Thursday, June 27, 2019

Seçenekler şekillenirken

20 Haziran’daki yazımda, AKP’de temsil edilen siyasal İslamın oligarşisinin iktidarda kalabilmesi için çok sayıda “şeyin” denk gelmesi gerektiğine işaret etmiştim. Bu oligarşiyle, “egemen sermaye arasındaki bağlar kopuyor”... “kopuşun önemli sonuçlar yaratması beklenmelidir” diyordum. Hafta sonu yapılan seçimlerle oluşan manzara bu sonuçlarla ilişkilendirilebilir.
Bu seçimlerin sonuçları üzerine ülke içinde ve dışında yapılan yorumlar, uluslararası ve yerel egemen sermayenin, seçim sonuçlarını bir “dönüm noktası”, bir “bir sonun başlangıcı” olarak okuduğunu gösteriyor. Bu başlangıç, kaçınılmaz olarak yeni seçenekleri gündeme getiriyor.

Bir karşıt dalgaGezi olayı”, haziran seçimi, kesin sonuçları beklemeden “Atı alarak Üsküdar’ıgeçmeler”, oligarşinin halktan rıza alma kapasitesinin erimeye başladığını gösteriyordu. Oligarşinin “rıza alma” kapasitesindeki erimeye, ekonomik krizi yönetmedeki “beceriksizliği” de eklenince, yerli “egemen sermaye” tavır almaya, uluslararası sermaye güvensizlik belirtmeye başladı. 1. ve 2. İstanbul Belediye seçimlerinin sonuçlarının da gösterdiği gibi, oligarşi artık siyasal İslamın fosilleşmiş kesimiyle baş başa kalmıştır. 

(...)

Thursday, June 20, 2019

Orta dönemde iktidar ve muhalefet

1 Nisan’daki yazımı bitirirken “şimdi ülkenin derin bir ekonomik kriz vejeopolitik belirsizlikler altında yaşanacak bir orta döneme girdiği söylenebilir.Bu orta dönemde AKP... siyasal İslamın çıkmazını aşacak biçimde değiştirmek için çabalayacak, çabaladıkça devletin totaliter... özellikleri daha da güçlenecektir” diyordum. Şimdi orta döneme ilişkin iki saptama yapmak istiyorum.

Biraz gerilemenin anlamı...
Birincisi: AKP’de temsil edilen siyasal İslamın yönetici oligarşisi (Pouvoir) kendisi için bir “beka sorunu” olarak gördüğü İstanbul yerel seçimlerinde bir şok yaşadı. Şimdi ikinci bir şok yaşama olasılığı artarken liderinin, “daha uzağa sıçramak için biraz geriye çekilmek gerekir” deyişini anımsatırcasına, İstanbul yerel seçimlerinin olası sonuçlarını önemsizleştirmeye, buna karşılık siyasi iktidarın önemini vurgulamaya başladığı görülüyor.
Bu tutum, siyasetinin kurallarıyla uyumludur. Beka sorunu olarak gördükleri bir durumla karşılaşan iktidarlar ayakta kalmayı başarırlarsa, sorunun kaynağını kurutmaya yönelik önlem almaya girişir, çoğu zaman da yaşamış oldukları korkunun etkisiyle baskı ve terörle yıldırma yöntemlerine başvururlar. 

(...)

Monday, June 17, 2019

‘Her gün biraz daha tehlikeli…’

Fransa’nın Birleşmiş Milletler tem­silcisi François Delattre dünya “her geçen gün biraz daha tehlikeli oluyor” diyordu. İki gün sonra, Umman Körfezi’nde, iki petrol tankerini hedef alan saldırılar, adeta Delattre doğruladı. 

‘Yeni dünya düzensizliği’
20 yıl Fransa’nın ABD ve BM tem­silciliğini yaptıktan sonra ülkesine dönerken, geçen hafta The New York Times’da yayımlanan denemesinde Delattre, teknolojik devrimin, Çin’in yükselişinin getirdiği basınçla “ayağımı­zın altındaki tektonik plakalar kayıyor” dedikten sonra ekliyordu, “Şimdi yeni bir dünya düzensizliği” söz konusu. Üç temel “güvenlik düzeneği artık çalışmı­yor”:

(...)

Yazının tamamını okumak için tıklayınız

Thursday, June 06, 2019

‘Yeşiller baş düşman’

Dün, Almanya’da Hitler, iktidara gelebilmek için tekelci sermaye ile anlaşmış, desteğini almıştı. Bugün AfD benzer bir taktik izlemeye çalışıyor.

20 Şubat 1933 
AfD’nin (“Almanya için Seçenek” isimli faşist parti), Avrupa Birliği Parlamentosu seçimlerinden sonra yaptığı ilk basın toplantısındaki açıklamaları aklıma, 20 Şubat 1933’te Almanya’da meclis başkanlığı sarayında (Reichstag) yapılan toplantıyı getirdi.

(...)

Krupp, Siemens, Opel, BSF, Agfa, BAYER, IG Farben, TELEFUNKEN temsilcileri oradaymış. Hitler’in de katılıp kısa bir konuşma yaptığı toplantıyı Hermann Göring yönetmiş. 

(...)

Monday, June 03, 2019

‘Yeni Soğuk Savaş’ filan...

ABD ile Çin arasında, Huawei’yi hedef alan yaptırımlarla birlikte, ticaret / teknoloji alanında yaşanan gelişmeler, bir hegemonya mücadelesi sürecine ait oldukları varsayımından hareketle, “Yeni Soğuk Savaş”“Dijital Demirperde” kavramlarını gündeme getirdiler. 

Birçok yorumcu, örneğin, tarihçi Niall Ferguson, bu gelişmelerin uluslararası serbest ticaret rejimine ve küreselleşmeye büyük zarar verebileceğini kaygıyla vurguluyor.
Bu kaygılar haklıdır ama bunlar, serbest ticaret (neoliberal küreselleşme) rejimin, tehdit eden etkenler değil, bu rejimin dağılmaya başlamasının dışavurumlarıdır. Diğer bir deyişle “neoliberal küreselleşme sonrası” dönemin ürünleri...

Geri çevrilemez derken...Artık “eski tarih” oldu, ama insan anımsamadan edemiyor. Küreselleşme süreci ve tartışmaları başladığında, biteviye, “öznesiz, kendiliğinden, kaçınılmaz bir evrim”“geri döndürülemez bir süreç” iddialarıyla karşılaşıyorduk.

(...)