Monday, November 30, 2020

Liberal demokrasi ve otoriterlik

 

Süreç olarak faşizmin” yaşandığı bir ülkede, liberal demokrasinin kurallarının geçerli olduğunu varsayarak muhalefet yapmak kevgirle su taşımaya benziyor.

Rejimin doğru tanımlanması önemlidir. Günümüzde, çoğu kez “otoriterleşme” gibi, muhalefetin kafasını karıştırabilen bir kavram kullanılıyor. “Otoriterleşme” başlamadan önceki dönemi “Liberal Demokrasi” olarak tanımladığımızda bu kavramın yetersizliği hemen ortaya çıkıyor. Çünkü, bu kavram liberal demokrasinin “otoriter” olmadığını varsaymayı gerektiriyor.

Neyin ‘serbestliği’ ve kimin için?

Liberal demokrasi kavramındaki “liberal” sözcüğü sermaye sınıfının devlet müdahalesinden kurtularak “serbestleşmesine”, istediği gibi üretim ve ticaret yapma, sermaye ve servet biriktirme hakkına işaret eder. Sermayenin bu haklarını koruyan devlet, bu “serbestliği” toplum çıkarı adına sınırlamayı, liberal demokrasi yerine “toplumsal demokrasiyi” koymak isteyenleri etkisizleştirir. Liberalizmin haklar ve özgürlüklere koyduğu sınırları kabul etmeyenler, bu itirazlarına siyasi biçimler kazandırmaya başladıklarında “düzenin” türlü şiddet araçlarıyla yüzleşmek zorunda kalırlar. Liberal demokrasi, karşıtlarını susturan “otoriter” bir siyasi düzendir.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, November 26, 2020

Trump dersleri - II

 

Geçen hafta, ABD kapitalizminin zirvesindekiler Trump’ın artık gitmesi gerektiğini söyledi. Bu hafta Trump, direnmekten vazgeçti. Peki, ona oy veren 70+ milyon seçmene ne olacak?

Sermaye isterse...

Trump, sermaye üzerindeki denetimleri daha da azaltıp büyük bir vergi indirimini devreye sokarken sermaye sınıfının neredeyse tamamının desteğini alıyordu. Trump yanlısı toplumsal tabanın “acayiplikleri” o sırada göze batmıyordu.

(...)

Geçen hafta ABD’nin en büyük çokuluslu şirketlerinden 30 CEO, bir telekonferansta bir araya gelerek Trump’ın seçim sonuçları karşısındaki tutumunun etkilerini tartıştılar; devir teslim sürecini bir an evvel başlatmasını istediklerini belirttiler. İş çevrelerinin, ABD Ticaret Odası, İş Çevreleri Yuvarlak Masası gibi güçlü kurumları da bu yönde açıklamalar yapıyordu.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, November 23, 2020

Trump dersleri Bazı paralellikler


ABD Başkanlık seçimleri, güçler ayrılığı, denetleme-dengeleme organları son derecede güçlü ve karmaşık bir devlet yapısına, bağımsız medya kurumlarına sahip bir liberal demokraside, bir kez “süreç olarak faşizm koridoruna” girilince, nelerin yaşanabileceğine ilişkin önemli derslerle dolu. Özellikle güçler ayrılığı, denetleme ve dengeleme kurumları çoktan iflas etmiş, ana akım basını “bağımsızlığını kaybetmiş” ülkelerdeki muhalefet partileri ve toplumsal hareketler açısından...

Vahim bir realite sorunuT

ürkiye’de siyasal İslamın partisi AKP ve liderliğinin ciddi bir realite sorunu olduğunu birçok yazımda vurgulamıştım. Şimdi, ABD’de “süreç olarak faşizm” içinde liderlik konumuna yerleşmiş Trump’ın ve toplumsal tabanının aynı hastalıktan mustarip olduğu görülüyor.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, November 19, 2020

ABD hegemonyası artık geride kaldı


Biden yönetiminin ABD ile geleneksel müttefikleri arasındaki ilişkileri tamir ederek ABD hegemonyasını restore etmesi, böylece uluslararası alanda göreli bir istikrar sağlaması bekleniyor. Bu beklentinin gerçekleşme olasılığı çok zayıf; bu yönde çabaların büyük güçler arası rekabet ortamında bloklaşma eğilimini, dolayısıyla büyük çaplı çatışma risklerini artırma olasılığı yüksek.

Biden’ın restorasyon projesi

Biden’ın, 11 Temmuz 2019’da The Graduate Centre at CUNY, New York’ta yaptığı konuşmaya Foreign Affaires’te (Mart/Nisan 2020) yayımlanan yazısına ve Council on Foreign Relations’un 7 Kasım 2020 değerlendirmesine bakınca ABD hegemonyasını restore etmeyi planladığını görüyoruz.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, November 16, 2020

‘Acı reçete’ neyin semptomu?


Cumhurbaşkanı, realitenin duvarına çarpınca sarsıldı, yön değiştirmeye çalışıyor: “Dünyanın en güçlü ve zengin ülkelerinin dahi bir sonbahar yaprağı gibi savrulduğu böyle bir dönemde, Türkiye’nin maslahata uygun tedbirlerle yoluna devam etmesi gayet tabiidir. Bunun için yaşadığımız kritik dönemin ruhuna uygun şekilde, gerekiyorsa devlet ve millet olarak fedakârlık yapmaktan, acı da olsa doğru reçeteleri uygulamaktan kaçınmayacağız.” Yerli yabancı piyasa ekonomistleri sevindi. “Yeni dönem”, “normalleşme”, “adımlar korkusuz ve gerçek olmalı” gibi laflar havalarda uçuşmaya başladı. Bu tipler, “ne pahasına”, “kimin için” ya da “dönemin ruhuna gerçekten uygun mu” gibi soruları sormuyorlar ya da umurlarında değil.

