 2013

Yine Realite Sorunu...

AKP yine bir “realiteye uyum” sorunuyla karşı karşıya; Mısır ve Suriye’ye yönelik dış politikasını, yine değiştirmek zorunda kalacak gibi görünüyor. 

Marx’ın dediği gibi...
Başbakan ve Dışişleri Bakanı sık sık “ilkeli” dış politika izlediklerini anımsatmayı seviyorlar. Bu yüzden Suriye ve Mısır’daki son gelişmeleri izlerken aklıma Marx’ın sözü geldi (hayır bu Graucho Marx): “İşte benim ilkelerim. Bunları beğenmezseniz bende başkaları da var.”
Libya’da
“dış müdahale kabul edilemez”den “Nasıl yardım edebiliriz”e gelmedik mi? Suriye’de de “kardeşim”, “tatil arkadaşım Esad”dan, “meşruiyeti kalmadı, katil diktatör, seni deviririz”e... Derken, Selefileri destekleyip kucak açmaktan “Şimdi bunları ne yapacağız” noktasına gelmedik mi? Bence, realite AKP Türkiyesi’ne yeni sürprizler hazırlıyor.

Yazının devamını okumak için "tık"layınız 

Monday, July 15, 2013

Ortadoğu'da Kargaşa

Ortadoğu’da yine ortalık toz duman. Suriye iç savaşı Lübnan’a sıçradı. Mısır’da devrimci atılımının önüne yine bir askeri darbeyle set çekildi. Müslüman Kardeşler örgütünün liderliği tutuklanıyor, taraftarları sokakta güvenlik güçleriyle çarpışıyor; gözlemciler bir iç savaş olasılığından söz ediyor.
Şii-Sünni çatışması Lübnan’da yeniden alevlenirken Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve Katar’ın, Mısır’ın
“yeni” yönetimini kutlayarak kesenin ağzını açmaları, MK’den daha şeriatçı Selefilerin cuntaya destek vermesi, Suriye’de muhalefetin içinde yoğunlaşan çatışmalar Sünni İslam içinde adeta bir “iç savaş” ortamının varlığına işaret ediyor. 

‘Siyasal İslamın en büyük sınavı’...
Financial Times’tan David Gardner’e hak vermemek elde değil: “Siyasal İslam, tarihinin en zorlu sınavından geçiyor.” 
(...)

...Solun ve ‘demokrasi’ güçlerinin de...
(...)
Küresel ekonomik krizin, yeni sınıf şekillenmelerinin, Tahrir’de “Gezi”de sergilediklerini de düşünerek yeni bir gelecek inşa etmek açısından, Mao’nun dediği gibi “Gökkubbenin altında kaos var, koşullar mükemmel” diye düşünmek olanaklı. Bu açıdan, sol hareketin, demokrasi güçlerinin de 1968-73 döneminden bu yana en sert sınavlarına girdiği söylenebilir.
(...)

Yazının tamamını okumak için "tık"layınız

Monday, July 08, 2013

Siyasal İslamın Sonbaharı - I

Bazen Ortadoğu’yu bir kaleydoskopa benzetiyorum. Ufacık bir sarsıntı tüm resmi değiştirebiliyor. Bu kez, önce Türkiye sallandı, ardından da daha sert biçimde Mısır. Bu sallantılardan birincisinin düşündürdüğünü ikincisi doğruladı, hatta “hakikatini” gösterdi: Siyasal İslamın kapitalist devletin demokratik biçimleriyle uyuşmayan bir “radikal çekirdeği” var. Bu radikal çekirdek kaçınılmaz olarak otoriter-totaliter siyasi projeler üretiyor.
Türkiye ve Mısır’da yaşananlardan sonra Batı’da “ılımlı İslam”a umut bağlayanların, Ortadoğu’da Müslüman kitlelerin siyasal İslamın projesine güvenleri tamir edilemez biçimde sarsıldı.
Türkiye - Mısır
Ortadoğu’da, “Mısır nereye giderse, Arap dünyası oraya gider” derler. Türkiye’de, AKP iktidara gelince, bu deyim adeta “Arap dünyası Türkiye’yi örnek alacak” biçiminde değişmişti. 
(...)

Monday, July 01, 2013

Gündem İsyan

Uluslararası basında en çok konuşulan konulardan biri de küresel düzeyde artan toplumsal huzursuzluklar. Olaylar her yerde birden patladığına göre, “uzaylılar düğmeye basmış olmalı” diye düşündüm. Mükemmel işleyen liberal demokratik kapitalizmin, mutlu müreffeh düzenini sabote etmeye çalışıyorlar. Ardından da “Mars Attack!”.

Şaka bir yana, AKP kurmaylarına, yandaş basının kanaat önderlerine hiç acımıyor değilim. Kavram çantaları, olup biteni anlamalarına yardımcı olacak cinsten değil. “Twitter’e Osmanlı tokadı” filan...

On yıldır, türlü fantezi (bu ülkede dindarlara zulüm ediliyor, darbe yapacaklar, demokratikleşiyoruz, şu açılım, bu açılım) yamalarıyla sarmaladıkları simgesel dünyalarında destek aldıkları, yaptıklarını onaylayan ses birden kesildi, dayandıkları “anlamlar zinciri” koptu… Şimdi, (á la Lacan) “Büyük Öteki”nin onaylayan sesi susunca, belirsizlik, güvensizlik, tutarsız, hatta anlamsız ünlemeler, korku, şizofrenik-paranoya: “Herkes bize karşı! Adamın arkasındaki adam kim? Yıllar önce planlandı? Düğmeye bastılar..” 

Bu sırada başımızı kaldırıp baktığımızda, maddenin beklentilerimize uygun biçimde devindiğini görüyoruz. Tarih bildik sesler çıkarıyor; dilini, yönünü, hareketini anlıyoruz. Bu yüzden polis copuna, gaza, tazyikli suya, öfkeli yüzlere karşı kahkaha, alay yükseliyor. “Baş eğmeyenler” mutlu, zihinleri açık. Yaralarını sararken bile...

‘Dünyada işler yolunda değil’

Yazının devamını okumak için "tık"layınız