Thursday, February 27, 2020

Her şey değişirken aynı kalmış

Bir yüz yıl geçmiş ama Lampedu-sa’nın Leopar romanından ödünç alırsak, “her şey değişirken her şey olduğu gibi kalmış”. 
İlk kapitalist küreselleşme derin bir finansal krize yol açmıştı. O zaman da, bir virüs salgını (İspanyol gribi) hızla yayılmıştı.  
İspanyol gribi” krizi, 1918-19 yıllarında üç dalga halinde, ABD’den Avrupa’ya Çin’e, Afrika’dan Latin Amerika’ya kadar dünyayı kasıp kavurdu, özellikle, en yoksul, kurumsal yapıları zayıf ya da sömürge ülkeleri, gelişmiş ülkelerde de nüfus yoğunluğu yüksek kentleri, buralarda en yoksul kesimleri, göçmenleri vurdu; yaklaşık 50 milyon kişiyi öldürdü.
(...)

Monday, February 24, 2020

Küreselleşmenin merkezinden ‘yeni-faşizm’in merkezine

1980’lerde yeni küreselleşme sürecinin merkezinde ABD vardı. 2008 finans krizi sonrası dönemde yükselmeye başlayan “yeni-faşizm”in merkezinde de ABD yer alıyor.
Bu iddiayı, çarşamba günü Almanya’nın Hanau kentinde, bir faşist militanın dokuz can alan terörist saldırısına dikkatle bakınca gözlerimizin önünde şekillenen resimdeki ayrıntılarla desteklemek olanaklıdır. 
 ‘Beyaz ulus’ ve düşmanları
Hanau’daki terörist saldırıyı gerçekleştiren faşist bir “yalnız kurt” değildi. O, ABD’de, Norveç’te, Yeni Zelanda gibi Batı ülkelerinde, camilere, sinagoglara, siyahların gittiği bir kiliseye, azınlıkların alışveriş ettiği marketlere yönelik terörist saldırıları gerçekleştiren militanlarla aynı “siber uzayı”, aidiyet duygusunu ve dünya görüşünü paylaşıyordu.
Söz konusu aidiyet duygusu, ülkelerin sınırlarını aşan “siber uzaydaki”, ABD merkezli bir iletişim ağı üzerinde şekillenen bir “beyaz ulus üstünlüğü” fantezisine ilişkindir (Uluslararası sermaye ulus devletlerin gücünü kırıyor diye sevinen şaşkınlar, acaba arkasından neyin geleceğini sanıyorlardı?).

Thursday, February 20, 2020

Koronavirüs krizi derinleşiyor

Koronavirüs salgınının ilk şoku geçince, piyasalar geçen hafta sarsıntı öncesi düzeylerine geri döndüler. Birçok analiste göre, Aramco petrollerine yönelik saldırının ve Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin yarattığı sarsıntılar da kısa sürede atlatılmıştı, bu kez de öyle oluyor, “olay geride kalıyor”. Halen genel kanı şöyle: Salgın bu yılın ilk üç aylık dönemi içinde kontrol altına alınabilirse dünya ekonomisi, virüs olayı öncesindeki trende geri dönerek yoluna devam eder. 
Mohamed el Erian (Allianz’ın baş ekonomik danışmanı, eski Pimco CEO’su, Cambridge  Queen’s College dekanı) bu iyimser yorumlara katılmıyor (Bloomberg, 18/02). Ölü sayısı 2 bini, hasta sayısı 75 bini geçerken piyasalarda yine artmaya başlayan tedirginlik de El Erian’ın yorumunu destekliyor.
(...)
Birincisi, bugün için milliyetçi, ırkçı eğilimlerin ve devlet kapitalizmine ilginin artacağına, ikincisi de “emperyalizme” işaret ediyor.

Monday, February 17, 2020

İdlib’den çıkış var mı?

İdlib’de durum gangster filmlerindeki bir “Mexican standoff” sahnesini (taraflar karşı karşıya, silahlarını doğrultmuş, biri tetiğini çekerse herkes birbirini vuracak, ya da ilk geri çekilen kaybedecek) anımsatıyor. İran-Rusya (Çin) ekseni ve ABD-Avrupa ekseni karşı karşıya. Bu iki eksenin ortasında da boyundan büyük bir işe kalkıştığını kavradıkça, sinirli hareketler yapmaya başlayan AKP Türkiyesi var. 
‘Mexican standoff’
Rusya’nın ve ülkesinde iktidarda uzatmaları oynamaya başlamış Putin’in, Suriye’deki Doğu Akdeniz’de güç yansıtmasına olanak veren üslerini...
(...)

Thursday, February 13, 2020

Amerika’da faşizm

Eğer faşizmi bir “şey”, olarak değil de lider, parti, hareket, söylem, devlet biçimi unsurlarını kapsayan bir süreç olarak düşünebilirsek, ABD basınında “Cuma gecesi katliamı” olarak adlandırılan olayın, sıradan bir işten çıkarma olmadığını görebiliriz.

