Friday, December 31, 2021

Rusya-Çin ittifakı: Batı bloku karşısındaki eksenin yeni hedefleri neler?

 

Uluslararası ilişkilerde ABD ile Çin, bazen de ABD ile Rusya arasında gelişmekte olan rekabet ve gerginlikler süreci için, sık sık "Soğuk Savaş 2.0" deyimi kullanılıyor.

Söz konusu süreç, Soğuk Savaş (1947-1991) dönemini anımsatmakla birlikte, ondan niteliksel olarak oldukça farklı bir "kutuplaşma", daha doğrusu rakip "ittifak sistemleri" ortamı ve potansiyel çatışma noktaları yaratarak şekilleniyor. 

Bir tarafta Soğuk Savaş döneminden kalma, ABD liderliğinde gittikçe kırılganlaşan bir "Batı" ittifakı var.

Bu ittifak kendini "demokrasinin", "bireysel özgürlüklerin", "kurallara dayalı bir dünya düzeninin" temsilcisi ve güvencesi olarak sunuyor.

Bunun karşısında, Soğuk Savaş döneminde "sosyalist blok" olarak tanımlanan yapılanmadan çok farklı ve Batı ittifakının dışında ama kimi zaman Batı ittifakının içinde olduğu varsayılan ülkelere doğru uzanabilen yeni bir Çin-Rusya ittifakı şekilleniyor.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, December 30, 2021

Mahşerin atlıları çoğalıyor

 

Mahşerin dört atlısı savaş, pandemi, açlık ve ölüm son yıllarda çok hareketli. Zamanla mahşerin dört atlısına 1930’larda faşizm, 21. yüzyılda iklim krizi eklenmişti. Ne yazık ki bir yenisi gündemde: Totalitarizmin hizmetinde yapay zekâ.

KLASİKLER BİRİNCİ SIRADA

Yeni yıla, Carl Bildt’in deyimiyle “savaş davullarıyla” giriyoruz. Rusya ve NATO, Ukrayna sınırında karşılıklı askeri yığınak yapmaya devam ediyor. Hint-Pasifik bölgesinde Çin, zaman zaman Rusya ile birlikte Tayvan’a yönelik tehditlerle ABD’yi sınıyor. Almanya, ABD donanmasına eşlik etmek üzere Güney Çin Denizi’ne gönderdiği savaş gemilerine yenilerini eklemeye hazırlanıyor. 

(...)

Bu iki gelişme kapitalizmin iki önemli ülkesinde “süreç olarak” faşizmin 2022’de yeniden hızlanacağını düşündürüyor.

(...)

Mahşerin atlılarının toynakları altındaki uygarlığın ürettiği “büyük veri” üzerinde, Elon Musk’ı bile korkutan bir hızla gelişen “yapay zekâ”nın, kontrolden çıkma riski 2022’de daha da artacak.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, December 27, 2021

2022’ye girerken

 2021, ekonomik, siyasi, kültürel hatta ekolojik olarak çözülmeye başlamış bir dünya “düzeni” devralmıştı. 2022, bu çözülme eğiliminin, belki Covid-19 hariç derinleşerek devam edeceği bir yıl olmaya aday. 

OLGUNLAŞMA, KOPUŞ, DEĞİŞİM

Prof. David Potter, tarihte önemli değişikliklere yol açan kopuşların ortaya çıkış koşullarını araştırdığı Distruption, Why Things Change (2021) başlıklı çalışmasının sonuçlarını özetleyen makalesini, günümüzde “Belirtiler, zamanın yine bir kopuş için olgunlaştığını gösteriyor” diyerek bitiriyordu. 

Prof. Potter, Roma İmparatorluğu, İslam, Reformasyon, İngiliz Devrimi, Fransız Devrimi, Rus Devrimi, Faşizm gibi kopuş/değişim noktalarını gözden geçirdikten sonra, 1- Toplumun merkezi kurumlarına olan inanç kaybolunca, 2- Entelektüel dünyada marjinal olan kimi görüşler merkeze kaymaya başlayınca, 3- Değişime kararlı, bağdaşık bir liderlik varsa bu “olgunlaşma bir kopuşa yol açar” sonucuna varıyor. Prof. Potter’e göre, “böyle bir noktaya gelen bir toplumsal düzen ya değişir ya da çöker”.