Zamanın ruhu o değil!

Cumhurbaşkanı (kim bilgilendiriyor acaba), “en zengin ve güçlü ülkelerin sonbahar yaprağı gibi savrulduğu” dönemin, “ruhu” konusunda yanılıyor. 

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, November 12, 2020

ABD: ‘Normalleşme’ zor

(...)

Karşımızda liberal demokrasinin, ekonomik çıkarına göre davranan seçmeni değil, “süreç olarak faşizmin” toplumsal tabanını oluşturan bir seçmen kitlesi var. Normalleşme olasılığı işte bu nedenle çok zayıf.

Trump yaratmadı hazır buldu

Süreç olarak faşizmin” toplumsal tabanını ve ideolojisini Trump yaratmadı. Hatta bu tabanın omurgasını oluşturan lümpen proletarya ve sanayi işçileri göz önüne alındığında, kapitalizmin yapısal krizi içinde bu kesimlere sürekli ihanet eden sosyal demokrasiyi öncelikle sorumlu tutmak gerekiyor.

(...)

Trump gelerek “süreç olarak Faşizmin”  ideoloji ve hareket (toplumsal taban) ikilisine bu kez liderliği de ekledi, Cumhuriyetçi Parti’yi etkisi altına almaya başlayarak süreci partileşme aşamasına taşıdı.

(...)

Şimdi kendi içindeki solu suçlamaya başlayan, Trump’ın manevralarına tepki vermeyen, önlem almak, protesto etmek yerine Cumhuriyetçilerle uzlaşmanın yollarını arayan Demokratların bu gidişatı durdurabileceklerine inanasım gelmiyor.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, November 09, 2020

‘Absürdistan Birleşik Devletleri’

 

Perşembe gecesi Trump’ı dinlerken, aklım 70’lerin “Görevimiz Tehlike” dizisine gitti: CIA, “büyük medya, büyük para, büyük teknoloji” işbirliği ile düzenlenen bir komplo bir sosyalist, liderin kazandığı oyları çalıyor, lider de taraftarlarını isyana çağırıyordu. Ancak burası Amerika’ydı, konuşan “süreç olarak faşizmin andaki lideri” bir devlet başkanı, milyarder bir işadamıydı. Trump döneminde ABD adeta, Absürdistan Birleşik Devletleri oldu. Aslında artık o kadar birleşik de değil!

(...)

Karşımızda, radikal olarak bölünmüş, başkanlık seçimlerinin bir siyasi ahlaki kriz sergilemesini önleyememiş, siyasi istikrarı bıçak sırtında bir ülke var. Bu ülke, günlük vaka sayısı 120 bine, toplam ölüm sayısı 235 bine ulaşan bir pandemi krizini yönetemiyor; resmi işsizlik oranı yüzde 8’e dayanmışken, işsizlere yönelik mali destekler paketini meclisten bir türlü çıkaramıyor. Bu, bir “III. Dünya” ülkesi değil, dünyanın ekonomik ve askeri lideri, liberal demokrasinin ve kapitalizmin en gelişmiş örneği ABD.

(...)

ABD’nin, Biden döneminde, “yönetilemeyen ülke” imajından kurtulması, küresel liderliği restore etmesi zor!

(...)

Yazının tamamını okumak içişn tıklayınız



Thursday, November 05, 2020

Liberal demokrasinin sonu mu?


ABD başkanlık seçimlerinde yaşananlar bizi başlıktaki soruya götürüyor. Liberal demokrasi, ABD liderliğinde Batı’da, siyaset, ekonomi seçkinlerine (Davos Man), üniversitelere, kültür endüstrisine (medya) göre Soğuk Savaş’tan sonra kapitalizmin ve teknolojinin giderek daha da bütünleştirdiği dünyada, insanlığın evriminin bu aşamasına en uygun yönetim modeliydi. “Tarihin sonu” da sınıf “sorununu” başarıyla çözmüştü.

Bu modeli egemen kılmak, küreselleşmedeki “çatlak”ları kapatmak, liberal demokrasinin lideri olarak ABD’ye düşüyordu. Bu görevin getirdiği “rejim değişikliği”“ulus inşa” projeleri ülkeleri yıktı, işgal etti, yüz binlerce insanı öldürdü, milyonlarcasını yerinden yurdundan etti; “çatlakları” kapatamadı.

Gerileme ve çöküş

Kapitalizmin “bütünleştirmekte olduğu” dünya, şimdi kapitalizmin basıncıyla yeniden parçalanıyor. Küresel kapitalizm yerini yine ulusal kapitalizmlere bırakmaya hazırlanıyor. 

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, November 02, 2020

ABD: Faşizmden önce son çıkış

 


Çeşitli kamuoyu yoklamalarını birleştirerek en sağlıklı sonuçlara ulaşan projects.fivethirtyeight.com” Trump ve Biden’ın kazanma şanslarını, 40 bin simülasyondan sonra cuma günü itibarıyla sırasıyla yüzde 10 ve yüzde 90 olarak; delege sayısını 191’e 347, genel oy oranını yüzde 45.4 ve yüzde 53.3 olarak hesaplıyordu. Ancak, ağustostan kasım ortasına kadar Biden’dan yana giderek güçlenen trendin, kasım ortasından bu yana Trump’tan yana yumuşamaya başladığı görülüyor.

(...)

ABD’de demokrat-ilerici seçmen seçimlere, “faşizm sürecini” durdurma umuduyla, “demokrasiyi” kaybetme korkusu arasında belirsizlik içinde gidiyor. 

Yazının tamamını okumak için tıklayınız