‘Cuma gecesi katliamı’

Trump, Kongre’de kendi partisinin oylarıyla aklandıktan sonra, geçen cuma gecesi, bir grup üst düzey personelin işine son verdi.

(...)

Eğer hızla büyümekte olan, şiddet eğilimli, hatta terörist refleksler sergileyen bir kitle tabanı olmasaydı, “bu hezeyanlar yaklaşan başkanlık seçimlerinin gerginliğidir” der geçebilirdik.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, February 10, 2020

CHP: Kedi olalı ilk kez bir fare tutabildi

CHP’nin CNN’i boykot kararı, belki de ilk kez, bir sonuç yaratma potansiyeline sahip bir muhalefet eylemidir. Hani derler ya “Kedi olalı ilk kez bir fare tutabildi”… İşte öyle bir şey.

Yanlıştan…

CHP, Deniz Baykal’ın, bugünkü rejimi kuran sürece kapıyı açan o talihsiz tutumundan bu yana, AKP’de temsil edilen siyasal İslamın iktidara yükselişini, “pasif devrim” süreci boyunca meşrulaştıran, kolaylaştıran, muhalefeti uyuşturan bir siyasi çizgi izlemiştir. 

(...)

Bu da bizi “CNN Türk” boykotuna getiriyor. CNN Türk, liberal eğilimli bir Amerikan kanalının markasıyla, modern görünüşüyle, Ahmet Hakan gibi tarafsızlık taklidi yapabilen liberal - İslamcı tipleriyle, laikiğin yaşam dünyasını siyasal İslamın yaşam dünyasına bağlayan bir “arayüz” olarak işlemektedir.

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, February 06, 2020

‘Siyah kuğu’ geldi mi?

Geçen ay yazılarımda dünya ekonomisinin ve jeopolitik ortamının “geleceği” üzerinde durmuş, karamsar bir resim çizmiştim. Dünya Ekonomik Forumu’nda yaşanan tartışmaların ortaya koydukları da bu karamsarlığı destekliyordu.

Bu karamsar resim, dünya ekonomisinin jeopolitik dengelerinin “beklenmedik şoklar”, “siyah kuğu” olarak adlandırılan (düşük olasılıklı yüksek etkili) olaylar karşısında çok kırılgan bir noktada olduğunu düşündürüyordu.

Çin’in Wuhan bölgesinde patlak veren “koronavirüs” salgını böyle bir “siyah kuğu” olmaya aday gibi görünüyor.

(...)

2002’de yine Çin’den kaynaklanan SARS virüsü salgınıyla yapılacak bir karşılaştırma bu belirsizliği aşmaya yardımcı olabilir. Bu karşılaştırma yeni virüsün şimdilik, SARS kadar öldürücü olmadığını ancak çok daha hızla yayıldığını düşündürüyor. SARS virüsü ortaya çıktığında, Çin dünya hasılasının yalnızca yüzde 4-8’ini üretiyordu; küresel etkisi de ona göreydi. Bugün bu oran yüzde 19 ve Çin, hammadde, enerji piyasalarında en büyük ithalatçı, teknoloji sektörünün tedarik zincirleri içinde yeri rakipsiz ve düşük maliyetli mallar pazarının en büyük ihracatçısı. Virüsün etkileri dünya ekonomisine bu bağlantılardan geçerek bulaşacak. 

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Monday, February 03, 2020

Davos’ta kafalara dank etmiş - II

Geçen pazartesi, “Dünya Ekonomik Forumu (DEF) Davos toplantısına katılanların nihayet kafasına dank etmiş. Hem demokrasiyi hem de kapitalizmi aynı anda kurtarmak mümkün olacak gibi görünmüyor” saptamasıyla başlamış, yüksek “oktanlı” katılımcıların konuştuğu bir paneli örnek olarak aktarmıştım: Ne kapitalizm çalışıyor ne de demokrasi!
O panelde konuşmacılardan Polman, mali piyasalara öncelik vermekten vazgeçmeliyiz diyordu. Nial Ferguson, üniversitelerde demokrasinin, kapitalizmin doğru dürüst öğretilmediğinden, entelektüellerin kapitalizme düşmanlığından yakınıyordu. Dambiso Moyo’ya göre, “kısa dönemli bakış açısını” terk etmek gerekiyordu. Martin Wolf’a göre ise, demokratik kapitalizmi koruyabilmek için, sınırları denetleyebilmek yaşamsal öneme sahipti yoksa yine, faşizm tehlikesi vardı.
Bu konuşmaları bir araya koyunca, panelin başlığındaki “Demokratik kapitalizm: Bir çıkmaz sokak mı, yoksa ortak bir kader mi” sorusunun, Davos’ta bir cevabının olmadığını anlıyoruz.
(...)