(...)

Kapitalist uygarlığın 2022 yılı başındaki durumunu, böyle bir “olgunlaşmaya” örnek bir “sürdürülemezlik” olarak betimleyebiliriz

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız 

Thursday, December 23, 2021

Şili’de umut


“Siyah kuğular”ın gelmesini beklerken, 400 yıllık “çuha parası”geldi. Osmanlı geleneğinin faize başka bir isim takarak kutsalıyla köşe kapmaca oynayan tuhaf insanlarını bir kenara bırakalım. Çok uzun bir aradan sonra gelmiş iyi bir habere bakalım: Şili’de sol ittifakın adayı Gabriel Boric (35), güçlü faşist refleksler sergileyen Antonio Kast karşısında yüzde 56’ya yüzde 41 oyla genel seçimleri kazanarak Şili tarihinin en genç devlet başkanı oldu.

SOKAK VE BİRLİK ÖNEMLİ

Boric’in zaferinin esas olarak üç sacayağı vardı. Birincisi, Boric, 2019 yılında Santiago’da, metro bilet fiyatlarının artırılmasına karşı başlayarak hızla ülke çapında, Pinochet mirasına, neoliberal politikalara karşı kitlesel bir isyana dönüşen hareketin içinde öğrenci lideri olarak yükseldi. Bu liderlik deneyimini daha sonra, girdiği temsilciler meclisinde reel siyaseti içeriden tanıyarak edindiği deneyimlerle besledi.

(...)

Boric kazandı ve süreç olarak faşizmi kesintiye uğrattı. Ancak önünde sarp ve dolambaçlı bir yol var. Syriza ve Çiprasdeneyimini anımsayarak endişe etmemek elde değil.  

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, December 20, 2021

‘Adam’ gidiyor ama...

 

Brezilya’da devlet başkanı faşist Bolsonaro, henüz ülkede rejimi faşist olarak tanımlanacak bir noktaya taşıyamadı ama “süreç olarak faşizmi” kaygı verecek düzeyde ilerletti. Gelecek yıl yapılacak seçimleri eğer bir biçimde kazanabilirse, sokak enerjisi zayıf kalmaya devam etmekle birlikte, bir Bolsonaro karşıtı cephe inşa etmeyi başarıyor gibi görünen muhalefetin özgüveninin daha da zayıflayacağı, “süreç olarak faşizmin”önünün tamamen açılacağını söylemek kehanet olmaz. 

(...)

ADAM FAŞİST AMA...

Bolsonaro, yoksul küçük burjuva tabaka içinden geliyor. Yükselmek için orduyu seçmiş ama çok yükselememiş. Adam, geldiği tabakanın, yetiştiği ortamın habitus’unu tam anlamıyla temsil ediyor: Irkçı, homofobik, antikomünist, militarist; bilime, okumuşlara düşman, fanatik dinci; geçmişe ve taşra kültürüne, askeri rejime nostaljik, ek olarak paranoyak. Bolsonaro, askeri diktatörlüğün işkence ve cinayetlerini açıkça savunuyor, sık sık askeri siyasete çekmeye çalışıyor. Adamın, hesabının askeri kullanarak bir “autogolpe” (rejimi darbe ile konsolide etmek) olduğu anlaşılıyor. Bolsonaro’nun destek aldığı bir faşist parti henüz yok.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, December 16, 2021

‘Siyah kuğular’ zamanı

 

Rejimin geldiği noktada karşımızda Kriz (Kaos), Panik ve Hezeyan var. Öyleyse, “zamanların hem en kötüsüdür hem de en iyisi” ...

(...)

