“Süreç olarak faşizmin” yaşandığı bir ülkede, liberal demokrasinin kurallarının geçerli olduğunu varsayarak muhalefet yapmak kevgirle su taşımaya benziyor.
Rejimin doğru tanımlanması önemlidir. Günümüzde, çoğu kez “otoriterleşme” gibi, muhalefetin kafasını karıştırabilen bir kavram kullanılıyor. “Otoriterleşme” başlamadan önceki dönemi “Liberal Demokrasi” olarak tanımladığımızda bu kavramın yetersizliği hemen ortaya çıkıyor. Çünkü, bu kavram liberal demokrasinin “otoriter” olmadığını varsaymayı gerektiriyor.
Neyin ‘serbestliği’ ve kimin için?
Liberal demokrasi kavramındaki “liberal” sözcüğü sermaye sınıfının devlet müdahalesinden kurtularak “serbestleşmesine”, istediği gibi üretim ve ticaret yapma, sermaye ve servet biriktirme hakkına işaret eder. Sermayenin bu haklarını koruyan devlet, bu “serbestliği” toplum çıkarı adına sınırlamayı, liberal demokrasi yerine “toplumsal demokrasiyi” koymak isteyenleri etkisizleştirir. Liberalizmin haklar ve özgürlüklere koyduğu sınırları kabul etmeyenler, bu itirazlarına siyasi biçimler kazandırmaya başladıklarında “düzenin” türlü şiddet araçlarıyla yüzleşmek zorunda kalırlar. Liberal demokrasi, karşıtlarını susturan “otoriter” bir siyasi düzendir.