Yıl başlarken “istikrarsızlıkların istikrarı bozuldu” diyerek, rejimin, birleştirici ve çözücü eğilimlerin diyalektiğini artık kontrol edemediğine, diğer bir deyişle bir krizin içine girmeye başladığına işaret ediyordum. Kriz derinleşmeye devam etti, kaosa dönüşmeye başladı. 

(...)

 VE KAOSA DÖNÜŞÜYOR

Rejim, krize karşı önlem üretemediği gibi, uyguladığı politikalarla “kaos” eğilimlerini daha da derinleştiriyor. Bu yüzden, uluslararası mali piyasalarda egemen hava, özellikle, uluslararası mali sermayenin devlerinden UBS, Türkiye üzerine rapor yayımlamayacağını açıkladıktan sonra, ancak “Doktor ne yerse yesin, diyor” deyimiyle tanımlanabilir bir noktaya geldi. 

(...)

Bu ortamda rejime bakınca karşımıza, “barınamıyoruz” diyen öğrencileri, sokakta YouTuber gençleri tutuklamaya, yeniden OHAL’e uzanan bir panik ve “Ne zaman içeride büyük fırtınalar koparılıyorsa bilin ki dışarıda bir oyun tezgâhlanıyor”. “Erdoğan’ı devirin, iktidarı bize verin, o haritayı uygulayın” diyorlar… “Dedeağaç’tan ABD askerleri… sınırı geçecek. Türkiye’ye girecek” gibi hezeyanlar çıkıyor. 

(...)

Yazının tamamını kumak için tıklayınız

Monday, December 13, 2021

‘Çin modeli’ ve anlamadan istemek şaşkınlığı

 

Siyasal İslamın seçkinleri, “Türkiye’nin yeni yol haritası Çin modelini örnek alacak” diyorlar ama o modelin arkasında, Aydınlanma geleneğinin ve çürümüş bir imparatorluğun, iflas etmiş bir monarşinin yerine çağdaş bir Cumhuriyet kurma arzusunun yattığının farkında değiller. Üstelik o modelde devleti soyanların başına gelenleri de bilmiyorlar! 

İKİ ‘MAYIS 1919’

Çin modeliyle, Türkiye’de kurulan cumhuriyetin ilk dönemi arasında, ekonomik benzerlikleri aşan paralellikler var: Modern Türkiye Cumhuriyeti ve Aydınlanma hareketi, bağımsızlık refleksi için 19 Mayıs 1919 neyse, Çin için, 4 Mayıs Hareketi(1919) odur! Çin modelinin kaynağında 4 Mayıs Hareketi var.

(...)

Yazını8n tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, December 09, 2021

Biri Çin modeli mi dedi?

 

Yine siyasal İslamın seçkinleri, gerçekliği “by-pass” ederek kendi hayallerinin, sanrılarının dünyasına sığınmaya çalışıyorlar: “Türkiye’nin yeni yol haritası Çin modelini örnek alacak”mış.

UCUZ ÜCRET...

Kimi ekonomistler, bu modelin ucuz işgücüne dayandığını düşünerek Türkiye için olumsuz sonuçlar doğurmasından korkuyorlar: “Ucuz ücret, baskıcı rejim gerektirir.” Baskıcı rejim zaten burada, gerisi de fantezi.

Önce ucuz ücret. Yabancı sermaye yatırımları için ucuz ücret bir etken olsaydı, 1970 ve 1980’lerde, Çin’den önce, örneğin Bangladeş’in hızla kalkınması gerekirdi. Diğer taraftan eski IMF Başekonomisti Prof. Raghuram Rajan’ın bir keresinde gösterdiği gibi, yabancı sermaye girişi ekonomik büyümenin garantisi değil, çoğu zaman ters yönde etkiler de yapıyor.

(...)

Siyasal İslamın 20 yıllık yönetiminin yarattığı yıkımla yukarıdaki resmi bağdaştırmak olanaklı değildir. Ancak, bu ülkede, kimi açılardan yukarıdaki resme az da olsa benzer biçimde, eğitime, sağlığa, sanayileşmeye ve köylünün korunmasına, işçinin temel gereksinimlerinin sağlanmasına yönelik bir gelişme modelini, Cumhuriyetin ilk döneminde bulmak olanaklıdır. Hatta bu gözleme, Çin’in içeride barış arzularken dışarıda da savaştan kaçınan dış politika geleneği bağlamında “Yurtta barış dünyada barış” ilkesini de ekleyebiliriz.

Monday, December 06, 2021

Bazı ‘adamlar’ zor durumda

 

“Süreç olarak faşizmin” tipik örneği bazı “adamlar” zor durumda. Çünkü karşılarındaki parçalı muhalefet birleşmeye,varlığını ve gücünü meydanlarda sokaklarda göstermeye başladı.

Hindistan’da Modi, köylülerin direnişi karşısında geri adım attı; 2022’de eyalet seçimlerine bu yenilginin gölgesinde girecek. Macaristan’da nisan ayında yapılacak genel seçimlerde Orban’ın kaybetme olasılığı artıyor. Ekim ayında da Brezilya’da, sosyal demokrat Lula’nın yeniden sahneye çıkarak muhalefeti birleştirmeye başlamasından sonra faşist Bolsonaro’nun korkusu giderek paniğe dönüştü. Sık sık “iç savaş” olasılığından söz ediyor. Bolsonaro “Benim için üç seçenek var: Ya tutuklarlar ya öldürürler ya da kazanırım” diyor. İngiltere’de Boris Johnson ülkeyi Avrupa Birliği’nden çıkardı ama Kuzey İrlanda’da, balıkçılık alanında, göçmenler sorununda, dış ticarette, tedarik zincirlerinde süreci içinden çıkılmaz bir yere sürükledi. Şimdi beceriksizlikleri, yolsuzluk örnekleri ortaya döküldükçe kendi partisinin bile güvenini kaybediyor; Financial Times’dan Camilla Cavendish’e göre “Parlamentoyu kenara itip dikta ile yönetmeye doğru gidiyor”.

TANIDIK BİR HİKÂYE

Ben bu yazıda Macaristan’da süreç olarak faşizmin “sert ve dindar” adamı Orban üzerinde duracağım. Çünkü ilk genel seçimler sınavı Macaristan’da ve yaşanmakta olanlar bizim için yabancı değil!

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, December 02, 2021

Faşizm geriletilebilir. Sokak şart!

 

Hindu faşizminin Modi rejimi, köylülerin yaygın, kitlesel gösterileri karşısında, tarıma yönelik “yapısal reformları” geri çekmek zorunda kaldı. Demek ki “süreç olarak faşizm”geriletilebiliyor ancak sokak ve birlik şart!

HİNDİSTAN’DA “SÜREÇ OLARAK FAŞİZM”

“Yeni Faşizm” başlıklı çalışmamda, bir perşembe (20/08/2020) yazımda irdelediğim gibi hem III. Enternasyonal’in tanımına hem de Umberto Eco’nun “Ur Faşizm” yazısındaki listeye uyacak özellikleri Modi rejiminde bulabiliyoruz.

(...)

“YAPISAL REFORM” VE TARIM

Bu bağlamda geçen yıl, eylül ayına Modi yönetimi, tarım kesiminin temsilcilerine sormadan, meclisteki çoğunluğunu kullanıp, karizmasına güvenip çiftçileri ve tarım sektörünü finans-kapitalin kullanımına açacak, Mukesh Ambani, Guatam Adani gibi süper zenginlerin ele geçirmesine olanak verecek yasaları meclisten geçirdi.  

(...)

GENEL GREVLE BAŞLADI VE DEVAM ETTİ

Köylülerin direnişi 26 Kasım 2020’de genel grevle başladı ve sonra başkente yürüme eylemiyle, rejimin polisinin şiddetle saldırılarına karşın devam etti. Faşist rejimin bakanlarından birinin oğlu arabasını göstericilerin içine sürdü sekiz kişiyi öldürdü. Direniş boyunca 700 köylü öldü. Ancak tüm bu saldırılar tarım emekçilerinin direncini kıramadı, aksine direniş kararlılığını güçlendirdi. 

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız